Gül: Museviler bana dua ediyorlarmış

Gül: Museviler bana dua ediyorlarmış

T24 - Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, "Museviler sinagoglarında her cumartesi bana dua ediyorlarmış. Onların hepsi kendi vatandaşımız. Bizim problemimiz de İsrail halkıyla değil hükümetinin takip ettiği politikayla" dedi.

AB ilerleme raporunda vurgu yapılan Türkiye’deki siyasi partiler arasındaki uzlaşmazlık ve kutuplaşma eleştirisine kendisinin de katıldığını söyleyen Cumhurbaşkanı Gül, “Bu siyaset tarzı maalesef değişmiyor. Eğitim, kültür her şey değişiyor. Değişmeyen şey siyaset tarzı” dedi. Gül, türban tartışmalarına ilişkin soru üzerine de bu tartışmadan bıktığını belirterek, “Herkesi serbest bırakın, herkes ne düşünüyorsa konuşsun, ne istiyorsa yazsın, ne istiyorsa giysin” diye konuştu.

Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Utku Çakırözer'in "Gül siyasilerden şikâyetçi" başlığıyla yayımlanan (13 Kasım 2010) yazısı şöyle:

Gül siyasilerden şikâyetçi

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, AB İlerleme Raporu’nda vurgulanan siyasi partiler arasındaki kutuplaşmadan kendisinin de rahatsız olduğunu belirterek “Siyaset tarzı değişmiyor” dedi. Siyasetçilerin kullandığı dil için de “Hoş değil” diyen Gül, tutukluluk sürelerinin infaza dönüşmesini eleştirerek yargıçların daha süratli karar alması gerektiğini belirtti.

Gül, Türkmenistan ziyaretinin ardından Ankara’ya dönerken beraberindeki gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Gül’ün önemli konulardaki değerlendirmeleri şöyle:

Türban tartışmaları: Ben türban konusunda bıktım, açık söyleyeyim. Yani bu kadar nedir, konuş, konuş, konuş. Herkesi serbest bırakın, herkes ne düşünüyorsa konuşsun, ne istiyorsa yazsın, ne istiyorsa giysin. Zaten bu konu üniversitelerle ilgili bir konu. Üniversitelerin dışında herhangi bir başka tartışma yok. Yani bunu tekrar tekrar gündeme getirmenin bir anlamı yok.

AB İlerleme Raporu: Mümkün olduğunca gerçekçi olmaya çalışıyorlar. Ama tabii ki gözden kaçırdıkları, bizim katılmadığımız değerlendirmeleri var. Özellikle Kıbrıs’la ilgili konularda bizim sorumluluğumuz hatırlatılırken kendi sorumluluklarını, karşı tarafın (Rum tarafı) sorumluluklarını unutuyorlar.

Siyasi partiler arasındaki uzlaşmazlık ve kutuplaşma eleştirisi: Biz de eleştiriyoruz. Valla tek tek konuşunca herkes çok olumlu, çok iyi niyetli. Ama dışarıda, görüyorsunuz işte. Bu siyaset tarzı maalesef değişmiyor. Eğitim, kültür her şey değişiyor. Değişmeyen şey siyaset tarzı. Çok partili rejime geçen ilk yılda Meclis’te partilerin yaptığı tartışmalara bakıyorum. Birbirlerini suçladıkları şeyler, kullandıkları tabirler bugün aynen devam ediyor. Serbest Fırka’nın kurucusu Fethi Bey’in Atatürk’ün de izniyle partiyi kurduktan sonra, kendisine yapılan suçlamalar, tehditler. Bugün belki sadece isimleri değiştirebilirsiniz.

BM Genel Sekreterliği’ne adının geçmesi: Hepsi bilgimin ve ilgimin dışında.

Görev süresi: Bu konuda çok söyledim. Şimdi yaptığım sadece kendi işimi iyi yapmaya çalışmak.

Siyasette kullanılan üslup: Meclis’te söyledim. Daha fazla da söyleyemem ki... Söylesem etkisi de olmaz. Artık herkesin kendi değerlendirmesi lazım. Hoş değil.

Ermenistan ile ilişkiler: Kafkaslar’la ilgili bir çalışma yapıyoruz. Üstünde durduğum işlerden birisi. Bununla ilgili kurumlara görevler de veriyorum. Bütün ilgili taraflar Sarkisyan (Ermenistan), Aliyev (Azerbaycan), Medvedev ve Putin (Rusya). Bunlarla devamlı sıcak temas halindeyiz. Bunların hallolacağını tahmin ediyorum.

ABD kongresindeki değişimin Türkiye’ye etkisi: Ben fazla bir etkisi olacağı kanaatinde değilim. Türk Amerikan ilişkilerinin oturduğu sütunlar önemli sütunlar. Bunun değerini biz de biliriz, onlar da bilir.

Kıbrıs’ta tren kazası uyarısı yapması: AB ülkeleri bazı gerçekleri artık yavaş yavaş görüyor. Artık sabırları taşıyor galiba. Önemli olan vicdanlarda haklı veya haksız olmak. Türklerin Kıbrıs konusunda haklı olduğunu biliyorlar.

Tutukluluk sürelerinin uzaması: Tutuklamaların cezaya dönüşmemesi gerekiyor. Tutukluların sayısı mahkûmların sayısından fazla olmaya başladı. Bu hoş bir şey değil. Yargının da hızlı çalışması gerekiyor.

Musevilerin duası: Museviler sinagoglarında her cumartesi bana dua ediyorlarmış. (Türk-İsrail krizi Türkiye’deki Musevileri kaygılandırıyor mu, sorusu üzerine) Onların hepsi kendi vatandaşımız. Bizim problemimiz de İsrail halkıyla değil hükümetinin takip ettiği politikayla.

Kuzey Irak yönetiminin tutumu: Sorumluluklarının farkında olmaya başladılar. Bazı şeyler yapıyorlar ama etkileri daha tatmin edici değil. Üçlü mekanizma var ama çok beklentilerin altında neticeleri.

Türkiye’de kadının statüsü: Kadınlara 1934’ten bu yana seçme seçilme hakkı verdik, ama Meclis’te oranları yüzde 10’u geçmiyor bile. Ben karşıma atamalar için gelince ona özen gösteriyorum tabii. Daha çok kadın olmasını arzu ediyorum ama sadece kadın olsun diye de bir karar veremem.

Köşk tadilatını neden durdurdu?

Gül’e Çankaya Köşkü’nün içinde yapılan tadilatın maliyetini sorduğumuzda net bir yanıt vermek yerine, basında yapılan eleştiriler üzerine Pembe Köşk bölümünün restorasyonunu durdurduklarını açıkladı. Gül, yapılan tadilat konusunda, “Türkiye büyük devlet. Büyük devletin ilk etkileyen yeri havalimanı. Sonra sizin muameleniz ve misafir ağırladığınız yerdir. Şaşaadan bahsetmiyorum. Kalite, görüntü, ağırbaşlılık. Ayrıca da bir ihtiyaç var ortada. Köşk’ün mutfağı 3 yıldır kapalıydı. Bütün yemekler aşağıdan (oturdukları Dışişleri Konutu) yapılıp çıkıyordu” diye konuştu.