Gözler Erdoğan’ın Tahran ziyaretinde

Gözler Erdoğan’ın Tahran ziyaretinde

Suriye ve Mısır başta olmak üzere bölge ülkelerine yaklaşım konusunda son dönemde İran’la ayrı düşen Erdoğan, son olarak “İran bölgeyi domine etme çabası içinde. Yemen, Suriye ve Irak’ta ne gücü varsa çekmesi lazım” sözleriyle Ankara-Tahran gerilimini tırmandıran isim olmuştu. Erdoğan’ın bu sözlerine sert tepki veren Tahran, Türkiye’yi diplomatik bir notayla uyarmış, Erdoğan’ın sözlerinin ‘teamüllere aykırı ve uygunsuz’ olduğunu duyurmuştu. Erdoğan’ın planlı Tahran ziyaretinin iptal edileceği haberleri bile konuşulmaya başlanmıştı. Ankara-Tahran hattında bu gerilim yaşanırken, gözler bir anda nükleer programının yarattığı sorunu çözmek için P5+1 ülkeleriyle oturduğu müzakere masasından ‘barışçıl’ bir şekilde kalkan İran’a çevrilmişti.

İran, “Batı’yla yeni bir sayfa açma sevincini” yaşarken; Erdoğan’ın Tahran ziyaretiyle ilgili programı da netleşti. Erdoğan; 7 Nisan Salı günü Tahran’da olacak. İran’ın dini lideri Hamaney ve Cumhurbaşkanı Ruhani ile görüşecek Erdoğan, Türkiye-İran Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi toplantısına da katılacak. Peki; böylesi kritik bir dönemde Erdoğan’ın Tahran ziyareti ne anlama geliyor? Erdoğan; Tahran’la buzları eritebilir mi? Ziyaretten temel beklentiler nasıl?

Türk Dışişleri sözcüsü Tanju Bilgiç DW’nin sorularını yanıtlarken; ziyarete ‘büyük önem’ verdiklerini belirtirken, İran’ın Türkiye’ye yakın komşu olduğunu, zaman zaman yaşanan görüş ayrılıklarına karşın kurulan ‘net ve doğru’ diyalogla bölgede takip edildiğine dikkat çekiyor. Bilgiç, “Ziyarette elbette ki Yemen başta olmak üzere Suriye ve diğer ülkeler konusundaki görüşler de değerlendirilecektir. Görüş ayrılıklarına karşın taraflar bu ziyaretten olumlu izlenimler ve kazançlarla ayrılacaktır. İran’ın nükleer programı ile ilgili gelişmelerde başından beri diplomatik çözüm yolunu tercih ettiğimizden sürecin yakın takipçisi olacağız ve İran’a her türlü desteği vereceğiz” diyor.

'Erdoğan dikkat etmeli'

ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Hüseyin Bağcı da DW’nin sorularını yanıtlarken, İran’ın Batı’yla uzlaşma kapısından geçmeye başlamasını Türkiye’nin çok iyi değerlendirmesi gerektiğini belirtiyor. Önümüzdeki dönemde Türkiye’nin İran’la yapacağı ekonomik işbirliğinin ‘büyük fırsat’ olarak görülmesini isteyen Bağcı, “Türkiye; Amerika ile geliştirdiği siyasi ve ekonomik kazanımlarını da şimdi İran’da da hayata geçirmeli. Daha çok yatırımın kapıları artık açılmıştır. Bu noktada Amerika ile kurulacak diyalog da büyük önem taşımaktadır” diyor.

Bağcı; Suriye, Mısır, Yemen gibi ülkeler konusunda İran’la Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘büyük zıtlık’ yaşadığına gönderme yaparken, “Erdoğan; Tahran ziyaretinde söylemlerine çok dikkat etmelidir. Gidip de örneğin Suriye hakkında ileri-geri konuşmamalıdır. Yumuşak bir söylem içinde olmalıdır. Tüccar gibi gidip, tüccar gibi dönmelidir ama bunu yapabileceğini pek de zannetmiyoruz” değerlendirmesi yapıyor.

Erdoğan’ın Ortadoğu sözkonusu olduğunda ‘idelojik-mezhepçi’ düşünmekten geri duramadığından yakınan Bağcı, “Eğer; Ortadoğu politikalarındaki yanlışlar da ısrar ederse, Ortadoğu’nun büyük İran’ı Erdoğan’ı kolaylıkla ezecektir ve kaybeden Türkiye olacaktır. Tahran ziyaretinde bağıran, kızan bir Erdoğan değil sakin ve güçlü bir Erdoğan görmek isteriz” diyor.

'Mezhepler üstü yaklaşım şart'

Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurulu’ndan Mehmet Yeğin, Amerika uzmanlığından ötürü DW’nin sorularını yanıtlarken İran’ın Batı’yla anlaşma kapısını aralamasını merkeze alıyor. Türkiye’nin, Amerika ile İran’ın anlaştığı bir gelecek senaryosuna hazırlıklı olması gerektiğini belirten Yeğin, “Türkiye sadece Sünni-Arap bloğu ülkeleriyle hareket ediyormuş görüntüsünden, izleniminden uzak durmalı ve bölgedeki dengeleyici rolünü öne çıkarmalı. Dünyaya açılan bir İran’la ilişkilerin geliştirilmesi çok önemli. İran dünyaya açılırken, Türkiye de İran’ın aleyhine hareket etmemeli” diyor.

Mehmet Yeğin, Türkiye’nin mutlaka bir tarafta yer alması gibi bir düşüncenin doğru olmayacağına vurgu yaparken, “Bu; Ortadoğu’daki Sünnilerin de gözardı edilebileceği anlamına gelmemeli. Türkiye, mezhepler üstü bir yaklaşım sergilemeli. Ortadoğu’daki çıkarlarının farkına varmalı. Erdoğan da pragmacı bir liderdir. Tabloya göre pozisyon alabileceğini düşünüyoruz” değerlendirmesi yapıyor.