Guardian, "Türkiye: İktidarın yükselişi" başlığını taşıyan başyazısında Türkiye'de son dönemde yaşanan siyasi gelişmeleri değerlendirdi. "Şimdi yeni bir sınıf var" diyen Guardian, "Bu sınıf eski, laik Batılılaşmış Türkler değil. Bu sınıfa onlar da dâhil ama Erdoğan'ın Gezi Parkı eylemleri sırasında karşılaşıp, yenilgiye uğratamadığı, hala dağınık liberal bir gruplaşma var. Son seçimlerde ve ondan önceki iki oylamada Türkler'in yarısı ona oy vermedi. Bu grup hala siyasi bir ifadesini bulamadı, ama er ya da geç bulacak. Erdoğan'dan farklı türde bir politikacı onlarla orta yerde buluşmayı başarabilirdi. Ancak tüm içgüdüleri Erdoğan'ı tersi yöne itiyor ve bu da en nihayetinde sonu olabilir" yorumu yaptı.
Yazı "Türk televizyonlarını izlerseniz, son 11 yılın başbakanı ve şimdi de cumhurbaşkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan'dan kurtuluş yok. Kanalı değiştirmeniz de işe yaramıyor. Çünkü Erdoğan hep bir şekilde günün adamı. Cumhurbaşkanlığı seçimindeki başlıca rakibi Ekmeleddin İhsanoğlu da devlet televizyonunda Erdoğan'ın konuşmalarına 553 dakika, kendisine ise sadece üç dakika verilmesinden şikayet ediyordu" sözleriyle başlıyor.
Gazete "Erdoğan'ın kaybetme ihtimali olmamasına karşın, iktidarda olmanın tüm imkânlarını tereddütsüz kullandığını" söylüyor ve bunları da "doğrudan veya dolaylı medya kontrolü, iktidarı sırasında zenginleşen iş dünyası seçkinlerinin mali kaynaklarına erişim, devletin taşıma imkanları, yıldızların ve şöhretlerin desteği" diye sıralıyor.
Erdoğan'ın şimdi televizyonda daha sık yayımlanan konuşmalar yaptığını vurgulayan Guardian, başbakanın bu konuşmalarda da AKP'ye icracı bir başkanlık makamı yaratacak anayasa değişiklikleri için, gelecek yılkı parlamento seçimlerinde daha büyük bir çoğunluk elde etmek adına daha çok çalışmaları çağrısı yaptığını söylüyor. Gazete şöyle devam ediyor;
"Ancak çelişki şu. Erdoğan Türk Anayasası'nın çok az yetki verdiği bir göreve seçildi. Cumhurbaşkanının partiler üstü olması gerekiyor. Sembolik görevleri var ayrıca çeşitli siyasi durumlarda tarafsız bir arabulucu gibi davranması bekleniyor. Tabi Erdoğan'ın aklındaki bu değil."
Yazıda bir hata yapıp Erdoğan'ın anayasadaki kurallar nedeniyle dördüncü dönem başbakanlığı alamadığını söyleyen Guardian, Erdoğan'ın Rus lider Vladimir Putin ile aynı durumda olduğunu ve kendisiyle birlikte yetkilerini de götürmek istediğini vurguluyor ve şöyle devam ediyor;
"Adil olmak gerekirse Erdoğan kampanyasını da bu çerçeve üzerine kurdu. Plan gelecek yılki genel seçimlerde anayasayı değiştirecek kadar çok sandalye kazanabilmek. Plan, Erdoğan'ın yeni görevindeki yetkilerini arttırıp, yeni başbakan kim olacaksa onun yetkilerini azaltmak. Erdoğan da bu geçiş sürecinde köprülerin açılış kurdelesini keserek zamanını harcamayacak. Cumhurbaşkanlarının geçmişte nadiren kullandığı kabineyi toplantıya çağırma ve böylece olaylara hakim olmaya niyetli. Söylediği gibi aktif bir cumhurbaşkanı olacak. Türkiye'nin parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçişi hiç doğru düzgün tartışılmadı. Burada mesele ülke için değil, Erdoğan için en iyi anayasal düzenlemeleri yapmak. Erdoğan 11 yıldır Türk siyasetinin tartışmasız patronu ve bu rolde devam etmek istiyor."
Guardian "Ordunun gücünü azaltan ve yargıyı sindiren, iş dünyası ve medyadaki dostlarının güçlü desteğine sahip olan Erdoğan'ın normalde istediğini elde etmesi gerektiğini" söylüyor.
Gazete ayrıca Erdoğan'ın sosyal ve dini açıdan muhafazakâr kırsal kesim ve kentlere yeni yerleşenler için çekiciliğinin azalmadığını vurguluyor. Erdoğan'ın bu "yeni sınıfı" tamamen siyasetin içine soktuğunu belirten gazete, Erdoğan'ın bu kesimlerin daha geniş vatandaşlık hakları elde etmesine yardım ettiğini ve bundan yarar da sağladığını söylüyor.
Gazete şöyle devam ediyor;
"Ama şimdi yeni bir sınıf daha var. Bu sınıf eski, laik Batılılaşmış Türkler değil. Bu sınıfa onlar da dâhil ama Erdoğan'ın Gezi Parkı eylemleri sırasında karşılaşıp, yenilgiye uğratamadığı, hala dağınık liberal bir gruplaşma var. Son seçimlerde ve ondan önceki iki oylamada Türkler'in yarısı ona oy vermedi. Erdoğan zirveyi görmüş olabilir. Bu diğer Türkiye Erdoğan'ın otokratik yöntemleriyle yabancılaştırılmış halde. Çevre meselelerine duyarlılar ve güzel yerleri mahveden aşırı inşaatlara karşılar. Ayrıca Türkiye'nin en çok gazeteci hapseden ülke olmasından utanıyorlar. Bu grup hala siyasi bir ifadesini bulamadı, ama er ya da geç bulacak. Erdoğan'dan farklı türde bir politikacı onlarla orta yerde buluşmayı başarabilirdi. Ancak tüm içgüdüleri Erdoğan'ı tersi yöne itiyor ve bu da en nihayetinde sonu olabilir. "