Sözcü yazarı Necati Doğru, Adana'da 10'u öğrenci, 1'i eğitmen ve 1'i çocuk 12 kişinin hayatını kaybettiği yurt faciasıyla ilgili olarak "Bir günah keçisi bulurlar. Yangını ona yüklerler. Birkaç kişiyi, Birkaç günlüğüne. Hapse tıkarlar. Hesabı soruldu derler. O günah keçisinin davası 8-10 yıl sürer. Affa uğrar. Dosya kapanır. Kendileri tarikat şeyhlerine koşarlar, bütün tarikat önde gelenlerini 'Türkiye'yi partili cumhurbaşkanı tipi başkanlık sistemi kurtarır' diye bağırtırlar" görüşünü savundu.
Necati Doğru'nun "Kızları yakan kafa!" başlığıyla yayımlanan (1 Aralık 2016) yazısı şöyle:
Sıcağı yazın kavurur. Kışı, Kars'ın, Erzurum'un sonbaharı gibidir. Adana'da zemheride (22 Aralık- 1 Şubat arası) kış, kapıdan baktırmaz. Kazma kürek yaktırmaz. Yün çorap, palto, pardösü giymeden bir bakarsın Adana'da mart ayı da bitmiş. Nisanda bir pamuklu mintan gömlek giyer atarsın kendini Seyhan Nehri kıyısına, ilkbahara portakal çiçeği kokularıyla merhaba dersin. Böyle bir kentin kışını bile geçirecek önlemleri alamayan kafa, 11 kız öğrenciyi ve 1 kadın hizmetçiyi diri diri yaktı. Bir baba! Çaresiz baba! Çulsuz baba! Yoksul baba! Belli ki, geliri yetmiyor. Ya da beleşe tamah etti. Kızını yurda vermiş! Koşup gelmiş. “Kızımı yaktılar. Süleymancıların yurduydu burası…” diye çırpınıyor. Tarikatlar yurt yapıyor. Yoksul babaların çocuklarına eğitim-öğretim fırsatı açıyor. Yoksul babalar ve anneler, kızlarıyla, oğullarıyla, yakın akrabalarıyla, köyleriyle, köylüleriyle tarikatlara minnet duyuyorlar. Seçim zamanı, minnet duyguları oya dönüşüyor. Tarikatla et-tırnak olmuş o kafada siyasi partiyi iktidara taşıyor. Yazılıp, çizildi. Arşivlere girdi. İktidar partisinin 316 milletvekili içinde 89 milletvekili Fetullahçı imiş ve 4 Bakan da gizli, saklı “muhterem hoca efendi”ciymiş. Acaba bugün iktidar partisi milletvekilleri arasında kaç Süleymancı var? MİT biliyordur. Cumhurbaşkanı da biliyordur. İşte bu kafa. Kızları yakan kafa. Tarikatlara, “yurt açsınlar” yoksul, çulsuz, çaresiz ya da beleşçi babaların minnet duygularını kapsınlar ve oya dönüştürsünler diye devlet desteği veren kafa; şerbet şurubu gibi ılık kışı olan Adana'da 3 katlı bir ahşap kız yurdunun “elektrikleri kontak atmadan” ve kız öğrencileri diri diri yakmadan ilkbaharı görecek kadar yaşatamadı.
* * *
Tarikat da istemezdi. Ama yandı yurt binası. 3 katlı, toplam 200-250 metrekare ahşap bir binanın, toplasan bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda sebepten yanabileceğini tahmin etmek ve bunun önlemini almak çok zor olamaması gerekir. Ama almıyorlar. Alamıyorlar. Yurt yapıyorlar. Çocukları dolduruyorlar. Sebepler sonuçları doğurur. Elektrik kontak yapar. Tüp patlar. Ocak açık unutulur. Halılar sentetiktir. Bir kıvılcım sıçrar. Halılar tutuşur. Ahşap çatıyı alev alır. Bina çıra gibi yanar. İtfaiye yetişemez. Çocuk bedenleri kavrulur. Bunu bile düşünmüyorlar. Düşündürtmüyorlar. Fakat tarikattır diye onlara “yurt açma- yurt işletme- yoksul çocuğunun babası ile annesini minnet altına sokma” izni veriyorlar. 12 kızı yakan! Tarikat değil. Tarikata yurt yaptıran! Yoksul babaların çaresizliğini, çulsuzluğunu veya beleşçi tamahlarını oy toplama fırsatçılığına dönüştüren sinsi ve kurnaz kafa!
* * *
Otur dinle! Bugün, yarın. Nutuklar atarlar. Takdir-i ilahi. Cennete gitti derler. Yurt binası fıtratında var. Yangın çıkar. Başınız sağ olsun. Allah kalanları korusun derler. Bir günah keçisi bulurlar. Yangını ona yüklerler. Birkaç kişiyi, Birkaç günlüğüne. Hapse tıkarlar. Hesabı soruldu derler. O günah keçisinin davası 8-10 yıl sürer. Affa uğrar. Dosya kapanır. Kendileri tarikat şeyhlerine koşarlar, bütün tarikat önde gelenlerini “Türkiye'yi partili cumhurbaşkanı tipi başkanlık sistemi kurtarır” diye bağırtırlar. Eğitimi tarikatlara teslim eden kafa! Yurtları bir cemaatten alıp, yandaş cemaate veren kafa! Kızları yakan kafa! İşte bu kafa!