T24- Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 2012'de yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimleri konusunda düşüncelerini açıkladı. Nahçıvan ziyaretine giderken uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlayan Gül, "Nasıl denk gelirse öyle olur, nasıl olursa benim için başımın üstündedir" dedi. Uçakta Cumhurbaşkanına eşlik eden gazeteciler arasında yer alan Taha Akyol, Milliyet gazetesindeki köşesine Gül'ün açıklamalarını taşıdı. İşte Akyol'un bugünkü (03.10.2009) yazısı:Nahçıvan’a giderken uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 2012’de yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi için, “Nasıl denk gelirse öyle olur, nasıl olursa benim için başımın üstündedir” dedi
Cumhurbaşkanı, Abdullah Gül ile Nahçıvan’a uçuyoruz. Uçakta gazeteci Yavuz Donat, Ergun Babahan, Hasan Celal Güzel, Abdülhamit Bilici, Emin Pazarcı ve ben varım.
Gül’e Meclis açılış konuşmasıyla ilgili sorular soruyoruz.
Konuşmasında ‘tek millet’ kavramını vurguladığını ama artık tek tip insan anlamında değil, çoğulcu nitelikte bir “tek millet” tanımı yaptığını hatırlattığımda Gül, çeşitli kültürlerin zenginlik olduğunu söyleyerek “Bütün bunlara Türk milleti diyoruz” dedi. Şunları söyledi:
“Çağın içinde yaşamamız lazım yoksa çağ bizi zorlar. Çağımızın en önemli özelliği de demokrasi ve hukuk... Bunlar insanları bağlıyor. Konuşmamda yanlış anlamaları önlemek için, ‘farklılıklar’ kavramanın bir millet içinde farklı millet adacıkları gibi anlaşılamayacağını vurguladım.”
Gül “sadece etnik ve dini değil siyasi çoğulculuğun” da önemini anlatırken şunları söyledi:
“Dikkat etmek lazım. Siyasi çoğulculuk ama 1970’lerde kimileri ‘vatansever’, kimileri ‘yurtsever’ diye çatıştılar. Bunları hep yaşadık. Farklılığı farklı anlayanları uyardım, farklılıklar ‘tek millet’ içinde farklılıklardır.”
Etnik ve dinsel federasyon!
Gül konuşmasında isim vermediğini ama Irak Anayasası’nı kastettiğini belirtti:
“Açık söyleyeyim, bakın, Irak Anayasası ülkeyi ne hale getirdi! Etnik ve din temelli yapılanmaya kalkarsan böyle oluyor. Bundan ibret alınsın istedim.”
Gül, etnik ve dini kimlik temelli anayasa olamayacağını vurgularken, isim vermeden bir eleştiri yaptı:
“Bazıları vicdani olarak bu gerçeği kabul ediyor ama açık konuşmalarında farklı konuşuyorlar.”
Orduya güven
Askerler DTP’yi protesto etmek için iki yıl Meclis açılış törenlerine katılmadılar. Bu defa katıldılar. Nasıl yorumluyorsunuz? ‘Açılım’la mı ilgili, konuşmanızın içeriğiyle mi?
Cevap:
“Türk Silahlı Kuvvetleri daima değerlendirmelerini yapar, doğru da yaparlar. TSK’ya güvenim tamdır!”
Biz gazeteciler yine sorduk: Askerler bu defa açılım konusunda devletin zirvesinde birlik olduğunu göstermek için mi törene katıldılar acaba?
Gül’ün cevabı:
“Her şeye aşırı anlam yüklememek gerekir. Devletin Meclis’i açılıyor, ordu da devlet organı, normal...”
Ve en kritik soru: 2012’de yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olacak mısınız? Bu sorunun dilimizin altındaki devamı, tabii siz mi, Erdoğan mı?
Gül her zamanki tebessümünü bozmadan cevap veriyor: “Bu konulara girmeyeceğimi söyledim. Çünkü o zaman insan görevini yapamaz. Nasıl denk gelirse öyle olur. Meclis’in bileceği iş. Nasıl olursa benim başımın üstündedir. Şimdi görevimi en iyi şekilde yapmak, bütün dikkatim buna.”
Eksiklerimiz neler?
Demokrasimizde eksik gördüğünüz hususlar nedir?
“Türkiye demokratik bir ülkedir. Din, mezhep, laiklik, kültürel konularda tartışmalar var. İsim koymadan Türkiye, demokratik standartlarını yükselttiğinde bu sorunlar da çözülür.”
Ne gibi?
“Alevi vatandaşlarımızın, dindar yaşamak isteyen vatandaşlarımızın sorunları varsa, ille de isim koymadan, demokratik standartlarımızın yükselmesiyle çözülür bunlar. TC kurulurken de Atatürk’ün hedefi buydu; o zaman başka cümlelerle, şimdi başka cümlelerle ifade ediyoruz; işte muasır medeniyet, AB süreci...”
AB üyeliği şart mı?
Gül, Türkiye’nin AB standartlarını yakalamasının önemini anlatırken ilginç bir şey söylüyor:
“Biz fasılları açmaya devam edelim. Ekonomi ve demokraside o standartlara ulaşalım, asıl hedef bu... Norveç’e bakın AB üyesi mi? Değil...”
Sorunları dış dinamiklerle çözmenin kendisine “yeis, hüzün” verdiğini belirten Gül devam ediyor:
“Özgürlük, şeffaflık, devlet adamlarının hesap verirliği, bunlar Alman için iyi de Türk için iyi değil mi? Kendi iç dinamiklerimizle bunları başarmalıyız...”
Alman seçimlerinde Merkel’in güçlenmesi, Türkiye’nin AB sürecini olumsuz etkilemez mi?
Gül cevabında yine “kendi dinamiklerimizle AB standartlarına ulaşmamızın” önemini anlatıyor, “Fasılları biz kendimiz açıp kapayalım” diyor ve ekliyor:
“İlle de AB’ye girmek değil. O standardı yakalayalım, bakarsınız Norveç’in yaptığını biz yaparız.” Malum, Norveç AB üyeliğini reddetmişti.
Sorumuz üzerine Gül, “Sayın Sarkisyan’ın Bursa maçına gelmesini arzu ettiğini” belirtti.‘Türkçe konuşan devletler eşittir’
Cumhurbaşkanı Gül, Turgut Özal’ın başlattığı Türkçe Konuşan Halklar Zirvesi’ni geçmişte tavsadığını, şimdi hem hareketlendirmek hem kurumlaştırmak istediklerini anlatıyor.
Nahçıvan’daki zirve için “özellikle Nazarbayev’in çok katkısının olduğunu, Aliyev’in desteklediğini” vurguluyor. Kurumlaşma şöyle olacak: Bir Devlet Başkanları Konseyi kurulacak. Daha sık toplanacak olan Dışişleri Bakanları, Yüksek Memurlar, Aksakallar Konseyleri oluşturulacak. Daimi Sekreteryası İstanbul’da olacak.
Özbekistan’ın tarihi ve kültürel önemini vurgulayan Gül, bu defa katılmayan İslam Kerimov’un bundan sonraki zirvelere katılacağından ümitli. Gül’ün şu sözleri önemli: “Türkçe konuşan halklar, devletler; bunlar eşit, bağımsız ve hürdür. Biri öbürüne üstün değildir. Kendi kararlarını kendileri verirler.Ermenistan açılımından Azeriler rahatsız mı?Gül, açılımın herkesin yararına olduğunu anlatıyor. Karabağ çözüm sürecinin bu sayede hızlandığını, bundan Aliyev’in de memnun olduğunu söylüyor. Türkiye’nin artan dış ilişkilerini anlatırken ilginç şeyler söyledi: “Eskiden (Öcalan), Suriye’de, Kenya’da, İtalya’da, Yunanistan’da, Rusya’da dolaşıyordu. Şimdi hadi Karayılan Kenya’ya, İtalya’ya, Yunanistan’a falan gitsin bakalım! Türk dış politikasının dünyada etkinliğinin güçlendiğini herkes görüyor.”