Usta oyuncu ve eşi Engin Cezzar'ı kaybeden meslektaşı Gülriz Sururi, geçen sene Hürriyet'ten Ayşe Arman'a verdiği söyleşide yaşadığı kırgınlığı anlatımıştı. "Baharı da yazı da kışı da aynı adamla yaşamanın tadı hiçbir şeyde yok" diyen Sururi, geçen hafta vefat eden eşi için geçen sene verdiği söyleşide "Bu yaz, Engin’e bir şey için kızdım. Kendimce küstüm. Neyse yukarı çıktı, yatağa yattık. O böyle, 'Hadi gel barışalım' der gibisinden kolunu uzattı, 'Omzuma gel' demeye getirdi. Eski Gülriz gitmezdi. Ama bugünkü Gülriz olarak düşündüm, 'Nasıl olsa, beş gün sonra gideceğim o omuza. O omuz, benim hayatta kendimi en huzurlu hissettiğim yer. Birden, ‘Neden vakit kaybedeyim ki?’ dedim, hemen gittim sarıldım.' Gençliğimde böyle değildim. Herkese, affedici olmalarını tavsiye ederim. Hayat gelip geçiyor, zamanın ve aşkınızın kıymetini bilin" ifadesini kullanmıştı.
Ayşe Arman'ın Hürriyet gazetesinin bugünkü (31 Ocak 2017) nüshasında yayımlanan 'Baharı da yazı da kışı da aynı adamla yaşamanın tadı hiçbir şeyde yok!' başlıklı yazısı şöyle:
Geçen sene bu zamanlardı.
Yine 14 Şubat yaklaşıyordu.
Sevgililer Günü için gerçek bir aşk hikâyesi yazmak istedim.
E bu devirde, bulmak kolay değil.
“Bir sene sonra ayrılırlar mı?” demeyeceğim, derinliği olan bir aşk arıyorum kafamda...
Milföy hamuru gibi katmanlı bir aşk...
Aşkın hakkını veren bir aşk...
Gerçekten, iyi günde-kötü günde, zenginlikte-fakirlikte, sağlıkta-hastalıkta devam eden bir aşk...
Birlikte sarmaşık gibi büyüyen, hayatı her anlamıyla paylaşan bir aşk...
Düşündüm, “Kiminle röportaj yapabilirim?” diye.
Bir türlü içime sinen birileri olmadı.
Ve sonra aklıma Gülriz Sururi geldi...
Efsane tiyatro oyuncusu Engin Cezzar’la aşkları 55 yıldır devam ediyordu. Birkaç sene önce felç geçirdiği için artık konuşamayan Engin Cezzar’a, biricik eşi Gülriz Sururi bakıyordu...
İyi günde, sağlıkta, varlıkta, gençken, meşhurken, yani “hayatın baharı”nda bir arada olmak daha kolay...
Zor olan, hayatın “sonbahar”ında, hastalıkta, yaşlılıkta, elden ayaktan düştüğümüzde bir arada olabilmek...
Bebek gibi bakıyordu eşine Gülriz Sururi.
İnsanların kendilerine acımasını asla istemeyen çok güçlü bir kadın o. Asla kimseden merhamet, şefkat dilenecek biri değil. Bana da zaten, yaşadıkları bütün o zorluğu, acıklı bir portre çizmeden anlattı...
Tabii ki hayatını, insanlarla iletişim üzerine, konuşmak üzere kuran dev bir tiyatrocunun hayatının son döneminde konuşamaması, okuyamaması, bütün entelektüel faaliyetlerini kaybetmiş olması çok çok üzücüydü...
Ama Gülriz Sururi, kimsenin eşine üzülmesine, acımasına izin vermedi...
Onunla sokaklara çıktı, açılışlara gitti, yazları Bodrum’daki güzel evlerindeydiler.
Eşinin kulağı, gözü, ağzı oldu.
Birlikte yüzdüler, sarıldılar, filmler izlediler, haftada bir gün şaraplarını içtiler.
Tabii ki o, eski Engin değildi, olsun...
Ama yine de onu, hep başının üzerinde taşıdı.
Bence aşk bu işte!!!!
Güzel, lay lay loy günlerde birbirimize destek olmamız değil...
Onu babam da yapar!
Maharet, böyle günlerde bir arada durabilmemiz. O yüzden, bu çift benim için sadece muhteşem tiyatro sanatçıları değil, muhteşem âşıklar da aynı zamanda...
Engin Cezzar bir süre önce hastaneye kaldırıldı ve geçtiğimiz hafta sonu vefat etti.
Gülriz Sururi’nin deyişiyle, “Dünyamızdaki hayat yolculuğu sona erdi. Dilediği gibi toprağa karıştı.”
Gülriz Sururi’ye ve Engin Cezzar’ın bütün sevenlerine baş sağlığı ve sabır diliyorum.
Geçen sene yaptığımız mülakattan beni etkileyen bazı bölümleri buraya alıyorum...
Hepimizin başı sağ olsun.
Bir hayat içinde, bir sürü hayat yaşadım Engin’le. Kimseyle bir ömür geçirebileceğimi hayal etmezdim. Ama oldu... 55 yıldır birlikteyiz... Ve her şey, fark etmeden, kendiliğinden oldu... İyi olaylar da kötü olaylar da... Biz öyle bakakaldık. Ama başımıza ne gelirse gelsin, bir şey hiç değişmedi: Ben bu adamı hep deliler gibi sevdim!
Aldattı beni biliyorsun, defalarca, boşandık ama sonra tekrar birleştik... Bütün olumsuzlukları, sana yaşattığı bütün o acıları tamamen unutmuyorsun ama yıllar geçtikçe insan yumuşuyor. Kötü olayları düşünmek insana vakit kaybettiriyor...
Biraz romantiğim ben. Benim için evlilik, varlıkta-yoklukta, açlıkta-toklukta, hastalıkta-sağlıkta bir arada olmak. Şimdi geriye dönüp bakıyorum ki, aslında öyle de oldu... Pek çok şeyi birlikte yaşadık. Her şeyi hatta! Fırtınaları da! Kaç kere battık, çıktık bir bilsen... Ama bu yaşımda rahatlıkla söyleyebilirim ki, baharı da yazı da kışı da aynı adamla yaşamanın tadı hiçbir şeyde yok!
En değerli şey vakit, sevdiğin insanla geçirdiğin vakit... Bu yaz, Engin’e bir şey için kızdım. Kendimce küstüm yani. O ne yapsa, oralı olmuyorum filan. Neyse yukarı çıktı, yatağa yattık. O böyle, “Hadi gel barışalım” der gibisinden kolunu uzattı, “Omzuma gel!” demeye getirdi. Eski Gülriz gitmezdi. Ama bugünkü Gülriz olarak düşündüm, “Nasıl olsa, beş gün sonra gideceğim o omuza. O omuz, benim hayatta kendimi en huzurlu hissettiğim yer. Birden, ‘Neden vakit kaybedeyim ki?’ dedim, hemen gittim sarıldım.” Gençliğimde böyle değildim. Herkese, affedici olmalarını tavsiye ederim. Hayat gelip geçiyor, zamanın ve aşkınızın kıymetini bilin!