Gülen: Karınca istilasına maruz kalmışsanız karınca deyip geçmeyin, şefkat edin

Gülen: Karınca istilasına maruz kalmışsanız karınca deyip geçmeyin, şefkat edin

Fethullah Gülen, 10'ncu gününe giren Gezi Parkı eylemleriyle ilgili geçtiğimiz günlerde yayınladığı mesajında polisin tavrını eleştirmiş ve ''Zulme zulümle karşılık verme'' demişti.

Gülen'den ilk Gezi Parkı açıklaması

Gezi Parkı eylemi ve sonrasında yaşananlarla ilgili mesajlarına devam eden Gülen, bugün de ''Hafife almayın. Yangın küçükken onu söndürmeye bakın. Bir karınca istilasına maruz kalmışsanız, karınca deyip geçmeyin. Çok defa onları hafife aldık. 'Bir avuç' dedik onlara..Onlara acımak lazım, şefkat etmek lazım'' dedi.

Gülen, Gezi Parkı ve kendi resminin kullanıldığı internet sitesinde şu açıklamaları yaptı:

Bir yerde bir haksızlığı bastırmak için elli türlü haksızlık yapıyoruz, elli türlü zulme giriyoruz. Elli türlü zulüm ve haksızlığa sebebiyet veriyoruz. Kinleri, nefretleri körüklüyoruz. Üstesinden gelinmez bir şeye sebebiyet veriyoruz.

'Hafife almak akıllı Mehmet'in işine benzer'

Hafife almak, akıllı Mehmet'in işine benzer: Kırkı bir uçurumdan aşağı inmek için el ele tutunmuşlar, el ele tutunarak oradan inmek istemişler. Sonra hepsi çözülmüş, yere düşmüşler; otuz dokuzu ölmüş, birinin de kolu-kanadı kırılmış. Demişler, "Akıllı Mehmet ne oldu?" "Sormayın, demiş, az daha bir sakatlık çıkaracaktık." Umursamaz ruhlar, anlamaz düşünceler meseleye böyle bakacak.

'Biz onları ihmal etmişiz'

Şimdi "Bütün bütün böyle.. bir hak arama meselesi hiç yoktur!" derseniz, oradaki bazı masum insanları, masum istekleri de görmezlikten gelirsiniz. Bir kere başta, biz onları ihmal etmişiz. Onlar bizim ihmalimizin meydana getirdiği nesillerdir. Saniyen; bazı makul istekleri vardır onların. Hakikaten "Bir park.. ağaçları sökülmemeli; insanların gezisine müsait hal, o durum, o tablo korunmalı!" diyebilirler, öyle değerlendirebilirler. "Ekosistem" diyebilirler, "Yeşili öldürüyorsunuz!" diyebilirler.

'Dünyada bütün medya Türkiye'nin alyehinde'

Bir yönüyle bizim bir zayıf yanımızı, bazı masum insanların belki zayıf yanları sanılan masum isteklerini istismar etmek isteyen dışta ve içte bir sürü, böyle kulaklarıyla genel havayı almaya çalışanlar da var. Şimdi dünyada bütün medya Türkiye'nin aleyhinde; burada da öyle, başka yerde de öyle, Avrupa'da da öyle. Sanki kıyamet kopmuş gibi bir halleri var.

'Kabahat kimde?'

Bakış zaviyemizi bir kere daha gözden geçirmemiz lazım. Acaba kabahat bu meselelere karşı umursamazlık içinde bakan, her şeyi hafife alan, "şuydu, buydu" deyip geçiştirende mi? Yoksa sokakları bir yönüyle harp meydanlarına çeviren insanlarda mı? Ya da bütün bunların kabahati, sistemde mi? Bizim iyi nesiller yetiştiremeyişimizde mi? Onlara yürekten sahip çıkamayışımızda mı? O zaman sistemin gözden geçirilmesi lazım. Bizim, düşüncelerimizi bir daha gözden geçirmemiz lazım. Biz ettiysek bunları, bence, kendimize dönerek, kendimizle yüzleşerek, burada kendimizle hesaplaşarak, daha büyük hesaplarla karşı karşıya kalmamızdan sıyrılmamız lazım. Şimdi kendimizle yüzleşmezsek şayet, kendimizle hesaplaşmazsak, altından kalkamayacağımız hesaplarla karşı karşıya kalırız, hafizanallah.

'Biz aslında bize ettik'

Bizim bize bakmamız lazım. Biz aslında bize ettik yani. Sistemi gözden geçiremedik; "Nasıl yaparsak bu nesiller ciddi nefis muhasebesi içinde, bir nefis muhasebesi yapan nesil olarak yetişir, insan olarak yetişir; tahribatları tahribatla karşılamak değil de, tahribatları tamiratla gidermeye çalışan bir nesil yetişir?" Düşünmedik bunları.

'Şefkat etmek lazım'

Çok defa onları hafife aldık. "Bir avuç" dedik onlara..Onlara acımak lazım, şefkat etmek lazım.

Bugün böyle gitse de bence aklı başında kanaat önderleri, ilim adamları, psikologlar, pedagoglar bir araya gelerek, müşterek akıl bir araya gelerek, bu mevzuda projeler oluşturması lazım.

Biri olup biten şeyleri hafife alırsa, yangını hafife alıyor gibi, savaşı hafife alıyor gibi… Savaş başladı ama arzu ettiğiniz yerde onu durduramadınız. Her şeyi seylaplar halinde önüne kattı, sürükledi götürdü.

'Mesele küçükken onu söndürmeye bakın'

Yangın ve savaş.. siz başlatsanız bile arzu ettiğiniz yerde onu durduramazsınız. O nerede duracaksa, gider orada durur. O açıdan da mesele küçükken, bir mangal közü halindeyken onu söndürmesini beceriyorsanız, orada söndürmeye bakın. Yoksa bir alanı aldığı zaman, bazen üstesinden gelemezsiniz. İtfaiyeler onunla başa çıkamaz. Onun için çok küçük bir tulumbayla bile söndürülebilecek küçük bir yangında bile, bence bütün itfaiye erlerine seslenmek lazım; "Tulumbanı al, yetiş imdada, yangın var!" diye seslenmek lazım.

'Karınca deyip geçmeyin'

Akıllı davranmak lazım, en küçük gaileleri, badireleri çok büyük görmek lazım; akıllıca üzerine yürümek lazım. Bir karınca istilasına maruz kalmışsanız, karınca deyip geçmeyin. Karınca istilasıdır bu; sizin yağ çanaklarınıza, bal çanaklarınıza kadar girerler, zehir taşır ve kirletirler oraları; hafife almayın. Olumsuzluğu hafife almak, zihnin hafifliğinden kaynaklanır, mantık hafifliğinden kaynaklanır, muhakeme hafifliğinden kaynaklanır. Her şeyi olduğu gibi görmek çok önemlidir. O zaman isabetli projeler, planlar ortaya koyma imkanı doğar.

Meselenin dipten ele alınmasına, çerik-çürük hale gelmiş, enkaz halindeki bir neslin yeniden elden geçirilmesine, restorasyona tabi tutulmasına ihtiyaç var. Sorumluluğumuzu çok iyi kavramamız lazım. Mesele dipten ele alınmazsa, nesillerin ıslahıyla işe başlanmazsa; o nesillere, o masum nesillere, ruh ve mana köklerinden akıp gelen şeyler tanıttırılmaz, duyurulmaz, ruhlarına içirilmezse; beyinleri onların elden geçirilmezse, nöronlarına onların yeni bir adab u erkan talim edilmezse, bu azgınlıklar devam eder.

'Kabadayılık etmiş oluruz'

Biz de hep böyle plansız projesiz, azgınlara karşı azgınlıklara karşı tepki göstermek, reaksiyon göstermek suretiyle sadece karbondioksit atmış oluruz. Kabadayılık yapmış oluruz. Meselenin dipten ele alınmasına ihtiyaç var. Problemimiz nedir bizim? Bu nasıl giderilir, nasıl tamir edilir? Meselenin öyle ele alınması, peygamber yolunda yürünmesi lazım.''