Son filmi ‘Aile Arasında’yla 5 milyon izleyiciyi gören Gülse Birsel, "Yazdığının oynanmış halini görmek kadar büyük bir zevk yok!" dedi. "Yazma esnasında bazen kendini tebrik ediyor, bazen yeteneksiz olduğunu düşünüp karanlığa düşüyorsun. Sıkıntıların oluyor, yapayalnızsın" diyerek dergicilikten senaristliğe evrilen yaşamını anlatan Birsel, "Ekran sana, sen ekrana bakıyorsun. Delirmek için fevkalade bir ortam. Yazarlık kimseye tavsiye etmeyeceğim bir meslek. Şu ana kadar akıl sağlığımı korumayı başardım, bundan sonrası için artık kader kısmet..." diye konuştu.
Hürriyet'ten Hakan Gence'nin sorularını yanıtlayan Gülse Birsel'in açıklaması şöyle:
Senaristlik, köşe yazarlığı ve oyunculuk... Biraz doyumsuz musunuz?
- Hepsi yazarlığın farklı alanları ve kalem işi... Bir tek oyunculuk benim için sivrilik. Galiba hayatta en büyük şımarıklıklarımdan biri oyunculuk yapmak. Yavaş yavaş o konuda yetiştiğimi ve yakında oyuncu olmaya başlayacağımı hissediyorum.
* Şu an değil misiniz?
- Haluk Bilginer oyuncuysa ben kendime oyuncu diyemem. Tabii, henüz bir dizide oynayan, 25 yaşında arkadaşlarımız hemen ‘oyuncu’ oluyor ama bu gerçek bir meslek. Ben de bunu meslek olarak yeni elime almış biri değilim.
* Hangisi daha keyifli; yazmak mı oynamak mı?
- Tabii ki oynamak... Hakan, yazarlık yalnızlıktır!
* E bir kere de yazmayın; yazılanı oynayın ve yalnız kalmayın...
- Yazdığının oynanmış halini görmek kadar büyük bir zevk yok! Yazma esnasında bazen kendini tebrik ediyor, bazen yeteneksiz olduğunu düşünüp karanlığa düşüyorsun. Sıkıntıların oluyor, yapayalnızsın... Ekran sana, sen ekrana bakıyorsun. Delirmek için fevkalade bir ortam. Yazarlık kimseye tavsiye etmeyeceğim bir meslek. Şu ana kadar akıl sağlığımı korumayı başardım, bundan sonrası için artık kader kısmet...
* Hayat hep bilgisayar başında mı geçiyor?
- Dizi için haftada 95 sayfa yazıyorum. Üç gün setteyim ve gazete yazısı yazıyorum. Haftada iki gün sadece dört-beş saat sosyalleşecek sürem var. Bunda da en yakın arkadaşlarım ve ailem öncelikli...
* Ne yapacaksınız bu kadar parayı?
- Hayatımda hiç para için çalışmadım. Çalışmak, vakit geçirmek için güzel bir yol. Bu meslek de zevkli bir meslek.
* Pazar yazılarına ara verdiniz. Dizi yazmak gazetede yazmaktan daha mı eğlenceli?
- Hepsinin lezzeti ayrı. Bir yerden işimi azaltmam lazım, izin aldım. Yazın yazılara devam edeceğim.
* Sinemada mizah erkeklerin tekelindeydi; Cem Yılmaz, Şahan Gökbakar, Ahmet Kural, Murat Cemcir... Siz ‘Aile Arasında’ filmiyle 5 milyonu devirdiniz. Nasıldı erkek dünyasında savaşmak?
- Hiç kimseyle savaşmıyor, sadece işimi yapıyorum.
* Gişedeki rakiplerinizden Cem Yılmaz ve Şahan Gökbakar denize düşse, önce hangisini kurtarırsınız?
- Hepsini kurtarmaya çalışırım, öyle şey mi olur Hakan? Kimse denize düşmesin, 100 yaşına kadar hepimiz film yapalım. Ayrıca ben kimseyi rakip olarak görmüyorum.
- Bak bugün (perşembe) GQ Yılın Kadını Ödülü’nü alacağım. Benden önce alanlara bak; Cansu Dere, Serenay Sarıkaya, Beren Saat... Ve ben! O kadar güzel kadınlar almış ki ödülü, şimdi altı saat falan süsleneceğim (gülüyor). Bu yıl bence bir devrim yaşıyoruz. Demek ki erkekler kendilerini güldüren kadınları da beğenmeye başladı. * Burnunuzdaki kemer nerede? Müdahale mi yaptırdınız?
- Burnumdaki kemer bir yere gitmedi! Altında ve üstünde geçici dolgu var. Kadınların dudaklarına yaptıklarından burnuma yaptılar. O kemer artık daha az göze batıyor. *Çalışan, disiplinli kadın bir yana... Seksi, cilveli Gülse nerede?
- Her şey ortamında güzel be Hakan...
- Kalabalık senarist grubum varmış, aslında senaryoları onlarla yazıyormuş ama bunu saklıyormuşum. Tek başıma yazıyorum. *Güzelsiniz, başarılısınız. Her şey iyi hoş, peki kendinizde beğenmediğiniz ne var?
- Aşırı endişe ve aşırı gerginlik yükü. Ucunda ölüm var gibi pimpirik bir halim var. Bu kendimde beğenmediğim değil, nefret ettiğim şey...
* Dizi yazarken kendinize nekadar torpil geçiyorsunuz?
- Tam tersi, kendime çok iyi bir espri yazdığımda; “Dur şimdi ayıp olur” diyerek başka oyuncuya kaydırdığım oluyor. * Her dizinizden sonra “Bu son” diyorsunuz. Sonra hop yeni bir dizi geliyor...
- “Sinema ve tiyatro sanat için, televizyonsa para için yaptığımız şey” derler ya... Ben özlüyorum, televizyonun hastasıyım. Onun her hafta verdiği adrenalin başka bir yerde yok. *‘Jet Sosyete’deki yeni karakteriniz hafif dişlek. Yoksa bahsedildiği gibi Seda Sayan’ı mı oynuyorsunuz?
- Hiç alakası yok. Kadın sadece ön dişlerini yaptırmış, böyle milyonlarca kadın var. Karakterleri birilerine benzeterek yapmıyorum. Hele ünlülerden asla ilham almıyorum. Karakterin adı Gizem, eski manken ama çok üst düzey mankenlerden değil. 40 yaşına gelmiş, zengin biriyle evlenmiş, sosyetenin simalarından biri olmuş. * Siz ne kadar sosyetesiniz?
- Sosyete geniş bir tanım. Dizi de bu tanımla dalga geçiyor. Kim aslında sosyete? * Hikâyeleriniz daha önce Nişantaşı ve Cihangir’de geçti. Bu sefer adres, İstinye. Mizah hep varlıklı ailelerin hayatında mı var?
- Aslında hikâyelerimde varlıklı aileleri değil, İstanbul’u anlatıyorum. İstanbul da steril bir yer değil! Hangi mahalleye gidersen git, her sosyoekonomik seviyeden, her meslekten insanla tanışıyorsun. Bu bana harika geliyor, muhteşem hikâyeler çıkıyor. İstanbul’u da İstanbul yapan bu. Burası herkesin aynı tornadan çıktığı Cenevre değil.
Annelik hiçbir zaman heves ettiğim bir konu olmadı
*Girdiğiniz her ortamın şakacısı siz misinizdir? - İnsan mizahı meslek olarak seçmiş olsa bile aslında sadece rahat hissettiği ortamlarda şaka yapıyor. O gibi durumlarda skorlarım fena değil. Ama ilk girdiğim ortamda herkese şaka yapıp muhabbetin merkezi olacak kadar sosyal biri değilim. * Hiç yaptığınız bir şakadan utandığınız oldu mu?
- Mevzuyu oraya asla vardırmam. Çok yakın arkadaşlarım, çok güvendiğim bir ortam olmadığı sürece sadece sempatik ve kibar olmaya çalışıyorum. * İnsanlar komedyen görünce komiklik yapmaya çalışıyor mu?
- “Gülse Hanım bizim işyerine gelmeniz lazım” cümlesini çok sık duyuyorum. Genelde “Bizde de bir Burhan Altıntop var” diyorlar. Artık her işyerinde bir Burhan Altıntop olduğunu anladım. Komiklik yapmaya çalışanlar da oluyor, bazıları gerçekten komik. Özellikle çok esprili kadınlar var. * Buna rağmen neden kadın mizah yazarı daha az?
- Kadın doktor da, CEO da daha az. Çünkü kadınların annelik gibi çok zor bir meslekleri var. Zaten hayatlarının minimum 15 yılı bu zor mesleğe kendilerini adayarak geçiyor. Her kadın da iki mesleği birden yapamaz ya... * Bu yüzden mi anne olmuyorsunuz?
- Annelik hiçbir zaman heves ettiğim bir konu olmadı. * Hazır bu kadar işleriniz yolunda, kazancınız iyiyken beni evlat edinseniz?
- Öyle bir niyetim olsa kendim çocuk yaparım Hakan! Herkesin anne olması gerekmiyor.