Tartışmalara neden olan aydınların 'Ermenilerden özür diliyorum' kampanyasının ardından bir 'özür' de devletten Alevilere geldi. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, 1978 Aralık ayında Kahramanmaraş'ta, 1980'in yazında Çorum'da, 1993'ün yazında Sivas'ta çok büyük provokasyonlar yaşandığını belirterek, ''Geçmişte yapılan bütün yanlışlar adına, devletin şu anda bir görevlisi sıfatını taşıdığım için özür diliyorum'' dedi.'Artık insanları kategorize etmeyelim' Alevilik Araştırma, Dokümantasyon ve Uygulama Enstitüsü, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı'nda açıldı. Törene, Kültür ve Turizm Bakanı Günay ile Alevi dernekleri yöneticileri katıldı. Açılış törenine gelişinde gazetecilerin sorularını yanıtlayan Günay, AKP İstanbul Milletvekili Reha Çamuroğlu'nun, ''AK Parti'nin Alevi açılımının diğer Süryani, Abhaza gibi dini gruplara da genişletileceği''ni söylediğini ifade eden bir gazeteciye, ''Arkadaşlar isterseniz böyle tavsif etmeyelim Alevi, Bektaşi, Süryani, Abhaza gibi...'' karşılığını verdi. ''Herkesin, hangi meşrep, mezhep ve kökenden olursa olsun özgürce düşünme, ifade etme, inanma ve bunları yaşama hakkı olduğunu'' vurgulayan Günay, ''Türkiye Cumhuriyeti'nin artık bu çağda, 21. yüzyılda 12 Eylül üzerinden neredeyse bir çeyrek yüzyıl zaman geçtikten sonra, artık çoğulculuğu içselleştirmesi ve herkesin haklarını bu biçimde kabul etmesi, katılımcı bir anlayış içinde ülkenin yönetimine katılması gerekiyor. İsterseniz böyle bakalım, kategorize etmeyelim'' diye konuştu. Günay, ''Anayurt Oteli'nin 100 temel eser arasından çıkarılmasına'' ilişkin soruya, ''Daha önce bunlar belli seçici kurallar tarafından saptanmış. Şimdi böyle bir tartışmanın ayrıntısını bilmiyorum, böyle bir acil ihtiyaç da hissetmiyorum. Ben düşünce, ifade özgürlüğünden ve sanatın her kalıbın dışında özgürce kendini ifade edebilmesinden yanayım'' yanıtını verdi. Günay, törende yaptığı konuşmada, ''önemli ve bir ölçüde gecikmiş bir hizmeti başlatabilmenin gururunu paylaştığını'' söyledi. Anadolu'da binlerce yıldır uygarlıkların, çeşitli kültürlerin, inançların, farklılıkların bir arada yaşadığını belirten ve Anadolu'nun zenginliğini anlatmak için Ahmet Arif'in ''Beşikler vermişim Nuh'a, salıncaklar hamaklar. Ne İskender takmışım ne Sultan Murat, Havva anan dünkü çocuk sayılır'' dizelerini aktaran Günay, ''Son yıllarda zaman zaman bir ölçüde görmezden gelinmiş, bir ölçüde resim bir şemsiye ile üzeri şalla örtülmeye çalışılmış, bir tekdüzelik yaratılmaya çalışılmış idi'' dedi. Günay, 12 Eylül dönemini ''inanç, düşünce, köken ve inanç zenginliklerini yok sayan kabus dönemi'' olarak niteleyerek, ''Bundan çıkış dönemindeyiz. Türkiye yeniden kendisiyle tanışmaya, kendisiyle barışmaya, kendisini tanımaya ve çoğalmaya çalışıyor. Farklılıklar, güzellikler içinde, tüm bunları birbirine düşman kılarak değil, farklı inanç, kültür, gelenek ve yaşam tarzlarını birbiriyle çatıştırarak değil barıştırarak çoğalmaya, çoğullaşmaya ve zenginleşmeye çalışıyoruz'' diye konuştu. 'Gelin tanış olalım'Yunus Emre'nin ''Gelin tanış olalım, işi kolay kılalım'' sözlerini hatırlatan Günay, şunları kaydetti: ''Tanış olmanın yolunun Hünkar'ın söylediği gibi bilgi yoluyla olması gerekiyor. 'İlimden gitmeyen yol, bizden değildir, bir yere çıkmaz' diyor ya Hünkar, bu enstitü sanırım bunu yapacak. Tanışmayı, tanıştırmayı, kaynaştırmayı, siyaset, ideoloji ön yargılarıyla bir yere hapsetmeyecek, Anadolu gerçeğini harman edecek ve gerçekten bilginin ışığında Anadolu insanını birbiriyle tanıştıracak. Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfının çalışmalarını çok yakından izliyorum. Ama bu çatı altında bu enstitünün kurulmasını gerçekten çok önemsiyorum.'' 'Ciddi provokasyonlar'Kültür ve Turizm Bakanı Günay, ''Tarih geç kalanları affetmez ama zararın neresinden dönersek kardır'' diyerek, şöyle devam etti: ''Türkiye, ne yazık ki ağır bedeller ödedikten sonra, şimdi gerçeği, doğruyu, çoğulculuğun erdemini, katılımcılığın erdem ve vazgeçilmezliğini yeni yeni anlamaya başlıyor. Türkiye acı yıllar yaşadı. Bir çeyrek yüzyıl kadar geriye gittiğiniz zaman, bizim delikanlılık yıllarımız Türkiye için kabus dönemiydi. Türkiye'de toplum ciddi provokasyonlardan, tuzaklardan geçti. Daha bir kaç gün önce 1978'le ilgili acılı bir anma günü yaşandı. 1978 Aralık ayında Kahramanmaraş'ta, 1980'in yazında Çorum'da, 1993'ün yazında Sivas'ta çok büyük provokasyonlar yaşandı. Toplumu birbiriyle çatıştıracak, birbirine düşman edecek toplumun bir kesimini 'yeter artık' deyip isyan ettirecek ciddi provokasyonlar yaşandı. Ama Alevi ve Bektaşi geleneğinden gelen yurttaşlarımız o kadar kadim içinde bu toprakların değerlerine bağlı, o kadar kadim içinde Türkiye Cumhuriyeti'nin değerlerine bağlanmışlar ki bunlar şükürler olsun tutmadı ve Türkiye'nin değerlerine bağlı olmaktan gelen kararlılıkla bu topraklara hizmet etmeyi sürdürdüler. Bunun için minnetlerimi, geçmişte yapılan bütün yanlışlar adına, devletin şu anda bir görevlisi sıfatını taşıdığım için özür diliyorum ve bu bağlılık için, Türkiye topraklarına sarsılmaz inançla sahip çıktığınız için size minnet ve şükranlarımı sunuyorum.'' Çorum'da Hacı Bektaş Veli anıtının dikildiğini, Hacıbektaş'taki türbenin içi ve bulunduğu semti gelecek yıl Temmuz ayına kadar ''Hacı Bektaş'ın adına yakışır şekilde pırıl pırıl hale getireceklerini'' bildiren Günay, ''Kültür ve Turizm Bakanı olarak üzerine ne düşerse, yapmaya hazır olduğunu'' söyledi. Günay, ''Bu topraklardaki bütün değerler bizim; Herodot, Diyojen, Hektor bizim olduğu gibi, Hacı Bektaş, Abdal Musa, Pir Sultan, Hacı Bayram Veli, Yunus, Mevlana, Nazım Hikmet, Necip Fazıl, Mehmet Akif, Mustafa Kemal, Ruhi Su hepimizin. Hepsine sahip çıkacağız ama hani var ya meşhur bir söz, sözde değil, özde sahip çıkacağız'' dedi. 'Bu ayıbı ortadan kaldıracağız'Konuşmasını tamamlayan Günay, kürsüden ineceği sırada salondan sesler yükseldi. ''Madımak Oteli'nde ölenlerin aileleri'' olduklarını söyleyen ve kendilerini ''Şehit aileleri'' olarak niteleyen bazı Aleviler, Günay'a otelin ne zaman müze olacağını sordu ve davanın zamanaşımına uğratıldığını iddia etti. Yeter Sivri adlı vatandaş, ''Şehit annesiyim. Çocuklarımı göremiyorum, yüreğim yanıyor'' diye bağırdı. Günay, salonda artan gerginlik üzerine, ''Yürekleri yanmış, içlerinden çıkan bu heyecan içinde sorularını ifade ettiler, çok teşekkür ederim, gerçekten. Ben de o acıyı hiç içinden çıkarmayan, unutmayan arkadaşlardan birisiyim'' dedi. Olayın üzerinden 15 yıl geçmesine rağmen konunun ilk defa kendisi ''üç aylık bakanken'' Meclis'te gündeme getirildiğini ifade eden Günay, kendisinin ''Ciğerimizin yandığı, milletin canının yandığı bir yerde et pişirilip yenilmesinden iğreniyorum'' dediğini hatırlatarak, şöyle devam etti: ''Bu konuyu 15 yıl sonra bu arkadaşınız gündeme getirdi, herkes elini vicdanına koysun. Bakınız Hünkar'ın birinci emri nedir 'Eline, beline, diline sahip çık'. Herkes birbirine soru sorarken, sorgularken, yargılarken bunu unutmayacak. 15 yıl geçti. 15 yıl içinde gelmeyen geçmeyen iktidar kalmadı, kültür bakanı, içişleri bakanı geçti.'' Günay, kendilerinin ''bu ayıbı ortadan kaldıracaklarını'' kaydetti. Günay, kürsüden indikten sonra, Madımak Oteli'ndeki yangında Asuman ve Yasemin adlı iki kızını kaybeden Sivri'yi, sarılarak teselli etti. Törende, Alevi Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Cengiz Güleç, bu günün kendileri için ''yeni bir tarihi başlangıç olduğunu'' söyledi. ''Bin yılı aşan kültür ve geleneğiyle Aleviliğin özellikle Cumhuriyet döneminden sınırlı sayıda bilim insanının ilgi alanına girdiğini'' belirten Güleç, ''Ülkemizde özellikle son 30-40 yıl içinde Alevilik, Müslümanlık, İslam, tasavvuf ve tarikatlar konusunda bilgi birikimleri yetersiz sözde uzman ve araştırmacıların ideoloji yüklü tezleri ile bu alanda hararetli tartışmalar yürüttüklerine tanık oluyoruz'' dedi. 'Anı müzesi olması için uğraşıyorum'Kültür ve Turizm Bakanı Günay, tören çıkışında da gazetecilere şunları söyledi: ''Enstitünün, kültürümüzün önemli kaynaklarından birisinin araştırılması için, ideolojik kaygılardan uzak, objektif bir bilgilenme sürecinin sağlanması için yararlı hizmetler vereceğini umuyorum. Başındaki arkadaşlar benim eski dostlarım ve bilimsel dürüstlüklerine güvendiğim arkadaşlarımızdır. Bu arada böyle bir toplantıda Hacı Bektaş, Pir Sultan, Alevilik denilince akla gelen bazı sorular hemen gündeme geldi. Gerçekten orada evlatlarını yitirmiş insanlar varsa bu acıların unutulması mümkün değildir. Biz dışardan aynı acıyı sürekli, yıllardır içimizde yaşatıyoruz. O açıdan arkadaşlarımızın heyecanlı sorularına, konuyu gündeme getirmelerine, çok anlayışla bütün kalbimle anlayarak yaklaşıyorum. O yüzden oranın bir süre sonra fonksiyon değiştirmesi, ibret, anı müzesi, mekanı haline getirilmesi ne ölçüde acıların giderilmesine yol açabilir, bu tartışılır ama en azından bu düzenlemenin gecikmeden yapılması gerektiğine inanıyorum ve bunun yapılması için uğraşıyoruz. Özel mülkiyet var, bir takım maddi sorunlar var. Benim sadece üzüldüğüm, üzerinden 15 yıl geçmesine rağmen bizi görmeden kimsenin bu konuyu hatırlamamış olması. Belki de bizim çözebileceğimize yurttaşlarımız inanıyorlar. Ben bu duyguya da çok sevgi ve saygı duyuyorum.''