Gülerce: Yeni başbakanın çevresi Erdoğan'a diklenmeyi demokratlık zannedenlerden oluşmamalı

Gülerce: Yeni başbakanın çevresi Erdoğan'a diklenmeyi demokratlık zannedenlerden oluşmamalı

Bir dönem sözcüsü olarak anıldığı Gülen cemaati ile bağlarını koparan Star gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun yerine gelecek başbakandan beklenenleri 5 maddede sıraladığı bir yazı kaleme aldı. Gülerce, yeni başbakan hakkında “profili daha düşük olacak" sözleriyle başlayan tartışma sürerken “Yeni başbakanın çevresi Erdoğan'a diklenmeyi demokratlık zannedenlerden oluşmamalı. Hele bunlar geçmişte Erdoğan’ın sayesinde yer, şöhret, konum edinmişlerse bir mevkutede toplanıp aba altından sopa göstermeyi zinhar akıllarından geçirmemelidir” ifadelerini kullandı.

Hüseyin Gülerce’nin bugünkü (13 Mayıs 2016) ‘Yeni Başbakandan beklenen’ başlıklı yazısı şöyle:

22 Mayıs’ta AK Parti Olağanüstü Kongresinde belirlenecek yeni Genel Başkanı/Başbakan’ı bekleyen nedir?

1. Adına şimdilerde “Cumhurbaşkanlığı dönemi” denmeye başlanan yeni dönemi gönülden benimsemesi gerekiyor. Sayın Erdoğan’ı halk seçtiği için, halk sevgisi ve desteği devam ettiği için, başat karakter olduğu için fiiliyatta da görüldüğü gibi yeni bir Cumhurbaşkanı portresi var.

İtirazlar geliyor; “iyi de anayasa öyle demiyor...” Demiyor çünkü mevcut anayasa, bir askeri darbe sonrasında Kenan Evren’in Cumhurbaşkanlığına göre hazırlanmış. Darbenin Cumhurbaşkanı ile halkın seçtiği cumhurbaşkanı yönetimi aynı olabilir mi? Halktan yetkiyi geri alamayacağınıza göre halkın seçtiği cumhurbaşkanına göre Türkiye’nin yeni bir yönetim yapısı olması gerekiyor. CHP Genel Başkanının “kan dökmeden olmaz” cinnet hali, çözümü değil çatışmayı tavsiye ediyor... Var mı demokrasilerde böyle bir tavsiye, yol, yöntem? Nedir bu Allah aşkına?

Yeni Başbakan, “Cumhurbaşkanlığı dönemi”nin gerekliliğine, doğruluğuna evet, yürekten inanmalıdır.

2. Bu inancın gereği gibi davranmalıdır. Etrafında, Sayın Cumhurbaşkanı’na rağmen, hatta ona diklenmeyi demokratlık olarak savunan/zanneden bir çevresi olmamalıdır. Hele bunlar geçmişte Erdoğan’ın sayesinde yer, şöhret, konum edinmişlerse bir mevkutede toplanıp aba altından sopa göstermeyi zinhar akıllarından geçirmemelidir.

3. Yeni Başbakan; AK Parti felsefesini, terör ve Paralel Yapı konusunda duruşunu bildiğimiz bir insan olacaktır. Buradan problem çıkmaz. Kendisinden beklenen, Sayın Cumhurbaşkanı ile uyum içinde olmasıdır. Bu ise büyük hassasiyet gerektirir. Başarılı olursunuz, takdir gören işler yapabilirsiniz, ama birileri bunu alıp Cumhurbaşkanı ile aranızda bir yarışa -siz öyle istemeseniz bile- çevirirse, yönetimde ahenk bittiği gibi, işin tadı da kaçar.

Uyumdan/ahenkten anlaşılan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın her dediğinin yapılması, bir dediğinin iki edilmemesi değildir. Bu nasıl bir Erdoğan algısıdır? O zaman AK Parti bu başarıyı nasıl yakaladı? AK Parti içinde değerlendirilmesi gerekip de değerlendirilmeyen var mı?

Amma siz Erdoğan’ın tensibi ile en önemli makamlara geldiğiniz halde, şimdi değerlendirilmediğinizi düşündüğünüz için “otoriter” Erdoğan iddiasını dile getirseniz, siz de sorgulanırsınız. Kendinizi en parlak, en doğru fikirlerin sahibi görüyorsanız ve Erdoğan’ın neden sizi dinlemediğine içerliyorsanız, tabii ki Erdoğan’ı kınar, eleştirirsiniz. Ancak bunun bir ölçüsü var. İş neticesi ile belli olur. Detaylandırmak istemiyorum, bakıyoruz da Erdoğan bu zatları dinlemiş olsaydı şimdi AK Parti yollarda kalmış ve paramparça olmuştu...

4. Yönetimde ahenk, insani hassasiyetleri de önceler. Sayın Cumhurbaşkanı ile Başbakan olamadığı için hesaplaşmaya girenlere teveccüh gösterirseniz, bu tabii ki rahatsızlık uyandırır. Hele bunu muhtemel bir toz duman ortamının ittifakı için yatırım olarak değerlendirenler varsa, siz iyi niyetli de olsanız, baltayı taşa vurursunuz. Malum, iyi niyet taşları hep doğru yollar için döşenmez. Daha yukarıdan bakınca yolun nereye gittiği görülebilir...

5. Yeni Başbakan’dan beklenen çok çalışması, çok başarılı olması değildir. Zaten AK Parti hükümetleri çok çalışıyor ve çok başarılı. 2023 hedefleri konmuş, her bakan üzerine düşeni yapıyor/yapmaya çalışıyor. Aranan, istenen tek şey iddiasız olunması, ahenkli çalışılmasıdır. “Ben” yerine “biz”e vurgu yapılmasıdır.