Çocukluk döneminde geçirdiği bir hastalık sebebiyle ileride görme yeteneğini tümüyle kaybedeceğini öğrenen görme engelli Ayşe Çor, umutsuzluğa kapılmak yerine 8 yıl boyunca çeşitli kurslara ve rehabilitasyon merkezlerine giderek kendini engelli hayata hazırladı.
Ayşe Çor, 14 yıldır Taksim’deki Atatürk Kitaplığı’nda mesai arkadaşlarıyla uyum içinde çalışan bir görme engelli. Çor, küçük yaşta göz hastalığına yakalanır ve ileride gözlerini tamamen kaybedeceğini öğrendi. Çor, Ümitsizliğe kapılmamış ve gelecekteki sıkıntılı hayata hazırlanmak gerektiğini düşündü. 8 yıl engellilerin nasıl yaşayacağı üzerine çalışan Çor, “Birkaç yıl bile olsa yüzlerini görebileceğim bir eş ve evlat sahibi olmak istiyordum” diyerek evlendi.
Zaman gazetesinden Cafer Can ve Abdullah Bozoğlan’ın haberine göre, üç aylıkken geçirdiği ateşli bir hastalıkla başlayan göz rahatsızlığı, 23 yaşına geldiğinde Ayşe Çor'un gözlerini tamamen kaybetmesine sebep oldu.
Ayşe Çor, hastalık hikayesini şöyle anlatıyor: "7 yaşımdayken katarakt ameliyatı oldum. 15 yaşına kadar yüzde 50 oranında görmeye devam ettim. Daha sonra baş ağrısı ve gözümde sinek gibi bir şeyin dolaştığını hissetmeye başladım. Retina dekorman dedikleri, retinada kararma oluştu. Teşhis edilinceye kadar yırtılma olmuş. Tabii o zamanlar imkanlar kısıtlı. İstanbul'a gelelim muayene olalım derken iş işten geçmiş. Ameliyat oldum ancak sol gözüm o ameliyattan sonra işlevini yitirdi. 8 sene kadar, sağ gözümle az da olsa gördüm yine de. Biraz geç teşhis, biraz doktor hatası, biraz da o zamanki yetersiz imkanlardan dolayı ameliyattan sonra görememe durumu ilerledi ve gözlerimi kaybettim."
Tüm bu süreçte iyileşme umudu taşımakla birlikte görememe ihtimalini her zaman hesaba kattığını belirten Çor, karamsarlığa düşmek yerine çözüm yolları aramaya başladı. Radyodan bir rehabilitasyon merkezi olduğunu öğrenerek mektupla irtibata geçti. Hiçbir zaman evde oturup bir şey yapmadan beklemeyi kabullenmediğini söyleyen Ayşe Çor, "Tamamen görememe durumu er ya da geç yaşanacağından ihtiyacım olan bilgileri az da olsa görürken almalıydım. Bunun için Emirgan'da bir rehabilitasyon merkezine gittim. Çok faydalıydı. Eğitimle birçok şeyin aşılabileceğini idrak ettim. Daha sonra maaşımı kazanacağım sekreterlik ve daktilo kurslarını da o dönem aldım" dedi.
Ayşe Çor, kendisi gibi görme problemi yaşayan eşiyle de rehabilitasyon merkezinde tanıştı. Kısa bir süre sonra evlenen çiftin bir kızları oldu. 4 sene sonra da Ayşe Çor gözlerini tamamen kaybetti. Ortaokulu dışarıdan bitiren Çor, liseye de kayıt yaptırdığını, ancak daha sonra işe başlamasından dolayı okulu yarıda bıraktığını söylüyor. Kitap dinlemeyi, yürümeyi, yeşil alanlara gidip oksijen almayı, kuş ve dalga seslerini çok sevdiğini dile getiren Ayşe Çor'un, emekli olduktan sonraki planı ise kitap yazmak.
Özellikle son 10 yılda engellilere verilen hizmetlerde artış olduğunu vurgulayan Ayşe Çor, bu durumdan birçok engelli vatandaşın memnun olduğunu aktarıyor. Kendi yaşadığı tecrübelere dayanarak rehabilite merkezlerinin ve görme engelliler için kursların çok önemli olduğunu kaydediyor. Körler okullarının ise yeterli olmadığına dikkat çekiyor.
Engelli derneklerine de değinen Ayşe Çor şu değerlendirmeyi yapıyor: "Bir büyük sorun da şu ki bunlar arasında tabela derneği olan, engellileri sömüren dernekler var. Başka şansı olmayan insanları bulup onlara şarkı söyletip paralarını alan dernekler söz konusu. Engelli dernekleri devlet kontrolünde olursa bunun da önüne geçilmiş olur."
Sadece engelli kontenjanından işe alınmanın da bir insan için psikolojik olarak iyi olmadığını anlatan Ayşe Çor, "Görme engellilere, yapabilecekleri işlere göre eğitim verilmeli. Engelli vatandaşlarımızın, verimli olduklarını hissettikleri zaman psikolojileri çok daha iyi oluyor. Öteki türlü bir işin ucundan tutturmayınca evde veya katkıda bulunamayacakları bir işe girdikleri zaman bir süre sonra bu durum onlarda olumsuz etki oluşturuyor." diyor.