Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası mevcut anayasanın değişmesi gerektiğini söylerken “Siyasi Partiler Kanunu gibi kanunlar var. YÖK gibi değişmesi gereken hala bir kurum var” dedi.
Tüfenkci, Kurban Bayramı dolayısıyla beraberindeki Vali Mustafa Toprak, AKP Malatya Milletvekili Nurettin Yaşar, AKP İl Başkanı Hakan Kahtalı ile Cem Vakfı Malatya Şubesi'ni ziyaret etti. Bakan Tüfenkci, ziyarette yaptığı konuşmada, 12 Eylül 1980'deki askeri darbenin üzerinden 36 yıl geçtiğini anımsatarak, bu darbenin Türkiye'de yaşayan her kesim için acıların, felaketlerin ve derin, onarılmaz yaraların açıldığı bir dönem olduğunu söyledi.
Tüfenkci’nin açıklamalarından satırbaşları şöyle:
"AK Parti'nin 14 yıllık icraatı boyunca da bu izlerin büyük bir kısmını ortadan kaldırdık ama hala değiştiremediğimiz bir anayasa var. Bu anayasadan kaynaklanan birçok sorunu biz bugün ayrımcılık noktasında veya sorun yumağı olarak karşımızda durduğu için tartışmak zorunda kalıyoruz. O sıkıntıların izlerini bizler silmeye veya telafi etmeye çalışıyoruz. Onun için değiştirmemiz gereken esasında bütün milletin yüzde 85-90 oranında değiştirilmesini istediği o yıllardan kalan bir darbe anayasamız var. Siyasi Partiler Kanunu gibi kanunlar var. YÖK gibi değişmesi gereken hala bir kurum var.”
"Allah muhafaza başarılı olsaydı, kardeşin kardeşle savaştığı bir Suriye ortamına hızla Türkiye'nin sürüklendiği bir ortam oluşacaktı. Belki de Sevr haritasını yeniden hayata geçirme noktasında birileri rol alacaktı ama Allah'a hamdolsun ki milletin bütün unsurları, milleti oluşturan bütün renkler o gece askeri darbeye karşı dimdik ayakta durdu, sokaklara, meydanlara indi. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa bir darbe girişimini millet önlemiş oldu. Ondan sonra oluşan iklimi ve bundan sonra oluşturulacak iklimi bizim iyi değerlendirmemiz lazım. Meseleyi Kürt sorunu, Alevi sorunu, Sünni sorunu noktasında değil, Türkiye sorunu noktasında ele alıp, Türkiye'de yaşayan insanlarımızın daha fazla üretmesi noktasında, daha fazla kazanması noktasında ve daha fazla refah içerisinde yaşaması noktasında neler yapabiliriz, el birliğiyle hareket etmemiz lazım.
"Biz, mümkün olduğu kadar ötekileştirici ve ayrımcılığa neden olan dili kullanmamalıyız. Farkında olmadan kullandığımız dillerin bir başka insanı da incittiğini düşünerek söylemlerimizi ona göre yeniden gözden geçirip, kardeşlik hukuku çerçevesinde Cumhurbaşkanı'mızın da her zaman ifade ettiği gibi 'Tek bayrak, tek millet, tek vatan ve tek devlet' etrafında düşünen herkesle aynı masada düşünebilme erdem ve basiretini gösterip, Türkiye'nin ileriye gitme noktasında kimin hangi sözü varsa ortaya koyup, demokratik bir şekilde bu fikrin arkasında gitmesine de saygı duymak gerekir." şeklinde konuştu.