T24 - Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Anayasa Mahkemesi ve HSYK üyeliklerine yaptığı atamalar nedeniyle eleştirilmesini “haksızlık” olarak değerlendirdi. Gül, “Tek yanlı bakıyorlar. Yeteri kadar da bilgilenmeden değerlendirme yapıyorlar” dedi ve ekledi: Bu konuda bana haksızlık yapılıyor. Ben Anayasa Mahkemesi’ne iki asıl üye atadım. Biri asker, biri sivil.
Vatan Gazetesi Genel Yayın Müdürü İsmail Yuvacan'ın "Atamalarda bana haksızlık yapılıyor" başlığıyla yayımlanan (7 Kasım 2010) yazısı şöyle:
‘Atamalarda bana haksızlık yapılıyor’
Kalifikasyonları, tahsilleri, onlara bakalım. Oraya koyduğumuz iki üye, yurt dışında doktora yapmış, her bakımdan katkısı olacak kişiler... Önemli olan; atadığınız kişi orada partizanlık mı yapacak, bağımsız, dürüst, objektif kararlara mı hükmedecek. Tüm atadığım adaylara çok dikkat ediyorum. Ben hiç kimsenin eşi, hanımını takip etmiyorum. Siyasete bulaşıp bulaşmadıklarına bakıyorum. Herhangi bir partiden aday olanları çok değerli bile olsalar atamıyorum. HSYK’da Ali Suat Ertosun’u ben atadım mesela. Bunun değerlendirmesi yapılmadı. Suna Hanım vardı onu da ben atadım. O zaman niye konuşmadılar?”
Bu iki atamadan pişman mı?
Gül, “Ben atadıklarımı sonra çağırıp şöyle hareket edin, böyle yapın demem. Ayıp söylemesi ama Alevi kesimden rektörler atadım. CHP’nin bilim kurulundan rektör atadım. HSYK’ya atadıklarımın tek tek özgeçmişlerine bakın lütfen.
Ben bu HSYK’ya bir avukat baro başkanı atadım. Avukatlara da atarken bakın bürolarınızı kapatacaksınız, ortaklık şeklinde dahi olsa bu işe devam etmeyeceksiniz dedim. Bu büyük bir fedakarlık. Bir avukatlık bürosunun müşteri bağlantılarını kaybetmesi ne demek? Atamalarda bazen çok zorlandığımız oluyor. Hangi avukatla alakalı internette bir şey yoktur. Google’a girersen her avukat hakkında bir şeyler çıkar. Tam işin ehli bir ismi atamak istiyoruz ama bakıyoruz Google’da zamanın birinde hakkında bir haber çıkmış. Araştırıyoruz haber iftira. Ama orada duruyor. Bu kullanılabilir diye atamayı yapamıyoruz.”
Gül’ün yargıda bir tespiti daha var: Türkiye’de yargı çevresi dışa çok kapalı. Valilerimiz, askerlerimiz, akademisyenlerimiz hep yurt dışına gidiyorlar. Bazıları doktora yapıyor oralarda. Dil biliyorlar. Ama yargı mensupları dışarıya çok kapalı. Ben Anayasa Mahkemesi’ne Avrupa’da doktora yapmış, Avrupa hukukunu tanıyan birini atıyorum bunu anlamıyorlar. Ben yargının da dışarı açılması gerektiğini söylüyorum. Üst yargı başkanlarıyla konuşurken de söyledim. Bütçelerinizi buna göre şekillendirin, yargı mensupları yurt dışı görsün orada akademik çalışma yapsınlar dedim.“
Gül’den ilginç Obama örneği
Gül atamalarla bir de ilginç bir ayrıntı veriyor: Bakın iki sene önce Obama Amerika’da Yüksek Mahkeme’ye bir hanım üye atamıştı. Ortalık ayağa kalkmıştı. Ben o olayı takip etmiştim. Tabii ki Obama demokrat görüşten birini atayacak. Orada Cumhuriyetçi biri olsa o da Cumhuriyetçi bir adayı atardı. Ama asıl olan orada partizanlık yapacak mı yoksa kararlarını bağımsız, objektif bir şekilde verecek mi? Önemli olan o.
Gül, yargıdan üniversitelere atlıyor. “Şimdi rektör atamalarında da asıl olan üniversitenin hedefine kilitlenmesi. Bakın adam bir önceki seçimlerde iki oy almış. Sadece iki oy. Ama rektör seçilmiş. Sonra da bütün kadroları ele geçirmiş bu seçimlerde birinci olmuş. Bu demokratik bir şey mi?” diye soruyor.” Dahası var: “Üniversitelerimizdeki değişimi 4-5 sene sonra göreceksiniz. Türkiye üniversitelerindeki başarıyı. Artık üniversitelerimiz eğitime araştırmaya kilitlendi. Kendilerini buldular. Benim zamanımda hatırlıyorum TÜBİTAK’la işbirliği yapmayacaksınız diye kağıt gelirdi.
Herkes birbiriyle uğraşırdı. Bugünse bütün rektörlerimiz eğitim için seferber oldu.
YÖK’ün değişmesi gerek
Cumhurbaşkanı yine de YÖK’ün, üniversite sisteminin değişmesi gerektiğini söylüyor: “Bizdeki üniversite sistemi kesinlikle değişmesi lazım. Kadro kapmak için değil başarı için yarışmalı üniversiteler. Bir üniversitenin kadrosu verilmemiş filan olmamalı. İlk oluşturulduğunda YÖK yapısı üniversiteleri kontrol etmeye yönelikti. Rektörlerin böyle seçim ve sonra atama şeklinde belirlenmesi sistemi gibi bir şey olmamalı artık.”
Başörtüsü sorunuÜniversite derken türban ya da “başörtüsü” sorununa sıra geliyor. “Bu konunun çözülmesi gerektiği konusunda kamuoyunda bir mutabakat oluştu sanıyorum. Fiili yanlış fiili olarak da çözülmüş durumda. Özel televizyon yayınında da böyle olmuştu. Fiili uygulama hukuki düzenlemeden önce gelmişti. Bu konuda ilgili hukuki düzenlemenin, ileride bir problem çıkmaması için sakin bir şekilde yapılması doğru olur.”