Yeni Şafak'ta çalıştığı dönem, darbe girişiminin planlayıcısı olduğu öne sürülen Fethullah Gülen ve cemaatinin devlet içinde örgütlendiği yolundaki iddialara karşı çıkarak Gülen'i savunmak için yazı dizisi kaleme alan ve bu diziyi "Sosyo-politik bir gerçek olarak Hocaefendi Sendromu" adıyla yayımlayan Sabah yazarı Mehmet Barlas "Bazı olaylar açığa çıksa ve failler yakalansa bile, inanmak istemiyorsunuz. Örneğin Fethullah Gülen'in müritleri olan polislerin siyaseti yönlendirmek için insanların özel yaşamlarını gözetlemeleri, seks kasetleri üretip bir kısım siyasetçileri sabote etmeleri, inanılması zor şeylerden değil midir?" dedi.
Mehmet Barlas, 2000 yılında yayımlanan 'Hocaefendi Sendromu' adlı kitabında cemaat hakkında ileri sürülen iddialara karşı çıkarak, "Fethullah Gülen'in devleti ve orduyu ele geçirmek için, gizli ve planlı bir çalışma yapan bir 'çete lideri' olduğu ileri sürülüyor.. 'Vakıf', 'Tarikat', 'Cemaat', 'Din', 'Siyaset', 'Laiklik', 'Tehdit', 'Devlet' ve benzer tüm olguların bir arada yer aldığı, yanlış teşhis halinde, gerçekten önemli kötü yan sonuçların çıkabileceği bir 'Sendrom' bu" ifadesine de yer vermişti.
Kitabı aramada 'delil' sayıldı
Türk Silahlı Kuvvetleri'ndeki (TSK) cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişiminin ardından gazeteci - yazar kardeşi Ahmet Altan ile tutuklanan Mehmet Altan'ın evinde yapılan aramalarda Barlas’ın 'Hocaefendi Sendromu' kitabına da el konmuştu.
Mehmet Barlas'ın "Hizmet ve ibadet kavramları “ihanet”le nasıl özdeş olur" başlığıyla yayımlanan (15 Kasım 2016) yazısı şöyle:
Bazı olaylar açığa çıksa ve failler yakalansa bile, inanmak istemiyorsunuz... Örneğin Fethullah Gülen'in müritleri olan polislerin siyaseti yönlendirmek için insanların özel yaşamlarını gözetlemeleri, seks kasetleri üretip bir kısım siyasetçileri sabote etmeleri, inanılması zor şeylerden değil midir?
İbadet mi ihanet mi? İbadet ve hizmet için bir cemaat oluşturan ve bu cemaate giren insanların beyinlerini yıkayıp onları suça, ahlaksızlığa ve hatta ihanete yönlendiren kişinin beynindeki çarpıklığı acaba nasıl anlayabiliriz? Ve eğer hâlâ bu kişinin kurduğu suç örgütüne hizmet eden ve bunu ibadetin ve hizmetin bir gereği olarak gören kişiler varsa, bunları nasıl mazur görebiliriz? Baykal ve MHP'liler Bu suç örgütünün siyasi hayatlarına darbe vurduğu insanları bir hatırlayın... CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın kasetlerle istifaya zorlanması bir örnektir... Dokuz MHP milletvekili adayı da 12 Haziran 2011 seçimlerine günler kala kasetlerle çetenin hedefi oldu. Böylece 15 kişilik MHP Başkanlık Divanı'nın çoğu genel başkan yardımcısı konumunda olan 9 üyesi MHP'deki görevlerinden istifa ettiler. Böylelikle Bahçeli'nin kurmayları büyük ölçüde seçim öncesinde tasfiye oldu.
15 Temmuz ihaneti Bu çaptaki bir örgütlü ahlaksızlık, siyasi yaşamımızda daha önce görülmemiştir. Ama bundan da kötüsünü 15 Temmuz gecesi tanık olduğumuz darbe teşebbüsünde gördük. Askeri liseden beri FETÖ'cülerin yetiştirip eğittiği ve bazıları general rütbesine ulaşmış askerler, kendi halklarına karşı Silahlı Kuvvetler'in envanterindeki silahlarla, uçaklarla, tanklarla ateş açtılar, bombalar attılar. İbadet ve hizmet kavramları bu defa da "İhanet" kavramı içinde kendilerini buldular.
Uyanırlar mı? Askerleri ve polisleri bir suç örgütünün infazcıları olarak kullanan bu yapının, 89'u İstihbaratçı polis olan bir kadroyu dinleme, izleme, yatak odalarına gizli kamera kurma ve bu görüntüleri internetten yayma olaylarında görevlendirdiği anlaşılmış bulunuyor. Pensilvanya ile özdeş olan kişinin bir ayıbının daha iyice açığa çıkması, acaba onun müritlerinin uyanmalarını sağlar mı?