Gül: Tek mühür milletin mührü olmalıdır TBMM (A.A)

-Gül: Tek mühür milletin mührü olmalıdır TBMM (A.A) - 01.10.2011 - Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, yeni anayasanın hiçbir özel fikrin, partinin, ideolojinin ve doktrinin mührünü taşımaması gerektiğini belirterek, ''Anayasanın taşıması gereken tek mühür, milletimizin mührü olmalıdır'' dedi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM'nin 24. Dönem 2. yasama yılının başlaması dolayısıyla Genel Kurulda yaptığı konuşmada, 13 Haziran sabahı itibariyle Türkiye'nin en önemli gündem maddesinin yeni bir Anayasanın hazırlanması olduğunu söyledi. İstisnasız tüm kesimlerin, yeni bir anayasa yapma iradesi ve düşüncesini taşıdığını belirten Gül, ''Çünkü, herkes yürürlükteki Anayasanın ihtiyaçlarımıza cevap vermemesinden, Türkiye'nin demokratik olgunluk ve çeşitliliğini kısıtlamaya çalışmasından, Türkiye'nin zenginliklerini yok saymasından rahatsızdır. Bu nedenle, temsil gücü ve meşruiyeti yüksek, sorumluluğu ağır bu Meclisten, halkımızın beklentileri de aynı ölçüde büyüktür'' dedi. Cumhurbaşkanı Gül, milletin, milletvekillerine uzun süredir özlemini duyduğu, 1921 ve 1924 Anayasalarından beri ilk defa millet iradesine dayanan bir anayasa yapma mesuliyetini ve şerefini tevdi ettiğini kaydederek, ''Bu şerefli vazifeyi ifa ederken, büyük bir sorumluluk ve özgüven içinde hareket etmelisiniz. Zira bu süreç, korku, endişe, tahammülsüzlük ve kısır kavgalarla tekemmül ettirilebilecek bir süreç değildir'' diye konuştu.  -''Özgüven duymak için sağlam sebeplerimiz var''- Gül, şunları söyledi: ''Yeni anayasa süreciyle ilgili olarak, bugün özgüven duymak için gerçekten çok sağlam sebeplerimiz var. Her şeyden önce, 200 yılı aşkın bir Anayasa süreci tecrübemiz mevcut. 1808 yılında Sened-i İttifak'la başlayan, Tanzimat Fermanı, Islahat Fermanı, Kanunu Esasi, Birinci ve İkinci Meşrutiyet ile devam eden, 1921, 1924, 1961 ve 1982 Anayasalarına uzanan deneyimlerimiz; milletimize köklü bir hafıza ile müspet ya da menfi tecrübeler sunmaktadır. Bu hafıza ve tecrübeler, milletimizi önümüzdeki yüzyıla taşıyacak yeni Anayasaya da ışık tutacaktır. Millet olarak, bu engin tecrübenin ışığında asgari müştereklerimizin ve temel değerlerimizin neler olduğu hakkında güçlü bir mutabakata sahibiz. Yüce Meclisimiz, Kurtuluş Savaşımızın yapıldığı en zor şartlar altında dahi, sivil bir anayasa yapmaya muktedir olmuş bir meclistir. Bizzat Gazi Mustafa Kemal'in riyaset ettiği Meclisimizin hazırladığı 1921 ve 1924 anayasalarımızdan sonra yapılan tüm anayasalar, maalesef, demokrasimizin, dolayısıyla milli iradenin askıya alındığı, ara dönemlerin ürünüdür. Böyle bir dönemin ürünü olan ve halen yürürlükte olan 1982 Anayasası da son yıllarda yapılan çok kapsamlı reformlara rağmen, iç sistematiğini yitirmiş, artık milletimizin ulaştığı demokratik ve ekonomik seviye nazarı itibariyle dar gelmeye başlamıştır. Millet olarak, 70 milyonu aşan dinamik nüfusumuzla yaklaşık 10 yıl sonra Cumhuriyetimizin 100. yılını; yaklaşık yarım asır sonra da bu topraklara kök salışımızın 1000. yılını idrak edeceğiz. Bu nedenle, ülke ve millet olarak, daha parlak bir geleceğe umutla bakmamız çok tabiidir. Dolayısıyla, yeni anayasa sürecini, bazı usul ve üslup hatalarına kurban etmeden, itidal, özgüven ve kararlılıkla yürütmeliyiz.'' -''Bugün yapılması gereken tam tersidir''- Cumhurbaşkanı Gül, bu özgüvenle hazırlanacak yeni anayasada, vizyon ve yazım olmak üzere iki hususun çok önemli olduğunu vurguladı. Anayasaların bugüne kadar, özgürlükler konusunda şüpheci ve katı, sınırlamalar konusunda geniş ve esnek bir dil benimsediğini ifade eden Gül, ''Her türlü özgürlük, çerçevesi belli olmayan, her anlama çekilebilecek sınırlamalara tabi olmuştur. Bugün yapılması gereken ise tam tersidir'' dedi. Abdullah Gül, yeni anayasanın esnek ve özgürlükçü bir karaktere sahip olması gerektiğini bildirdi. Anayasalar üzerinden milletin farklı siyasi çizgilerini zapturapt altına alma, devlet ve millet arasında bir gerginlik oluşturma anlayışından uzak durulması gerektiğini ifade eden Gül, ''Bununla birlikte, esneklik kuralsızlık da değildir. Çağdaş gelişmelere cevap veren, yeni toplumsal dinamikleri kapsayan ve kapsayabilmeye açık bir esneklikten bahsediyorum. Esneklik, temel ilke ve hassasiyetlerin aşındırılması demek değildir. Tam tersine, temel ilke ve hassasiyetlerin zamana karşı dirençli hale gelmesi için zorunlu bir özelliktir'' görüşünü dile getirdi. 1982 Anayasası'nın temel sorununun, toplumun ve toplumsal dinamiklerin gerisinde kalması; hatta toplumsal dinamikleri bir sorun sayması olduğunu belirten Gül, ''Yeni Anayasa bunun tam aksine, toplumsal dinamiklerden yararlanmalı ve özgürlükçü bir zihniyetle hazırlanmalıdır'' diye konuştu. -''Hesap veren bir devlet anlayışını yansıtmalıdır''- Cumhurbaşkanı Gül, yeni Anayasanın nasıl olması gerektiğini şöyle anlattı: ''Fazla detaya girmeyen, temel ilkeleri güçlü bir şekilde belirleyen, ancak, detayları kanunlara bırakan, esnek ve ilerlemeye izin veren bir nitelikte tanzim edilmelidir. Bu süreçte, en önemli ölçümüz, evrensel standartlar olmalıdır. Temel hak ve hürriyetleri, herkes için, her yönüyle eşit vatandaşlık temelinde güçlendiren ve teminat altına alan bir anayasa olmalıdır. Toplumun her kesiminin bu ülkede 'kendisi olarak' yaşama hakkı, anayasal güvenceler altında itina ile muhafaza edilmelidir. Bunu sağlamanın yolu, özgürlükçü bir anlayışla, milletimizin her bir ferdine, siyasi görüşü, meşrebi ve kökeni ne olursa olsun güvenen bir vizyonla hareket etmektir. Bütün bu 200 yıllık çabalarımızın kazanımlarını pekiştiren, hepimizin üzerinde mutabık olduğu demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olan Cumhuriyetimizin temel ilkelerinden taviz vermeyen bir Anayasa olmalıdır. Bir yandan, devletin bekası konusunda her türlü tedbiri alırken, diğer yandan, devletin, milletin hizmetinde olduğunu unutmayan bir anayasa olmalıdır. Bu bağlamda, vesayeti örtülü bir şekilde başka organlar aracılığıyla sağlamak yerine, çağdaş demokrasilerde olduğu gibi açık bir şekilde halka tevdi eden bir anlayışı hakim kılmalıdır. Sadece 'hesap soran' değil, aynı zamanda 'hesap veren bir devlet' anlayışını yansıtmalıdır. Bu itibarla, çağdaş demokrasilerin şeffaflık ve hesap verilebilirlik gibi en önemli vasıflarını, ruhunda ve lafzında içeren bir anayasa olmalıdır. Demokrasinin tüm kurum ve gelenekleriyle ilerlemesine izin verecek, fren ve denge sistemlerini içinde barındırmalıdır. Bu meyanda, güçler ayrılığı, yargı erkinin bağımsızlığı, basın ve ifade özgürlüğü ilkelerine özellikle dikkat çekmek istiyorum. Netice olarak, yeni anayasamız Türk demokrasisini kurumsallaştıracak tüm hasletleri içinde barındırmalıdır. Zira, kurumsallaşmış bir demokrasi, dönemlerden, kişilerden, iktidarlardan bağımsız; sürekli, sürdürebilir ve tutarlı bir demokrasi demektir. Kurumsallaşmış bir demokrasi, konjonktürel akımlardan etkilenmeden, vatandaşlarına demokratik hukuk devletinin icaplarını, her zaman ve her şartta sağlayabilen bir demokrasi demektir.'' -''Anayasanın yapılma süreci de önemli''- Cumhurbaşkanı Gül, yeni anayasanın yapılmasında normlar kadar, anayasanın yapılma sürecinin de önemli olduğunu bildirdi. ''Çünkü, esas kadar usul de mühimdir'' diyen Gül, ''Yeni anayasanın iyi hesaplanmış ve sorunları çözmeyi esas alan bir usulle yapılması elzemdir. Bu meyanda, Sayın Meclis Başkanının bilim adamlarıyla başlattığı ve tüm partilerin ortak bir anlayışta buluşmasını hedefleyen çalışmaları memnuniyet ve ümit vericidir'' diye konuştu. Abdullah Gül, ''Yeni anayasa hiçbir özel fikrin, partinin, ideolojinin ve doktrinin mührünü taşımamalıdır. Anayasanın taşıması gereken tek mühür, milletimizin mührü olmalıdır. Bu bakımdan, sadece Yüce Meclis'te temsil edilen partilerin değil, diğer siyasi partilerin, sivil toplum kuruluşlarının, üniversitelerin ve meslek kuruluşlarının da bu tartışma sürecine katılıyor olmasını son derece faydalı buluyorum'' dedi.