Euro'da kalmanın bedelini Kıbrıslılar fakirleşerek ödeyecek

Euro'da kalmanın bedelini Kıbrıslılar fakirleşerek ödeyecek

Rumlar AB'nin kurtarma planını tehditle de olsa kabul etti ve euro zinciri bozulmadı. Ancak İspanya, Portekiz ve Yunanistan'dan sonra Kıbrıs'da faturayı halk ödeyecek.

Dün sabaha karşı alınan yeni kararlarla Güney Kıbrıs’ın kelimenin tam anlamıyla Brüksel’e teslim olduğunu söylemek mümkün.

Güven Özalp'ın Milliyet'te yer alan haberine göre, ülkedeki tüm ekonomik parametreleri yerle bir edecek ve sıradan vatandaşın günlük yaşamını her yönüyle etkileme potansiyeli taşıyan sonuçlar doğuracak olan kararların ardından Güney Kıbrıs altından kalkması çok zor bir yükün altına girdi.

 

Yeni vergi ne olur?

 

Varılan uzlaşının iki olumlu yanını Güney Kıbrıs’ın iflastan kurtarılması ve bankalardaki 100 bin euro düzeyinin altındaki mevduatlara dokunulmayacak olması oluştururken olumsuz yönleri sıralamak için oldukça uzun bir liste yapılması gerekiyor.

Euro Bölgesi’nden alacağı 10 milyar euro tutarındaki mali yardım için ülkenin ikinci büyük bankası olan Laiki’nin kapısına kilit vurulmasını ve en büyük banka konumundaki Kıbrıs Bankası’nın derinlemesine yapılandırmadan geçirilmesini kabul eden Anastasiadis, ilk paket görüşmeleri sırasında direndiği 100 bin euro üzerindeki mevduatlarda yüksek oranlarda kesintiye gidilmesi talebini de karşılamak zorunda kaldı.

Kesinti miktarının yüzde 30-40 arasında şekillenmesi öngörülüyor. Hedef 4.2 milyar euro toplamak. Laiki’nin Avrupa Merkez Bankası’na olan yaklaşık 9 milyar euro tutarındaki borcu da Kıbrıs Bankası tarafından üstlenilecek.

 

Kemer sıkacaklar...

 

Güney Kıbrıs’ın derdi bankacılık sektöründeki düzenlemelerle giderilecek türden değil. Rumları artan vergi oranları, yapısal reformlar çerçevesinde kemer sıkma önlemleri ve özelleştirmeler bekliyor. Banka kapatma operasyonu sonrası halkın kredi bulmakta güçlük çekmesi bu durumun da direkt olarak işleri ve sosyal yaşamı olumsuz etkilemesi bekleniyor. İlk paketteki mevduatından yüzde 6.75’lik kesintiden kurtulan orta ve düşük gelirli vatandaşların yeni senaryoda daha da fakirleşmesi gündemde. Öte yandan para kaçışının engellenmesine yönelik önlemlerin de Rumların başını ciddi şekilde ağrıtması öngörülüyor. Yüksek faiz veren finans sistemine güvenin alt üst olması da yeni kaynak girişini tıkayıp, adaya para akının önünü kesecek. 

 

Güney Kıbrıs’ı cari açık yaktı

 

(Güngör Uras- Milliyet)

Güney Kıbrıs’ın güç duruma düşmesinin nedeni cari açıktır. Borç yükü cari açığın bir sonucudur. Önceki gün dostum Ege Cansen “Oyunun Kuralı” köşesinde yazdı. AB’ye girdikten ve euro kullanmaya başladıktan sonra Yunanistan, G. Kıbrıs, Portekiz ve İspanya gibi ülkelerde kişi başı gelirin artması, yaşam düzeyinin hızla  yükselmesi sürdürülemez cari açık vermeleri pahasına oldu.

Biz Türkler de bu ülkelerdeki yaşama imrenerek “Ah biz de AB’ye tam üye olsa idik, euro kullansa idik, bize de oluk oluk para akardı. Bizim durumumuz çok daha iyi olurdu” diyerek dertlendik durduk. Sonra anlaşıldı ki, bu ülkeler daha çok üreterek daha çok kazanarak bu hale gelmemişler. Uzun yıllar borçlanarak kazandıklarından fazla harcamışlar.

 

İlaç 'devalüasyon'

 

Cari açık sorununun ilacı “devalüasyon”dur. Biz bundan öndeki dönemlerde bu ilacı kullanarak çok cari açık kapanından kurtulduk.

7 Eylül 1946‘da % 54,3 oranında, 4 Ağustos 1958’de % 68,9 oranında, 10 Ağustos 1970’te % 40 oranında, 21 Eylül 1977’de % 9,1 oranında, 1 Mart 1978‘de % 23 oranında, 10 Haziran 1979‘da % 43,7 oranında, 24 Ocak 1980‘de % 32,7 oranında, 5 Nisan 1994’te % 51 oranında, 22 Şubat 2001’de % 28,4 oranında devalüasyon yaptık.

Ama AB ülkelerinden euro birliğine girenler için devalüasyon yapma imkân yok. Euro’nun değerini “Babalar” ve de piyasalar belirliyor. Ortak para biriminde, ortakların paranın değerini ayarlamaları mümkün değil.

İşte bu nedenle cari açığın büyüklüğü sonucu tekrar euro ile borçlanma imkanı kalmayan ülkelerin ekonomileri duvara tosluyor.

\

 

Biz şanslıyız

 

2011 yılında bizim de cari açığımız Yunanistan ve G. Kıbrıs’ın boyutuna, milli gelirin yüzde 10’u büyüklüğüne ulaştı. İşte onun için Ankara ciddi tedbirler alarak açığı bir yılda yüzde 6’ya indirmeye çalıştı.

2005 yılından sonra bizim cari açığımız da Yunanistan’ın ve G. Kıbrıs’ınki kadar olmasa da benzer büyüklükte arttı. Bizim şansımız euro para birimi dışında olmamız. (1) Bizde devlet iç borçlanmayı euro ile değil Türk Lirası ile yapıyor. İç borçta tıkanıklık olur ise, en kötü ihtimal devlet (enflasyona gider) parayı basar, tıkanıklığı açar. (2) Bizde yabancı paralara karşı Türk parasının değerini ayarlama şansı var. En kötü ihtimal devlet (devalüasyon yapar) cari açığı küçültür.

Enflasyon kötüdür. Devalüasyon faciadır. Ama ikisi de ekonominin önemli araçlarıdır. Gereğinde bu araçlar kullanılarak ekonomi düze çıkarılabilir. Ama görülüyor ki, milli para biriminden çıkanlar ve de “Baba” ülkeler (Ekonomisi güçlü, cari fazla veren ülkeler) ile aynı para birimini kullanan ülkeler, cari açık verirler ve borçları büyür ise, bu araçları kullandıklarından duvara tosluyorlar.

 

Ciddi resesyona davetiye çıktı

 

(Selva Demiralp- Milliyet)

 

Haftasonu AB, Güney Kıbrıs’a gönderdiği mesajda çok kesin konuşarak Pazartesi gününe kadar yeni bir anlaşma planı masaya konamazsa yardımların kesileceğini bildirdi. Geliştirilecek planda bankacılık sisteminde bir yapılanmanın olması gerekliliğini de şart koştu. Bu ultimatomdan sonra nihayet bir anlaşmaya varıldı.

Güney Kıbrıs, başından beri 100.000 euro üzeri tasarruflara fazla dokunmadan ülkenin vergi cenneti imajını korumayı hedefliyordu. Büyük mevduat sahiplerini kısmen koruyabilmek için ise küçük mevduatların vergilendirilmesi  öngörülmüştü. Sonuçta sokaktaki vatandaşı kızdırmayı da göze alamayıp paketi parlementoda onaylamaya elleri gitmeyince “ne yardan geçerim ne serden” mantığı işleri çıkmaza soktu.

Yönetim, Rusya ile görüşmeye gittiği sıralarda AB daha net bir mesaj gönderdi ve ülkede hüküm süren esnek kanunlar ve düşük vergiler sonucu GSYIH’nın sekiz katı kadar büyüyen bankacılık sisteminin küçülmek zorunda olduğunu bildirdi.

 

Vatandaş gülecek mi?

 

Anlaşma esas olarak cuma günkü yazımda “adil çözüm” olarak dile getirdiğim alternatif çerçevesinde şekillendi. Buna göre mevduat sigortasına tabi 100.000 euro altındaki mevduatlara dokunulmayacak. Ülkenin ikinci büyük bankası Laiki kapatılacak ve bu bankadaki küçük mevduatlar en büyük banka olan Bank of Cyprus’a aktarılacak.

Bu banka da ciddi şekilde küçültülürken her iki bankadaki 100.000 euro üzeri tasarruflar dondurulacak ve paralar bu bankaların borçlarının ödenmesi ve kapitalizasyonu için kullanıldıktan sonra uzun vadede büyük tasarruf sahiplerine ne kadar geri ödeme yapılacağı tespit edilecek.

Buna karşılık AB 10 milyar euro’luk yardımı devreye sokacak. AB, daha büyük borç ödeneceğine inanmadığından Güney Kıbrıs’ın borç miktarını da arttırmadı.

Güney Kıbrıs’ta bugün gelinen noktada gerek mevduat sigortası sisteminin korunmuş olması gerekse hiyerarşik sıralamada küçük mevduat sahiplerinin yabancı yatırımcılardan daha öne alınması sokaktaki vatandaşın yüzünü güldürecek gelişmeler. Bankacılık sisteminde küçülmeye ve yapılanmaya gidilmesi ise AB’yi tatmin edici bir gelişme. Peki yolun bundan sonrası?

 

Vergi cenneti imajı yıkıldı

 

Malesef yolun bundan sonrasının güllük gülistanlık olduğunu söyleyebilmek çok zor. Yıllardır düşük tuttuğu vergiler sayesinde ülkesine çektiği yabancı mevduatlarla beslenmiş ve şişirilmiş bir ekonomide AB’nin zoru ile yerle bir edilen “vergi cenneti” imaji şüphesiz önemli bir can damarını keserek ciddi bir resesyona davetiye çıkaracaktır.

Yeni anlaşmadan fazlasıyla canı yanacak olan Rus mevduat sahiplerinin kayıpları göz önünde bulundurulunca adanın Rus turistleri de eskisi kadar çekemeyeceğinden ve Rusya’dan borç alamayacağından endişe ediliyor. Tüm bu gelişmeler ışığında Güney Kıbrıs ekonomisinin bu sene yüzde 10 civarında bir küçülme yaşaması bekleniyor.

 

Avrupa için beklentiler

 

Anlaşma kararı, Güney Kıbrıs’ın euro’dan kopma olasılığına karşı bile hazırlıklı olan piyasaları rahatlattı elbette. Kararın hemen ardından euro’da bir artış görürken dünya borsaları yükseldi. Ancak iyimserliğin uzun süreli olacağı şüpheli.   Çünkü Güney Kıbrıs kararı, bankacılık sistemlerinde benzer sorunlar yaşayan Malta ve Lüksemburg gibi ülkeleri “sırada biz mi varız” endişesi ile tedirgin etti.  Avrupa’da şu an için sular duruluyor gibi ancak bir adım sonrasını görebilmek gerçekten zor.