Olağanüstü Hal'de (OHAL) çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile işlerinden atılan ve ardından Ankara Yüksel Caddesi'nde "İşimi geri istiyorum" talebiyle açlık grevi başlatan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'yı savunacakken tutuklanan avukatların aileleri çocuklarına cezaevinde kötü muamele yapıldığını ileri sürdü. Engin Gökoğlu’nun babası, oğlunun kolunun kırıldığını belirtirken, aileler avukatlara kışlık giysilerinin verilmediğini, telefon haklarını kullanırken “tekmil” verdirildiğini anlattı.
Cumhuriyet'ten Şeyma Paşayiğit'in haberi şöyle:
Kışlık kıyafetleri hâlâ verilmeyen, görüş günlerinde ailelerinin karşısına çıkartılmayan ve yasal telefon haklarını kullanırken tekmil vermek zorunda bırakılan avukatlar, yargının en önemli görevi olan savunma hakkı için cezaevinde direnmeye devam ediyor.
Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın davası öncesinde 12 Eylül’de gözaltına alınan avukatları, gece yarısı tutuklanmalarının ardından cezaevinde insan haklarını savunmaya devam ediyor. Gönderildikleri cezaevlerinde kötü muamele ve işkenceye maruz bırakılan avukatlar, zor koşullara karşın mesleklerine dört duvar arasında sarılmaya çalışıyor. Tutuklu avukatlardan Ayşegül Çağatay’ın annesi Müzeyyen Çağatay ve Engin Gökoğlu’nun babası Sebaattin Gökoğlu, avukatların cezavi koşullarını anlattı.
Tekirdağ T Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan avukat Gökoğlu’nun babası, oğlunun kolunun kırılmasının ardından yaptığı telefon görüşünde yaşadıklarını, “Engin’le telefon görüşmesi yaptığımda, ‘Baba bizim koğuşumuza saldırdılar. Şu anda 4 kişinin, Murat Deniz’in eli parçalandı. İnan ve bir arkadaşımızın kaburgalarında ve vücudunun her bir yanında morluklar, ezikler var. Benim de kolumu kırdılar. Şu anda bizi camı, penceresi kırık olan bir yere attılar’ dedi” ifadesi ile açıkladı.
Oğlu için cezaevine götürdüğü kıyafetlerin keyfi bir şekilde verilmediğini belirten Gökoğlu, oğlunun anlattıklarını şöyle aktardı:
“Baba dedi, burada şu anda kışlık giyeceklerimizi almakta zorlanıyoruz. ’Vereceğiz’ dediler ama hâlâ vermediler. Ben elbiselerini götürdüm almadıklarını geri getirdim, geriye kalanları da oraya bıraktım. Ama vermemişler hâlâ, 2 görüşe gittiğimde sorduğumda vermediklerini öğrendim. Kışlık montunu ve diğerlerini vermemişler. Ama ben bıraktım oğlum dedim, o da dedi ki, ‘onları vermediler, bize saldırdılar. Süngerli, tam bir işkence yapılacak oda, işkence odası burası dedi. Durumumuz iyi değil. Beni de ambulansa getirmediler ve zorluk çıkardılar. Kolum kırık olarak hastaneye bir gün sonra götürdüler’ dedi. Ondan sonra da telefon kapandı konuşamadık.”
Baba Gökoğlu, diğer koşullara ilişkin olarak da “Elbiseyi vermekte, kitap vermekte zorluk çıkartıyorlar. Ben gözümle gördüm: FETÖ’cülerin hepsini siyah renge, maviye kadar aldılar. Ama bizimkilere geldi mi de, renk ayrımı yapıyorlar elbise kabul ederken, ‘şunu alma, bunu da alma’ diye zorluk çıkarttılar. İç çamaşırı hiç veremedik mesela” dedi.
Cezaevinde kolu kırılan avukat Gökoğlu’nun bir gün geç hastane götürülmesinin ardından kendisiyle görüşen avukatları “Normalde daha donanımlı bir hastanede tetkik yapılıp ameliyat olmam gerekiyor ancak bu cezaevinden hastaneye götürülmüyor. Ameliyat olması gerekirken sağlıklı olmayan bir alçı ile kolu tutuluyor” dedi.
Baba Gökoğlu da oğlunun kırılan kolunun daha önce de polis tarafından kırıldığını belirterek “Engin’in de daha önce müvekkilleri için Adalet Bakanlığı önünde polis tarafından kırılan kolunu kırdılar. Şimdi aynı kolu yeniden kırıldı” diye konuştu.
Düzce T Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan avukat Ayşegül Çağatay’ın annesi Müzeyyen Çağatay’ kızının koşullarına ilişkin olarak şunları kaydetti:
“Normalde yeşil ve laciverti asker, gardiyan, polis rengi diye almıyorlar. Ayşegül’ün orada bir de ekledikleri keyfi siyah ve beyaz. Biz ne giydireceğiz. Öyle bir renk seçimine geldik ki ne yapacağımızı şaşırdık. Ben her şeyi pembe gönderdim” diye konuştu.
Kızı ile telefonda bile görüşemediklerini belirten Çağatay, “Bazı yerlerde telefon görüşmesi haftada bir, Düzce’de iki haftada bir. Tekmil vermezsen onu da görüştürmüyorlar. Hazır ol vaziyetine gelip, ‘Ayşegül Çağatay’ diye bağırmasını istiyorlar. Bildiğimiz askeri tekmil. Avukatları ezmek, sindirmek istiyorlar. Kızım tekmil vermeyi reddedince de görüşemedim. İlk defe tekmil almadan görüştürdüler on dakika. En son pazar günü ‘ben Ayşegülüm’ dedi ve kapandı, cezaevleri ayda bir görüş yaptırıyor, bizimki iki ayda bir açık görüş yaptırıyor, bazı yerler haftada bir telefonla görüştürüyor, bizde iki haftada bir görüştürüyor, o da tekmille."
Cezaevi yönetiminin zorlaştırdığı koşullar altında avukatların haklarını elde etmek için ailelerinden gizli açlık grevi yaptıklarını belirten anne Çağatay, “Mesela üç gün açlık grevi yapmışlar. Koğuş- ları çok pis ve temizlik malzemesi verilmiyor .Vatan Emniyet’teki gözaltı sürecinin ardından tutuklanınca, 12 gün sonra banyo yapabiliyorlar. Cezaevi sandalyeyi bile onlara satmaya çalışıyor. Her şeyi direnerek kazanıyorlar. 3 günlük aç- lık grevinin ardından temizlik malzemeleri ve odanın olmazsa olmazı demirbaşlarını alabiliyorlar. Açlık grevini bize üzülmeyelim diye söylemiyorlar” ifadesini kullandı. Baba Gökoğlu, Tekirdağ Cezaevi’nde avukatların halen açlık grevine devam ettiklerini ekledi.