Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e, Harvard’da “Böyle bir devletin başında olmaktan utanmıyor musunuz?” diye soran Dr. Emrah Altındiş, “Türkiye’de böyle bir soruyu sormak mümkün olmazdı eminim. Ailelere başsağlığı dilemek yeterli değil ki? Bizler merhamet değil, adalet istiyoruz, kendi makamı da başsağlığı dileme makamı değil” dedi. Altındiş sorusunu yöneltirken Gül'ün korumalarının kendisine "Sen insan mısın? İnsan değilsin sen. Seninle görüşeceğiz" diyerek taciz ettiklerini söyledi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün oğlunun mezuniyeti için ABD’nin en önemli üniversitelerinden biri olan Harvard’da katıldığı bir sempozyumda kendisine “Böyle bir devletin başında olmaktan utanmıyor musunuz?” diye soran Dr. Emrah Altındiş T24’e konuştu.
2011’den beri Harvard Üniversitesi, Tıp Fakültesi’nde doktora sonrası çalışmalarını sürdüren, Mikrobiyoloji ve İmmunobiyoloji bölümünde araştırmacı olarak bulunan Dr. Emrah Altındiş, geçen yıl dördü Nobel ödüllü, yirmi dört diğer bilim insanı meslektaşı ile birlikte Science’da Gezi sürecinde halkın maruz kaldığı devlet şiddetine dair bir protesto mektubu yayınlamışlardı.
Sorusuna bu makalelere referans vererek başlayan Altındiş, sorusuna aldığı yanıtın pek çok açından sorunlu olduğunu belirterek şunları söyledi:
“Türkiye’de süren adaletsizlik ve devlet şiddetine dair bir soru sordum. Gül, ‘her yerde böyle sorular soramazsın’ diye yanıt verdi. Burada hem gözdağı var, hem Türkiye’de olsak böyle olmaz mesajı, hem de kafasındaki anti demokratik kültür...
Gül, bunları söylediği esnada korumaları sürekli bana laf atarak, ‘Sen insan mısın, insan değilsin sen, seninle görüşeceğiz’ diyerek beni taciz etmeye çalıştılar. Türkiye’de böyle bir soruyu sormak mümkün olmazdı eminim. Ailelere başsağlığı dilemek yeterli değil ki? Bizler merhamet değil, adalet istiyoruz, kendi makamı da başsağlığı dileme makamı değil…”
“Benim sorumdan dolayı bütün dikkatler bana yönelse de aslında ben içerde soru sorarken, dışarıda Boston’da yaşayan Türkiyeli birçok kişi Abdullah Gül’ü işçi baretleri ile afişlerle, sloganları ile protesto ediyorlardı. Bu insanların çoğu işi gücü olan, avukat, bilim insanı, finans çalışanı, bilişimci insanlar. Boston’da işi gücü bırakıp geldiklerine göre ortada büyük bir rahatsızlık var. Protestoyu yurtdışında çeşitli Gezi forumları çatısı altında toplayan ‘GEZİNİYORUZ’ uluslararası ağının parçası ‘Bostonbul’ (Boston Gezi forumu) düzenledi. Gezi yurtdışında da hala forumları ile devam ediyor.
“Harvardlı profesör giriş konuşmasında Abdullah Gül’ü öve öve bitiremedi ve Türkiye’nin ne kadar gelişmiş bir demokrasi olduğuna her ikisi de vurgu yaptı, sanki daha iki hafta evvel 301 işçi ölmemiş gibi kahkahalar, tebessümler havada uçuşuyordu. Ben de burada bir bilim insanı sorumluluğu almam gerektiğini düşündüm ve bu sahteliğe gerçekle cevap verdim, sorum aynı zamanda bir cevaptı.”
“Türkiye, Gezi sürecinde, öncesinde ve sonrasında korkunç bir devlet şiddeti ile karşı karşıya kaldı, kalıyor. Sözünü söylemek isteyen her insan ya çıplak polis şiddeti ile ya bu tehdidi hissederek ya da hukuki araçlarla terörize ediliyor. Benimki, bir nevi, ‘kral çıplak’ demek, zira bu bilim insanının sorumluluğu aynı zamanda, bizim işimiz gerçekleri ortaya çıkarmak, gözlemlemek ve bunu toplumla paylaşmak, bu diyalogun üniversite çatısında olması ayrıca manidardı benim açımdan.”
“Söylediklerim herkesin bildiği, herkesin yaşadığı gerçeklik, bunu dile getirmek için cesur olmanın gerekmesi gerçekten içler acısı halimizi gösteriyor. Ve fakat Gezi’de gördük, Kürt illerinde görüyoruz, cesaret bulaşıcı… Bu da yönetenlerin korkulu bulaşıcı hastalığı olmalı.
Bugünün, mesleki hayatıma zarar verip vermeyeceğini sordunuz, naiflikle “vermez” demek isterdim, ancak bizim ülkemizde kurumların nasıl çalıştığını biliyoruz, kadrolaşma, eleştirel bir bakış açısı taşıyanları dışlama malum. Fakat şunu söyleyeyim, mutlaka Türkiye’ye dönmek ve Türkiye’de bilim yapmak istiyorum, zaten iki yıldır da buna çabalıyorum.”
“Türkiye insanı çok daha güzelini hak ediyor, barış, özgürlük, demokrasi, insan haklarına saygılı bir devlet için büyük bir mücadele veriliyor, bedeller ödüyor insanlarımız. Umuyorum eşit, özgür bir Türkiye’yi kuracağız. Gezi’nin yıldönümünde halkımızın yüzünde bir tebessüm oluşturabildiysem ne mutlu bana.”
“Abdullah Gül’ün, Başbakan olmadığı için Türkiye’de yaşanan otoriterleşme ve antidemokratik iklimden sorumlu olmadığına dair bir yanılsama ile karşı karşıyayız. Öncelikle Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan’ın yakın bir çalışma arkadaşı, en son Danıştay açılışında da gördük ilişkilerini, öte yandan Türkiye’de tüm yasalar kendisi tarafından onaylandı, MİT yasası, internet yasası dahil. Ayrıca cumhur devlet şiddeti altında inim inim inlerken bir Cumhurbaşkanı’nın suskunluğu kabul edilemez, dolayısı ile kendisinin de en az Başbakan Tayyip Erdoğan kadar sorumluluğu olduğunu düşünüyorum. Başbakanlık da yapmış bir isim kendileri ve Türkiye’nin imzalamadığı, maden işçilerini koruyan International Labor Organization yasası dahil, her konuda birinci derece sorumluluğu var.”
Dr. Altındiş, son olarak, Amerika’yı da eleştirip eleştirmediğine dair sorular aldığını, merak edenlere, T24 vasıtası ile yanıt vermek istediğini söyledi:
“Uzun yıllardır BirGün, Radikal 2, Birikim, Gelecek, Bianet gibi yayınlarda yazılarım çıktı. Dünya sistemine ya da Amerika’ya dair görüşlerim orada bulunabilir. Amerika’da yaşamak Amerika’nın dünyaya ve kendi toplumuna empoze ettiği sistemle barışık olmak anlamına gelmiyor. Burada da eşitlikçi bir toplum için emek verenlerle birlikteyim. Öte yandan, Amerika’da bizler, yabancı bilim insanları, önlüklü işçileriz ve bilimi gerçekten çok zor çalışma koşullarında üretiyoruz. Buna ek olarak Amerika’da bin tane başka sorunun varlığından bahsedebiliriz.”