"Gül, Davutoğlu ve Babacan’ın AKP tarihinden silinmeleri, parti hafızasının nasıl şekillendirilmek istendiğine dair önemli bir gösterge"

"Gül, Davutoğlu ve Babacan’ın AKP tarihinden silinmeleri, parti hafızasının nasıl şekillendirilmek istendiğine dair önemli bir gösterge"

Karar yazarı Taha Akyol, "AK Parti’nin 18. Kuruluş yıldönümünde partinin kuruluşunda ve icraatında önemli yerleri bulunan Abdulllah Gül, Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’ın parti tarihinden silinmeleri parti hafızasının nasıl şekillendirilmek istendiğine dair önemli bir göstergedir" dedi. Akyol, "Cumhurbaşkanı ve parti başkanı Erdoğan bu defa partisinin kuruluş ve icraatını övmedi, hatta 18. Yıl mesajında 'dün bitti, geçti gitti' diye konuştu" tespitini yaptı.

Akyol'un "Yeni’ AK Parti?" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle: 

Mahalli seçimlerde iktidar blokunun şehirlerde büyük kayba uğraması, özellikle de İstanbul’u 800 bin oy farkıyla kaybetmesi son derece önemli bir olaydı.

İktidar beklemediği çaptaki bu kaybın sebepleri ve ne gibi yeni politikalar gerektiği konusunu kurumsal bir davranış olarak müzakere etmedi. Gerçi Erdoğan, grup toplantısında “mesajı aldık, atmamız gereken adımları atacağız” diye konuştu fakat alınan mesajların ne olduğu ve hangi adımların atılacağı henüz açıklanmadı.

Esaslı sebepler

Muazzam propaganda gücüne sahip bir iktidar kendisini anlatamamış olamaz. Kaybın esaslı sebepleri olmalı. Parti kurullarında bunlar tartışılmıyor ama iktidardan sızan yakınmalarda bunları görmek mümkün:

. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde, iktidar milletvekillerinin kendilerini Züğürt Ağa’ya benzetmeleri gösteriyor ki, ‘Gazi Meclis’ yeni sistemde ciddi bir zaafa uğramıştır.

. İktidar yanlısı Sabah Gazetesi’nde Okan Müderrisoğlu “partici kimliği Cumhurbaşkanına yakıştırılamıyor” diyerek sistemin bu en önemli özelliğinin seçmen kitlelerini rahatsız ettiğini yazdı. Gerçekten parti başkanlığı ile devlet başkanlığı birbirine karışmıştır.

. Parti sözcüsü Ömer Çelik, sistemde “yer yer kireçlenme, tıkanma” olduğunu, “yeterince verim alınamadığı şeklinde şikayetler” bulunduğunu söyledi.

. En etkilisi, ekonominin iyi yönetilemediğini kitlelerin hissetmesidir. Patlayan bütçe açıkları, dış açık ve borçlar biliniyor. Krizin “dış saldırı” olduğuna iktidarın taraftarları inansa da şehirli seçmen inanmadı; ‘Beka, Yunan, Pontus’ söylemlerine inanmadığı gibi.

Listeyi uzatmıyorum. Bunlar esaslı sorunlardır. Yeni sistemde denetim ve dengenin iyi kurulamadığı, yetkilerin bir elde toplanmasıyla kurumların aşındığı, bu yüzden sistemin yönetebilirlik kapasitesinin düşük olduğu açıktır.

Bu husus uluslararası ekonomi raporlarında da belirtiliyor.

"Tıkanma, kireçlenme"

Sistemde “tıkanma ve kireçlenme”nin bir yıl içinde ortaya çıkıvermesi bu esaslı faktörlerin dışavurumudur.  Bundan başka, “kibir, nepotizm, israf” gibi kavramlarla ifade edilen sorunlar da vardır.

Bütün bunlar müzakere edilmiyor. “Siyasi etik yasası” için bile bir hareket yok.

Gerçi CB Yardımcısı Fuat Oktay’ın başkanlığında bir çalışma yapılıyor ama AK Parti’li Özlem Zengin’in açıklamasından anlıyoruz ki, “anayasa ve yasalarda değişiklik olmayacak.” Bu durumda yeni düzenlemeler ‘kozmetik’ olmaktan öteye geçmez. Nitekim Bakanlar Meclis’te nöbetçi olarak bulunacakmış, milletvekilleri bakanlarla kolay görüşsün diye!

Beştepe’de hakim ve savcıları da çağırarak törenle açıklanan “Yargı Reform Stratejisi” de Adalet Bakanı’nın iyi niyetli çabası olmaktan öteye geçmiyor, sistem açısından “reform” niteliğinde düzenlemeler, mesela HSK’da siyasetin azaltılıp adaletin yükseltilmesi gibi düzenlemeler yok.

Devlet yönetiminde böyle, partiye gelince…

Partiyi yönetmek

AK Parti’nin 18. Kuruluş yıldönümünde partinin kuruluşunda ve icraatında önemli yerleri bulunan Abdulllah Gül, Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’ın parti tarihinden silinmeleri parti hafızasının nasıl şekillendirilmek istendiğine dair önemli bir göstergedir.

Cumhurbaşkanı ve parti başkanı Erdoğan bu defa partisinin kuruluş ve icraatını övmedi, hatta 18. Yıl mesajında “dün bitti, geçti gitti” diye konuştu.

Demek ki ‘fabrika ayarları’ sözü de geçip gitmiştir.

Sayın Erdoğan “bugün yeni bir gündür. Aydınlık Türkiye için, geleceğimiz için yeniden yollara düşme günüdür” diyor.

Fakat “aydınlık Türkiye için” düşünülen hukuk, ekonomi, demokrasi, özgürlük, politikaları konusunda yeni metinler yok. Bu kavramlar zaten son yıllarda pek kullanılmıyor.

Ama herhangi bir sistemde reform, her hangi bir partide yenilenme ancak bu kavramların yansıttığı felsefe ile mümkün olabilir.

Devlet yönetiminde kuvvetler ayrılığının ve kamu kurumlarına ait yetkilerin geliştirilmesi… Partide kurumlaşmayı sağlayacak tüzük hükümlerinin hayata geçirilmesi.

Bu yönde işaretler olmağı için devleti yönetme tarzında da partiyi yönetme tazında da önemli değişimler olacağını sanmıyorum.

Metal yorgunluğu gerekçesiyle bazı belediye başkanlarının değiştirilmesi gibi, bazı bakanlar ve bazı parti yöneticileri değişebilir, o kadar. Bugün gözüken bu.