Grafiklerle: İran seçimlerinin ekonomisine ve Türkiye ile ticari ilişkisine etkisi

Grafiklerle: İran seçimlerinin ekonomisine ve Türkiye ile ticari ilişkisine etkisi

İran'da halk bugün, cumhurbaşkanlığı seçimleri için sandığa gidiyor.

İranlı seçmenin kafasında yer kaplayan en büyük konu ekonomi.

Batılı güçlerle imzalanan nükleer anlaşmanın ekonomik açıdan başarılı bulunup bulunmadığı sandıkta oylanacak.

İran'ın cumhurbaşkanı adayları

Türkiye açısından ise İran seçimleri, nükleer anlaşmanın iki ülkenin ticari ilişkileri açısından yarattığı 'iyimserliğin' devamı için önemli bir nitelikte olacak.

İran'da cumhurbaşkanı adayı olmasına izin verilen altı ismin yarışacağı ilk turda diğer adayların aldığından daha fazla oy alan çıkmazsa ikinci tur düzenlenecek.

İkinci turda ise en çok oy alan iki aday yarışacak.

2013 yılında başa geçen ve ilk döneminin sonuna gelen Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, seçimin favori adaylarından biri.

Ruhani 'ılımlı' kanatın temsilcilerinden biri olarak görülüyor.

Seçimin öne çıkan diğer adayı ise muhafazakarlar olarak isimlendirilen siyasi kanadın desteklediği din adamı İbrahim Reisi.

geldiğini söylüyor.

Ruhani, birinci dönemine damga vuran P5+1 ülkeleri ile İran'ın gerçekleştirdiği nükleer anlaşmayı en büyük başarısı olarak gösteriyor.

Ruhani kampanyasının şiarı olarak anlaşma sayesinde yaptırımların kalktığını ve İran ekonomisinin ferahladığını ortaya koyuyor.

BBC Farsça'dan Ardalan'a göre Ruhani'nin önündeki en büyük engellerden biri de bu; çünkü yaptırımların kaldırılmasının ekonomik faydaları ne olursa olsun sıradan insanların hayatlarına olan etkisi halen tartışmalı.

Din adamı İbrahim Reisi ise kendisini yoksulların adayı olarak gösteriyor ve kampanyasını 'iş ve onur' olarak adlandırdığı ekonomik değerler üzerine kurguluyor.

Londra Üniversitesi Oryantal Çalışmalar ve Afrika Çalışmaları Ortadoğu Enstitüsü Direktörü Dr. Hassan Hakimian da ekonominin temel konulardan biri olduğunu vurguluyor.

BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Hakimian, Ruhani'nin enflasyonu tek basamağa indirmek, petrol üretimi ile ihracatını artırmak gibi başarılarını masaya koyduğunu söylüyor.

Hakimian'a göre Ruhani'nin rakipleri ise İran ekonomisinin yavaş bir şekilde düzeldiğini, gençler arasında işsizliğin yüksek seyrettiğini ve gelir adaletsizliğinin devam ettiğini ortaya koyuyor.

Hakimian, ABD'nin bankacılık sektörüne uyguladığı yaptırımların Avrupalı ve Asyalı yatırımcıları kaygılandırdığını, bu yüzden nükleer anlaşmanın getireceği düşünülen yabancı yatırımın tamamının gelemediğini açıklıyor:

"Ruhani yönetiminin fiyat istikrarını sıkı ve disiplinli bir mali politika ile başarması sayesinde on yıllar sonra enflasyon tek basamağa indi. Büyüme artsa ve İran ekonomisinin bu yıl yüzde 4-5 aralığında büyümesi beklense bile maalesef bu petrol üretiminin yaptırımlar öncesine dönmesinden ötürü oldu.

Uluslararası firmaların İran ile iş yapmaya dikkatli yaklaşması yüzünden doğrudan yabancı yatırım umulduğu kadar çok olmadı. İran resesyondan çıksa da ılımlı büyümenin işsizliğe çare olamaması hala en zor mesele olmaya devam ediyor."

İran ekonomisi 2016 yılında IMF'nin (Uluslararası Para Fonu) verilerine göre yüzde 6,5 büyüdü.

2017 yılında ise yüzde 3,3 büyümesi bekleniyor.

IMF'nin verilerine göre Ruhani'nin başa geldiği 2013 yılında enflasyon yüzde 34,7'ydi.

2014 yılında bu oran önce 15,6'ya, 2016'da ise yüzde 8,9'a indi.

İran'da güncel işsizlik oranı ise geçen yıla kıyasla yüzde 1,7 artarak yüzde 12,7'ye çıktı.

Ancak 15-24 yaş arası gençler arasındaki işsizlik oranı bir hayli yüksek.

Gençlerde her üç kişiden biri işsiz, bu yaş grubunda yer alan her iki kadından ise biri işsiz.

1. Uzun vadeli yapısal sorunlar: Petrolün dışında üretimde çeşitliliği artırmak ve genç nüfus için yeterli sayıda iş yaratmak

2. Yıllardır süren yanlış yönetim ve verimsizlik: Hakimian'a göre özellikle bir önceki cumhurbaşkanı Ahmedinecad yönetiminin rekor seviyede gelen petrol gelirinden faydalanmış olması yatırım ikliminin canlandırılması için reform yapılmasını gerekli kılıyor.

3. İran'ın şimdiye kadar maruz kaldığı uluslararası ticaret ve finans yaptırımlarının etkisi

İran'ın dünya güçleriyle imzaladığı nükleer anlaşma Türkiye tarafında da hem rekabetin artacağı endişesini hem de ticaretin artması umudunu doğurmuştu.

Ünlü & CO Portföy Genel Müdürü Murat Gülkan, nükleer anlaşmanın iki taraf için de 'iyimserlik' yarattığını şöyle anlatıyor:

"İran pek çok bakımdan Türkiye'nin 90'lı yıllardaki durumunu hatırlatan, bakir bir pazar. Demografisi ve genç nüfusu itibariyle özellikle iç tüketime yönelik alanlarda müthiş bir potansiyel sunuyor.

Dolayısıyla Türkiye'nin hemen yanında böylesine büyük bir pazarın açılıyor olması, pek çok firmanın ilgisini çekti ve yoğun bir temas, ilgi, araştırma sürecinin başladığını gördük."

BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Gülkan, Türkiye'yi bir örnek olarak gören İran'da bu adımların sonuçlarının görüldüğünü, başkent Tahran'da Türk markalarına rastlamanın mümkün olduğunu söylüyor.

Ancak Gülkan'a göre henüz ticari potansiyelin tam olarak gerçekleşmiş olduğunu göremiyoruz.

İki tarafın da bürokrasisinin daha proaktif ve yapıcı olmasının gerektiğini söyleyen Gülkan, İran'daki ağır işleyişin de bu durumdan sorumlu olduğunu söylüyor.

Son dönemlerde Türkiyeli ve İranlı yetkililerden ticaretin artmasını umut ettiklerine yönelik açıklamalar geliyor.

Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci en son olarak İran ile karşılıklı ticaretin son dönemde 2016'ya göre yüzde 40'lar seviyesinde artış kaydettiğini belirterek, "İlk defa İran'da dış ticaret fazlası veren bir konuma geçtik. Bu olumlu gelişmeler devam ediyor. İmzaladığımız tercihli ticaret anlaşması İran'la ticaretin artışını sağladı" dedi.

Anadolu Ajansı'na konuşan İranlı milletvekili Hüseyin Nakavi ise İran hükümetinin hedefinin Türkiye ile ticaret hacmini 30 milyar dolara çıkarmak olduğunu belirtti.

2016 yılında iki ülke arasındaki ticaret hacmi 9,6 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti.

Türkiye'nin en çok ihracat yaptığı 9'uncu ülke olan İran'a 2016 yılında 4,9 milyar dolar civarında ihracat yapıldı.

Ünlü & CO Portföy'den Gülkan, İran'ın uluslararası camiayla ilişkilerini düzeltmeye devam ederse bundan en çok Türkiye'nin faydalanacağını söylüyor:

"Burada vurgulanması gereken husus, iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin konvansiyonel ticaretten ibaret olmayacağı, bunun bir finansal ve sermaye piyasası bacağı da olması gerektiği konusu."

Gülkan'a göre Ruhani'nin seçilmesi durumunda mevcut ılımlı gidişatın ivmelenmesini beklenebilir; ancak diğer adayların daha şahin söylemlerle kampanyalarını yürütmesi dolayısıyla seçimleri kazanmaları durumunda nasıl davranacaklarını bekleyip göremek gerek.