Gülse Birsel: Bari biz kendi içimizdeki psikolojik savaşları bitirelim

Gülse Birsel: Bari biz kendi içimizdeki psikolojik savaşları bitirelim

Hürriyet yazarı Gülse Birsel Afrin operasyonuna dair yazdı. Birsel,“Ülke bütünlüğü”, “Sınır güvenliği” denince, artık “Sen-ben”, “Senden-benden” işi bitiyor. “Biz”lik başlıyor. Çünkü “Vatan bizim" dedi. "Ve hakikaten bu noktada “Sizler-bizler-onlar” diye ayıranların, “Birileri ve diğerleri”, “Esaslar ve ötekiler” diye ayrıştıranların artık susması, iç siyaset malzemelerini dondurması gerekiyor" ifadelerini kullanan Birsel, "Bu yazıyı yazarken televizyonda haberler açık yine. Afrin’e giden askerlerimizin görüntüleri. Biri kameralara el sallarken “Düğüne gidiyoruz” diyor..." diyen Birsel, "Gördük ki.. Savaşlar bitmemiş hâlâ... Bari biz kendi içimizdeki psikolojik savaşları bitirelim!" yorumunda bulundu. 

Birsel'in "Gördük ki..." başlığıyla yayımlanan (24 Ocak 2018) yazısı şöyle: 

“Azez-Mare hattı”, “Burseya Dağı”, “Afrin”, “Menbiç”, “hava taarruzu”, “obüsler”, “çok namlulu roketatarlar”, “sınır hattında cep açılması”...

Askeri terimlere, bölgedeki yer isimlerine aşina olmaya başladık. Elimiz günlük işlerde, ama gözümüz haberlerde, yüreğimizde bir ağırlık...

Gördük ki...

“Bütün dünya buna inansa, insanlar el ele tutuşsa, hayat bayram olsa” filan palavra, bu kadar yüzyılda dünya bir arpa boyu yol gitmemiş.

Savaşlarımız daha bitmemiş...

Ben askeriyeden, stratejiden, silahtan, jeopolitikten anlamam. Bu tür haberleri iki-üç kere okuyorum kavramak için.

Ama insan hikâyelerinden anlarım. Onun için şehitler beni darmaduman ediyor.

Şimdiden 2 şehidimiz var. İki gencecik, cesur adam.

Fotoğraflarına baktım. Ve en çok da o özel günlerde çekilmiş mutlu fotoğrafları vuruyor beni.

İlk şehit, astsubay üstçavuş Musa Özalkan’ın fotoğrafı... Yanında güzel bir genç kadın, ellerinde bir buket çiçek. Şehidimizin üzerinde takım elbise ve kravat var. Özel bir gün belli ki. Eşiyle bir kutlama olabilir, hatta söz-nişan günleridir belki.Eşine kolunu atmış, objektife gülümsüyorlar.�

Dün yitirdiğimiz üsteğmenimiz Oğuz Kaan Usta’nın fotoğrafları... Yanında öğretmen olan eşi, küçük kızları, önlerinde bir doğum günü pastası, mumları üflüyorlar. Başka bir fotoğrafta, arkadaşlarıyla neşeli bir yemekteler.

Size minnettarız...

Lütfen o fotoğraflara tek tek bakın.

Yine gördük ki...

Vatan söz konusuysa başı açığı-kapalısı, içki içeni içmeyeni, sokakta kahkaha atanı atmayanı, imam hatibe gideni-düz liseden mezun olanı filan falan yok. Bunlar teferruat bile değil. Vatan söz konusuysa sadece “vatan”daş var!

Gördük ki...

Memleket meselesinin saçla başla, örtüyle, partiyle, giysiyle, cepkenle, kökenle, doğduğun şehirle, yaşam tarzınla, attığın oyla alakası yok.Buraya ait hissetmeyle alakası var, “Bu memleketli” olmakla alakası var.

Gördük ki...

“Ülke bütünlüğü”, “Sınır güvenliği” denince, artık “Sen-ben”, “Senden-benden” işi bitiyor. “Biz”lik başlıyor. Çünkü “Vatan bizim”!

Ve hakikaten bu noktada “Sizler-bizler-onlar” diye ayıranların, “Birileri ve diğerleri”, “Esaslar ve ötekiler” diye ayrıştıranların artık susması, iç siyaset malzemelerini dondurması gerekiyor.

Gördük ki...

Sınırımızda savaş olsa da hayat devam ediyor...

Ama hayat devam etse de orada canlar gidiyor ve canımız çok yanıyor.

Bu yazıyı yazarken televizyonda haberler açık yine. Afrin’e giden askerlerimizin görüntüleri. Biri kameralara el sallarken “Düğüne gidiyoruz” diyor...

Gördük ki..

Savaşlar bitmemiş hâlâ...

Bari biz kendi içimizdeki psikolojik savaşları bitirelim!