'Gücü elinde bulunduranlar barış dilini tercih etmeli'

'Gücü elinde bulunduranlar barış dilini tercih etmeli'

 

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç ''Gücü elinde bulunduranlar savaş değil, barış dilini tercih etmeli'' dedi.
 
Anayasa Mahkemesi'nin 50. kuruluş yıl dönümü dolayısıyla düzenlenen törene, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ürdün Başbakanı Avn Şevket el-Hasavni, AİHM Başkanı Nicolas Bratza, Yargıtay Başkanı Nazım Kaynak, Danıştay Başkanı Hüseyin Karakullukçu, Başbakan yardımcıları Bülent Arınç, Beşir Atalay, Ali Babacan, Askeri Yüksek İdare Başkanı Abdullah Arslan, bazı kabine üyeleri, Türkiye'deki yabancı misyon şefleri, yaklaşık 60 ülkeden Anayasa Mahkemesi başkan ve üyeleri, AA Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Kemal Öztürk ve çok sayıda davetli katıldı.
 
Törende Anayasa Mahkemesi'nin 50. yılı dolayısıyla TRT'ye hazırlattırılan belgesel gösterildi ve mahkemeye yeni seçilen Muammer Topal ve Zühtü Arslan yemin ederek, kisvelerini giydi.
 
Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç, törende yaptığı konuşmada, Anayasa Mahkemesi'nin geride bıraktığı yarım asır içinde neler yaptığı veya yapmadığının hukuk tarihine ve aziz milletin vicdanlarında kayıtlara geçtiğini söyledi.
 
Mahkemenin 50 yıllık çalışmasının bilançosunu çıkartarak, bunun değerlendirmesini yapmanın kendilerine düşmeyeceğini ifade eden Kılıç, siyaset bilimciler, hukukçular ve ilgili herkesin Mahkeme'nin 50 yıllık tarihini yargılayarak, olumlu ya da olumsuz nerede durulduğunun tespitini yapacaklarını, geleceği aydınlatma adına kendilerine ışık ve yön vereceklerini kaydetti.
 
Kılıç, anayasa mahkemelerinin varlığının, devletin iktidarının sınırlandırılması ve siyasi otoriteyle bireylerin temel ve hak özgürlükleri arasında olması gereken evrensel ölçülere uygun denge sisteminin kurulması, böylece insan onurunun güvence altına alınması ihtiyacından doğduğunu belirtti.
 
İnsan onurunu doğrudan etkileyen hak ve özgürlük ihlallerinin mahkemelerin adil kararlarıyla giderileceğini vurgulayan Kılıç, şöyle devam etti:
 
"Kabul etmek gerekir ki mahkeme kararlarının herkesi aynı şekilde memnun etmesi beklenemez. Bu süreçte mahkemeler, verdikleri kararları alkışlayanlarla acımasızca eleştirenlerin tepkisiyle karşı karşıyadır. Ancak belirtmek gerekirse mahkeme üyelerinin onur ve özveriyle yürüttükleri görevleri sırasında verdikleri kararların, taraflardan kimi sevindirdiğini ya da üzdüğünü düşünmediklerini ve ilgilenmediklerini herkesin bilmesini isteriz. Hakaret ve suç içermeyen her türlü eleştiri bizim için azizdir ve saygıyla karşılıyoruz. Dahası mahkemelerin kendilerini gözden geçirmeleri ve içtihatlarını geliştirmeleri açısından eleştiri yapılmasında esasen fayda da görüyoruz. Eleştirinin, şok düşünce ve sarsıcı ifadelerin olmadığı bir sistemi, demokrasi kavramıyla tanımlayamayız. Demokratik bir sistemde yargı kendine güvenen, risk alan, sorunlara çözüm üreten, bireysel ya da toplumsal öfkeyi sakinleştiren fonksiyonu nedeniyle böyle bir duruş sergilemek zorundadır. Amacımız, temel hak ve özgürlükleri doğal yapısından uzaklaştırmadan tam olarak kullanılır hale getirmektir.
 
Anayasa mahkemeleri, anayasal çizgiyi esas almak suretiyle siyasi aktörler arasında hakemlik fonksiyonunu yerine getirirken taraflara lojistik destek sağlayan bir kurum olamayacağı gibi milletin iradesini temsil edenlere çelme takma yeri olarak da kullanılamaz. Bazılarının mutluluğunu artırmak için başkalarının özgürlüklerinin özünü zedelemek gibi bir yanlışlığa da izin verilemez."
 

'Özgür düşüncenin olmadığı yerde dogmatizmin saltanatı vardır'

 
Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç, özgür düşüncenin ve eleştirinin olmadığı yerde dogmatizmin saltanatı ve tek doğru anlayışı bulunacağını vurgulayarak, bu anlayışın farklılıkların bir arada yaşamasına, bilimsel ve toplumsal gelişmeye nasıl engel olduğunu, tarihi tecrübelerin acı şekilde gösterdiğini kaydetti.
 
21. yüzyılda yoğun şekilde yaşanan tecrübe ve gelişmelerden sonra insan haklarına yönelik ulusal ve uluslararası korumanın daha etkin hale gelmesinin zorunlu olduğuna işaret eden Kılıç, insan hak ve özgürlüklerine ulusal düzeyde koruma sağlanamadığı takdirde uluslararası kuruluşların devreye girdiğinin bilindiğini söyledi. Kılıç, bu nedenle özellikle anayasa şikayetinin kabul edildiği ülkelerdeki anayasa mahkemelerinin hak ihlallerini giderici yönde etkin çalışmasının, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi gibi uluslararası yargı organlarının ikincil niteliğine uygun olacağını ve bu organların iş yükünü hafifleteceğini anlattı.
 
"Hak ve özgürlükler artık evrenseldir" diyen Kılıç, onları derinleştirmenin, tehditler karşısında güvence altına almanın, anayasa mahkemelerinin temel görevi olduğunu vurguladı. Anayasa yargısının özünün ırk, renk ve inancı ne olursa olsun insan olma ortak paydasına sahip herkesin onurunu yüceltmek olduğunu belirten Kılıç, "Zira kainatın özünün insan, insanın özünün de onuru olduğunun bilincindeyiz" dedi.