Güler Zere’nin öğrettikleri

Güler Zere’nin öğrettikleri
DHKP-C hükümlüsü Güler Zere, Adli Tıp Kurumu raporu ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün af kararıyla serbest bırakıldı. Ancak İnfaz Yasası’na göre mahkûmun hayatı için tehlike oluşturuyorsa, cezasının iyileşinceye kadar ertelenmesi gerekiyor. Eski Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yargıcı Rıza Türmen, Milliyet gazetesindeki köşesinde bu konuyu kaleme aldı. Türmen, Zere’nin neden İnfaz Yasası ile salınmayıp, Cumhurbaşkanı’nın affının beklenmesini sorguladığı (13.11.2009)  yazısı şöyle:Güler Zere’nin öğrettikleriGüler Zere Cumhurbaşkanı tarafından nihayet affedildi. Güler Zere olayı, birçok sorunun ortaya çıkmasına, sistemin sorgulanmasına yol açtı. Bir mahkûmun ölümcül bir hastalığa yakalandığı ve iyileşme olasılığının çok düşük olduğu durumlarda, artık söz konusu olan infazın sürdürülmesi değil, hastanın en onurlu biçimde ölmesinin nasıl sağlanacağı. Burada korunması gereken çıkar, kamu çıkarı değil, sadece hastanın insan hakları. O nedenle Adli Tıp Kurumu Başkanı’nın “Toplumun bazı kesimlerinin de düşüncelerini düşünmek zorundayız” sözleri kabul edilemez.Bu temel gerçeği bizim yasalarımız ne ölçüde karşılıyor? İnfaz Yasası’nın 16. maddesinin 2. fıkrası, hastalanan mahkûmun cezasının infazına resmi sağlık kuruluşlarının mahkûmlara ayırılan bölümlerinde devam olunmasını, ancak bu durumda bile hapis cezasının infazı mahkûmun hayatı için kesin bir tehlike teşkil ediyorsa, mahkûmun cezasının infazının iyileşinceye kadar geri bırakılmasını öngörüyor.Neden af yetkisine sığınıldı?Maddenin iyileşinceye kadar infazın ertelenmesinden söz ederek iyileşmeyecek olan hastaları kapsamadığı düşünülebilir. Böyle şekilci bir yorum, iyileşme umudu olan hastaların salıverileceği, iyileşme umudu olmayan hastaların ise ölene dek hapiste tutulacağı gibi hukuk mantığına ve insan haklarına aykırı bir sonuç verir. O nedenle, bu madde iyileşmeyecek olan hastaları da kapsadığı biçiminde yorumlanmalı. O zaman, Güler Zere’nin neden daha çabuk ve daha kolay bir yol olan İnfaz Yasası 16. madde gereğince salıverilmediği, ille de Cumhurbaşkanı’nın af yetkisine sığınıldığını sormak gerekir.Güler Zere’nin hastalığının terminal evreye girdiği haziran ayında biliniyordu. Çukurova Devlet Hastanesi’nin kurul raporunda Güler Zere’nin hastalığının terminal döneme girdiği, infazın ertelenmesi gerektiği açıkça belirtiliyor. Oysa Adli Tıp Kurumu infazın ertelenmesine gerek olmadığına karar verdi. Bu çelişkiyi nasıl açıklayacağız?Kaldı ki, salıverildikten sonra bir iyileşme olur ve Güler Zere sağlığına kavuşursa, infazın ertelenmesinin durdurulması, Güler Zere’nin yeniden cezaevine konulması olanağı var.AİHM, Wedler/Polonya (2007) davasında hasta bir mahkûmun salıverilmesi konusunda karar verirken yerel makamların şu öğeleri dikkate almasını istiyor: a. Hastanın durumunun ciddiliği; b. Hastaya verilen tıbbi bakımın kalitesi; c. Hastanın sağlık durumunun infazın sürdürülmesiyle bağdaşıp bağdaşmadığı.AİHM’ye göre ceza ertelenmeliydiGüler Zere’nin hastalığının yaşamsal ciddilik taşıdığını, İstanbul’da bir hastanede daha kaliteli bakım gösterilebileceğini, Çukurova Tıp Fakültesi raporunda hastanenin mahkûm koğuşunun bile Güler Zere için yasam riski oluşturduğunun belirtildiğini göz önünde tutarsak, AİHM ölçütlerine göre, Güler Zere’nin cezasının çoktan ertelenmesi gerekirdi. Bu gecikmeyi AİHM, Sözleşme’nin 3. maddesi uyarınca kötü muamele olarak değerlendirebilir.Adli Tıp ile üniversite hastanelerinin raporları arasında çelişki varsa, Adli Tıp raporunun temel alınması ne denli doğru? Adli Tıp Kurumu’nun bilimsel düzeyinin ya da tarafsızlığının üniversitelerden daha ileri olduğunu düşünmek için bir neden var mı? Adli Tıp Kurumu’nun uygulamalarına baktığımızda bunun tersini düşünmek için neden olduğunu görüyoruz.AB Komisyonu İlerleme Raporu’nda bu konuda şu ifade yer alıyor: “(Türkiye’de) mahkemeler, Adalet Bakanlığı’na bağlı Adli Tıp Kurumu dışındaki adli tıp doktorlarını tanımıyorlar. Bu fiili tekel, ülkede etkili ve bağımsız bir adli tıp hizmetinin gelişmesini önlüyor.”Cezaevlerinde Güler Zere gibi yaşamı tehlikede olan başka mahkûmlar da var. Güler Zere olayında gösterilen toplumsal duyarlılığın aynı durumdaki bütün mahkûmlar için gösterilmesi önemli.İnsanca yaşamanın ya da insanca ölmenin söz konusu olduğu durumlarda, insanı korumayan bir düzen egemense, bu düzende temel bir değişiklik yapılmasına ihtiyaç var demektir.