Bugün seçime gidecek Fenerbahçe’de Aziz Yıldırım’a karşı başkanlık yarışı verecek Mehmet Ali Aydınlar, Gülen cemaatiyle bağlantısı olduğu iddiasıyla ilgili olarak, “Bu tür oluşumlarla herhangi bir bağlantım olduğunu ispat etsinler Fenerbahçe’den hemen istifa ederim. Ayıp oluyor, bu kadar çamur atılmaz” dedi.
Seçimli Olağanüstü Kongre’ye giden Fenerbahçe’de mevcut Başkan Aziz Yıldırım’ın en ciddi rakibi olan Mehmet Ali Aydınlar, Hürriyet gazetesinden Çınar Oskay’ın sorularını yanıtladı.
Mehmet Ali Aydınlar’ın şike süreci ve Fenerbahçe’yle ilgili projeleri hakkında açıklamalarda bulunduğu röportajın bir kısmı şöyle:
Kim daha iyi Fenerbahçeli? Siz mi Aziz Yıldırım mı?
-Bunu ölçecek bir alet yok. Ama sanıyorum yönetim kurulunda olmadan en çok hizmet eden kişiyim Fenerbahçe tarihinde. Onun için ben iyi Fenerbahçeliyim, başkası için yorum yapmayayım.
Ersun Yanal’ın “Aziz Yıldırım kaybederse ben yokum” dediği doğru mu? Kazanırsanız Ersun Yanal ile devam eder misiniz?
-Çok başarılı bir teknik direktör. Böyle başarılı hocaya kimse “Git” demez. Aziz Yıldırım sözleşmeyi yaptığı için, güven tazelemek adına sözleşmeyi yenilemek isteyebilir. Ama bizim ona güvenimiz tamdır, devam ederiz.
Bu tarzınız da ilginç. Kişisel alıp, inada bindirmiyorsunuz…
-Ben kinci biri değilim. Kötü şeyleri çabuk unuturum.
Galatasaray Mancini’yi getirdi. Devre arası ciddi bir bütçeyle transfer yapacak. Fenerbahçe’yi geçti gibi… Fenerbahçe’nin sorunu şu: Şampiyon hocalar en çok bir sene daha dayanabiliyor. Neden?
-Çünkü tek adam ne derse o oluyor. Şampiyonlar Ligi ön elemelerinden eleniyoruz, futbolcu transfer ediyoruz. Böyle bir şey olabilir mi? Planlama yaparsınız, bir sonraki sene ihtiyaçlarınızı tespit edersiniz. Taraftara sus payı vermek doğru yöntem değil.
Aykut Kocaman kalmalı mıydı?
-İngiltere’ye bakıyorsunuz, Arsene Wenger 15 senedir Arsenal’in başında.
Statla ilgili planınız var mı?
-Tapusunu alacağız. Stat eskidi, parça parça yapıldı. Modern bir stat değil. Daha iyi bir stat gerekir ama bizim önceliğimiz yeniden yapılanma ve sportif başarı.
UEFA sürecinde Corno’nun buraya gelişi, Futbol Federasyonu’ndan Lütfi Arıboğan ve İlhan Helvacı’yla görüşmesi… Sonrasında Nihat Özdemir ile görüşüyorsunuz... Ve kulübü şampiyonlar liginden çekilmeye davet ediyorsunuz.
-Ali Koç da vardı. Son anda çekmemeye karar veriyorlar. Topu size atıyorlar. Aslında birlikte karar veriyoruz onlarla.
Öyle mi?
-Bakmayın, dışarıya farklı yansıtıyorlar. Gayet iyi, gülerek göndermeme kararını birlikte alıyoruz. Onlar “Zaman çok dar, biz karar veremiyoruz, siz verin” diyorlar. Biz de diyoruz ki “Tamam, biz de bunu gerekçe olarak gösteririz. Çünkü UEFA net şekilde yazısında belirtmiş. Bize de bildirdi: “Kulüp kendisi Şampiyonlar Ligi’ne gelmezse bir sene ceza veririz, siz (TFF) göndermezseniz en az üç sene ama siz de gönderirseniz sekiz sene ceza veririz.”
Bunu size mi bildirdiler?
-Bize de söylediler, UEFA’nın yolladığı yazıda da var. Ben de Fenerbahçe yöneticilerine diyorum ki; “Peki güzel, zaman çok kısa olduğu için Fenerbahçe karar veremedi, aslında zaman olsaydı Fenerbahçe kendisi gelmeyecekti”. Bunu Fenerbahçe’nin onayıyla yaptınız yani…
-Tabii, tabii. O zaman neden size yüklendiler?
-Tribüne oynamaktan başka bir şey değil. Bizim de bilgimiz olmadan Trabzonspor Şampiyonlar Ligi’ne alınınca Fenerbahçe yönetimi beni hedefe koydu. Kendilerini kurtarmak için… Bunları hep konuşarak yaptık. 24 Temmuz günü Fenerbahçeli yöneticilerle öpüşüp ayrıldık. Gülerek, oynayarak, hiçbir problem yoktu.
Galatasaray taraftarı oldukları vurgulanan İlhan Helvacı ile Lütfi Arıboğan süreçte sizi tam olarak bilgilendirdi mi? “Beni bilgilendirmediler” diye suçladınız sonra özür dilediniz.
-Bir televizyon programını izledim. İlhan Helvacı’ya ulaşamadım. Doğru olmadığını öğrenince o arkadaşlardan özür diledim. Ben yanıldım, düzelttim. Futbol Federasyonu bütün kulüplerin temsil edildiği bir yer. Fenerbahçe Yönetim Kurulu değil.
Fenerbahçe’yi yeterince kolladılar mı?
-O günkü yöneticiler maalesef kendilerini kurtarmak için olayı saptırdılar. Hükümet dediler, cemaat dediler, operasyon dediler, Ergenekon dediler. Sürekli hedef değiştirerek toplumu yanlış yönlendirdiler.
“Baştan dediğimi yapsalardı bu cezaları almazlardı” diyorsunuz.
-Samimi olsalardı bir sene cezayla kurtulurdu, en fazla iki sene ceza alırdı.
Ama o zaman şampiyonluk kupasını kaybedeceklerdi.
-O seneyi yok sayacaktık. Bugün geldiğimiz noktada Futbol Federasyonu kararını verdi. Benden sonra Tahkim Kurulu onadı. Tahkim Kurulu’nun kararı anayasa güvencesindedir. Artık bu iş bitmiştir.
Çok zor bir durum. Fenerbahçelisiniz, bir gün başkan olmak istiyorsunuz… Ve elinize Federasyon Başkanı olduktan dört gün sonra bir saatli bomba verildi.
-Beni üzen kendi kulübümün bana savaş açmasıydı. Çok üzüldüm, yoruldum, yıprandım. Hak etmediğim muamelelerle karşı karşıya kaldım.
Sonra dönüp aday olacak gücü buldunuz ama…
-Gayet tabii. Çünkü ben haklıyım.
Seçim için ne diyeceksiniz?
-Biz kazanacağız. 26 yıldır kulübün içindeyim. Yüzme şubesini kurmuşum, olimpik havuzunu yapmışım, spor sağlık merkezini kurmuşum. Voleybol takımına sponsorluk yapmışım, yıllarca sağlık sponsorluğu yapmışım. Sayın Başkan bana üç kez başkanlık teklif etmiş.
Ne zaman etti?
-2001, 2006 ve 2009’da. “Benden sonraki dönem için gel yönetim kuruluna gir” dedi.
Samimi miydi?
-Kesin. Çok ısrar etti. “Ben aday olmayacağım, sen başkan olursun” dedi. Beni genel kurulda ayağa kaldırttı ve Kongre üyelerine alkışlattı. Bu kadar iyi bir Fenerbahçeli, ne oldu da iki senede hain oldu? En büyük rakip gördüğü ve o koltuktan kalkmak istemediği için itibarsızlaştırmaya çalıştı. Bütün mesele budur.
Aziz Yıldırım’ın izlediği stratejiyi nasıl buluyorsunuz? Taraftarı kenetledi, olay siyasileşti.
-Bakın biz yorulduk artık bu kavgadan, kaostan.
Siyasi bir yanı yok mu sizce bu davanın?
-Varsayalım ki var, bilmiyorum. Eğer öyle bir şey varsa gerçekten Aziz Yıldırım’ın itibarının iadesi için ilk mücadeleyi ben veririm.
“Bu bana Fenerbahçe başkanı olduğum için yapılıyor” diyorsa, mücadeleyi sürdürmek istemesi normal değil mi?
-Bunu Fenerbahçe üzerinden sürdürmesi doğru mu? Siz Fenerbahçe’yi kendinize kalkan yapıyorsunuz. Sizin Fenerbahçe’ye kalkan olmanız gerekir. Eğer öyle bir şey varsa, açın Fenerbahçe’nin önünü.
Fenerbahçe “son kale” diyor. “Cumhuriyet değerlerine bağlıdır” diyor. Sizin bağlı olmadığınızı ima ediyor.
-Her türlü iftira mübah. Yeter ki o koltuktan kalkmasın. Ama biz bu seçimde kaldıracağız. Kim cumhuriyetçi, kim değil, söylemek bana yakışmaz.
Fethullah Gülen’ci olduğunuz söylendi. Yemin ettiniz olmadığınıza…
-Bu tür oluşumlarla herhangi bir bağlantım olduğunu ispat etsinler Fenerbahçe’den hemen istifa ederim. Ayıp oluyor, bu kadar çamur atılmaz.
Aziz Yıldırım kaybederse şike yaptığımızı kabul etmiş oluruz görüşü var…
-O süreç bitti. CAS kararını verdi. Ne olacaksa oldu artık. Google’a ‘match fixing’ (maç bağlama) yazın; bakın ne çıkıyor. Her şeyi ben mi yaptım? Hırsızın hiç mi günahı yok?
Az önce eşiniz Seher Hanım’la sohbet ettik. Pek gönüllü değil galiba bu işlere girmenize… “Ben onunla olmak istiyorum, yüzünü görmek istiyorum” diyor. Esas soruna gelelim! Bunu nasıl çözeceksiniz?
-Benim en iyi arkadaşım eşim. Doğrusu evet, eşim istemiyor. “Haydi seni anladım da yönetim kurulundaki bu insanlar nasıl bu işe giriyor?” diyor. Bu ayrı bir zevk aslında. Türk gençliğine karşı sorumluluğumuz. Ben öyle bakıyorum.
Kaybederseniz, bir sonraki seçimde devam mı?
-Ben “Kazanacağız” diyorum. Sonrasını da konuşmak istemiyorum.
17’de 16 yaptı Fenerbahçe takımı. Eminim siz de çok sevindiniz. Her maçı taraftar olarak izlediniz. O takımın şikeyle şampiyon olduğuna inandınız mı?
Çocukluktan beri her maça giderim. Açık tribünden başladık, paramız yoktu. Unutamadığım sezonlar vardır. Didi’li takımın futbolu çok ilginçti. Veselinoviç’li 103 gollü sezon, en keyif aldığım yıldı. Ondan sonraki ise 2010-2011 sezonunun ikinci yarısı, yani o dönem. Müthiş bir mücadele, müthiş bir tempo, çok ciddi bir emek ve alın teri... Büyük keyif aldım. Futbolcuların, teknik heyetin, taraftarın çabasını, alın terini, emeğini sorgulatan kim? Bence ona bakmak lazım.
Ayrılmasını da bilmiyoruz. Kavgalı ayrılıyoruz. Fenerbahçe’ye gelmiş en değerli yabancı futbolcu. Rol modeli. Yaşantısıyla, ailesiyle, duruşuyla ve gerçek bir Fenerbahçeli. Gidişi böyle olmamalıydı. Kendisiyle görüşeceğiz, bu jübile olabilir, Alex futbol okulu kurulabilir, onun başına getirilebilir.
5 Temmuz 2011’de Futbol Federasyonu Başkanı’ydınız. Savcı Mehmet Berk’in yanına gittiniz. O görüşmeden çıktıktan sonra söyledikleriniz çok tartışıldı: “19 maç sıkıntılı, durum vahim.”
Emniyet Müdürlüğü’nden çıktıktan sonra söyledim.
Ne dedirtti size bunu?
Varsayalım ki benim tek yanlışım o olsun! Yanlışsa... Düşünün: 50 küsur futbolcu, yönetici tutuklanmış, gözaltında. Vahim değil midir durum? Benim için çok vahim. Bir kulüp başkanı altı seneyi aşkın ceza aldı. Ben vahim dedim diye mi bu cezalar verildi?
Ortada delil, savunma yoktu…
Bizim için asıl olan spor yargısının verdiği karar. Cezai yargılama sportif açıdan çok önemli değil. Sportif çıdan sonuç belli. Bitti sportif yargılama.
“Şike sahaya yansımadı” sonucuna ulaşılmadı mı?
‘CAS’ın kararı nihai. Maalesef hiç istemediğimiz noktalara geldi. Keşke gelmeseydi.
Hürriyet gazetesinde yayımlanan röportajın tamamını okumak için tıklayın