Gülseren Onanç: Bu coğrafyada Aysel olmak çok zor; Aysel Gürel kendini özgürce var etmek için delilik zırhına bürünmüştü, Aysel Tuğluk ise hafızasını silmeyi seçti

Gülseren Onanç: Bu coğrafyada Aysel olmak çok zor; Aysel Gürel kendini özgürce var etmek için delilik zırhına bürünmüştü, Aysel Tuğluk ise hafızasını silmeyi seçti

* Gülseren Onanç

Müjde Ar annesi Aysel Gürel’i anlatırken “o bu düzene kafa tutmak için delilik zırhını giymeyi seçti” demişti. Ne kavgası ne de sevdası biten Aysel Gürel, bu topraklarda pek nadir yetişen bir şair ve oyuncuydu. O akıllı olmanın mutsuzluk getirdiğini genç yaşta anlamış, kendini özgürce var etmek, mutlu olmak için deliliği oynamayı seçen çok akıllı bir kadındı.

Mutsuzluğun formülü: İyi eğitimli, Kürt ve politik olmak

TUİK’in 2020 Yaşam Memnuniyeti Araştırması’na göre mutlu olduğunu söyleyenlerin sayısı %48.

Mutsuzluk oranı son yıllarda hızla artıyor. Herhangi bir okul bitirmeyenler ve 65 yaş üstü olanlar daha mutlular. Her yıl yapılan araştırmada illere göre mutsuzluk sıralaması bugüne kadar sadece bir kez yayınlandı. Bu listeye göre Türkiye’nin en mutsuz ili Diyarbakır. Diyarbakır’ı takip eden iller şöyle sıralanmış: Tunceli, Şanlıurfa, Mardin, Muş, Bitlis, Batman, Osmaniye, Ağrı, Kars. Bu iller çoğunlukla Kürtlerin yaşadığı iller. Diyarbakır bana göre Türkiye’nin en politik şehri. Tunceli Tükiye’nin en çok yüksek okul bitirmişlerin şehri. Bütün bunları alt alta koyduğum zaman ortaya şöyle bir tablo çıkıyor: Kürtseniz, politikseniz, iyi eğitimliyseniz, üstelik kadınsanız ve Aleviyseniz bu coğrafyada mutsuz olmaya mahkumsunuz demektir.

Bütün bunlar geçtiğimiz hafta Aysel Tuğluk’un avukatı Reyhan Yalçındağ’ın Aysel Tuğluk’un hafıza kaybı yaşadığını ve günlük işlerini tek başına yapamaz hale geldiğini belirterek, infaz erteleme talebinde bulunması haberi üzerine düşündüm. Diyarbakır milletvekilliği yapmış, Dersimli bir siyasetçi olan Aysel Tuğluk’u Radikal 2 yazılarından beri takip ederim. Kendisini yakından tanımasam da entelektüel birikimi, dili kullanımı, barış temelli siyaset yaklaşımı ile örnek alınacak bir kadın siyasetçi olduğunu düşünmüşümdür. Gültan Kışanak, Ayla Akat, Sebahat Tuncel gibi yakından tanıma fırsatı bulduğum, kadınların ve Kürtlerin eşitliği için mücadele eden Kürt kadın siyasetçiler gibi Aysel Tuğluk da 5 yıldır cezaevinde.

Aysel’in hazin hikayesi

Aysel 3 çocuklu bir ailede iki ağabeyinden sonra doğmuş benim gibi annesinin biricik küçük kızı. Benimle aynı yıl yakın bir coğrafyada Dersim’de doğmuş. Alevi, Kürt siyasi bir ailede doğan birinin yaşamının doğal akışının, birey aksini seçmediği sürece belli olduğu gibi Aysel’in de kaderi belliymiş. Mücadele ile geçecek bir yaşama kendini çok iyi hazırlamış. İstanbul Hukuk Fakültesi’ni bitirip iyi bir hukukçu olmakla yetinmemiş, kendini Türklere anlatmak için Türkçeyi en mükemmel şekilde kullanacak kadar dil yeteneğini geliştirmiş. Aysel hiç evlenmemiş. Kandıra cezaevine gidene kadar Ankara İncek’teki evinde annesiyle birlikte yaşamışlar. Biricik kızına çok düşkün olan Hatun anne kızını duruşmalarda hiç yalnız bırakmamış. Tekerlekli sandalyeyle katıldığı duruşmalarda, kızını savunmak üzere bir şeyler söylemeye çalışınca mahkeme başkanı tarafından “Teyzecim bir sus ya!” diye susturulmuş.

Doyamamış kızına Hatun Tuğluk. Ölmeden önce “Beni kızımın evinin yakınına gömün, Aysel’im çıkınca bana rahat gelsin” diye İncek mezarlığına gömülmeyi vasiyet etmiş. Kızına yaşarken doyamayan bir annenin bu isteği kadar anlamlı bir dilek olabilir mi?

Bu dünyada mutsuzluğa mahkum edilen Hatun anneye öbür dünyada da huzur reva görülmedi. Ortaya iktidarın da sırtını sıvazladığı ırkçı saldırganlar çıktı. “Cenazeyi gömseniz de çıkartır parçalarız” diyerek tehdit ettiler. Devletin güvenlik güçleri kızı milletvekili olmuş bir kadına yapılanı nefret suçu olarak değerlendirip bu ırkçı güruhu cezalandırmak yerine, Hatun annenin cenazesini gömüldüğü yerden çıkararak Dersim’e gönderdi. Irkçı saldırganlardan biri İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile resim çektirerek sosyal medya hesaplarından paylaştı.

Hafızanın ağırlığından kurtulmak

Annesinin cenazesi için cezaevinden getirilen Aysel bütün bu olanları içi yana yana izledi. Aysel’i yakınları güçlükle sakinleştirmeye çalıştı. Aysel yaşadıklarını Madımak olaylarına benzetti. “Beni ikinci kez yaktılar, Madımak gibiydi…” dedi. Zorlu geçen yaşam mücadelesini çok zarif, her daim bakımlı bir kadın olarak geçirmeyi başaran Aysel şimdi genç yaşına rağmen hafıza kaybı yaşıyor. Cezaevinde Figen Yüksekdağ ve Sebahat Tuncel ile çektirdiği fotoğrafta saçları bembayaz, gözleri dalgın bakan bu kadın bugüne kadar kendini her koşulda var eden Aysel’den çok farklı. O artık hafızasının ağırlığından kurtulmak isteyen belki de mücadeleyi buradan yeniden kurmak isteyen bir kadın.

Mücadelenin bedelini ödeten iktidar

Aysel’in avukatı Reyhan Yalçındağ, Tuğluk’u hafıza kaybına götüren sürecin arkasında annesinin cenazesine yapılan saldırı olduğunu söylüyor. ”Cezaevinde birinci yılı dolmadan annesinin ölüm haberini aldı. Ve izinli olarak çıkarıldı. Ben de bu süreçte avukatı olarak yanındaydım. Bizim annesinin defin süreci esnasında yaşadıklarımız var. Mezarlığa girdiğimiz andan itibaren ırkçı sözlü saldırılara ve tacize maruz kaldık, akabinde de hepimize yönelik fiziken taşlı saldırılar başladı. Bu durum defin esnasında ve sonrasında da daha korkunç bir hal alarak devam etti. Havaya ateş de açmaya başladılar. Aysel Hanım bütün bunları, gördü, duydu, yaşadı ve tanıklık etti. Naaşın yeniden gömüldüğü yerden çıkarılmasına da tanıklık etti. Günbegün Sayın Tuğluk’un bu etkiden kurtulamadığını, üzerinde kalıcı etkiler bıraktığını gözlemledik. Aysel Hanım’ın bugün yaşadığı bu sürecin müsebbibi o gün o mezarlıkta bizlere saldıranlardır, onları koruyan kollayan siyasi iktidarın kendisidir’’ diyor.

Bu coğrafyada Aysel olmak çok zor. Aysel Gürel kendini özgürce var etmek için delilik zırhına bürünmüştü, Aysel Tuğluk ise hafızasını silmeyi seçti. Oysa Ayseller kolay yetişmiyor. Aysel Tuğluk’a mücadelesinin bedelini ağır ödeten baskıcı iktidara karşı SES çıkarmalıyız.

Bir an önce serbest bırakılması için #AyselTuğlukİçinAdalet demeliyiz.

Mutluluk veremediğimiz Aysellere adalet borcumuz var.

* Bu yazı, Eşitlik, Adalet, Kadın Platformu'nun sitesinden alınmıştır.