Hepimiz manayı birbirinden farklı şeylerde arıyoruz. Kimimiz aşkı, kimimiz başarıyı, kimimiz parayı önde tutuyoruz. Zaman aktıkça mana değişiyor belki ama arayış hep sürüyor. Erkekleri bilmiyorum ama pek çok kadın o manayı, doğurduğu anda, bebeğini kucağına aldığında buluyor. Anne olduğumuz yaşta hayatın anlamı değişiveriyor ve ne yaşıyorsak yaşayalım, içimizdeki bu duygu hiç tükenmiyor. Manayı önce minyatür sanatında, sonra kilometrelerce uzakta, Japonya'da bir seramik atölyesinde arayan Günseli Kato, onu ne başarıda, ne aşkta, ne de parada bulmuş. Japonya'da kadının son doğurma tarihi olduğuna inanılan 33 yaşında, kızını kucağına aldığı anda fark etmiş. "Ne şan, ne sanat, ne de aşk... Her şey boş. Emzirmek, o sevgiyi yaşamak kadar ulvi bir şey yok. Kızım benim şansımdı. Her çocuk anne, babası için şanstır. Ama ve babası bu şansı değerlendiremedi," diyor. Kızı için sabretmiş kocasıyla geçirdiği hakaret dolu yıllara. Kızı için boyun eğmiş aşağılanmaya. "Kocam beni ezdikçe duygusal olarak güçlendim, daha da ürettim," diyor. Bir günde aldığı kararla, kucağında küçük Aycan'la Türkiye'ye kaçtığında, 40 yaşındaymış. "Benim için hayat 40'ımda kızımla Türkiye'de yeniden başladı," diyor Günseli Kato. Kato, birbirinden ilginç eserleri ve performanslarıyla Türkiye'nin çağdaş sanatçıları arasında önemli bir yer edindi. Kızı Aycan Kato'nun da hedefi, annesi gibi güzel sanatlar okumak, onun gibi farklı olmak. GÜNSELİ KATO * Kızım aşk çocuğu diyemem. Âşık olmadım, çok sevdim. * Kocamın ailesi bana ilk "Bakire misin?" diye sordu. 29 yaşımdaydım. Japonya'da en önemli şey bu. Zaten bakireydim. * 33 yaş, kadının değişime uğradığı ve son doğurma tarihidir Japonya'da. Bu yaşta hayatta en önemli şeyin çocuk doğurmak olduğunu anladım. Ne sanat, ne para, ne şan, ne aşk.. Her şey boş. * Japon erkeklerinin takıntısı çok. Sizden geyşalık ister, kültürlü olmanızı ister, kendine hizmet ister, bağırıp çağırdığı zaman suskun duracak kadın ister. * Acıma duygunuz başladığı anda yanlış yoldasınız demektir. Acımak o aileyi kurtarmak değil. Ne çocuğu kurtarıyorsun, ne kocayı. * Kocam arkamızdan Türkiye'ye geldi. 'Annem babam yaşlandı, onlara senin bakman lazım, babam ünlü biri. Bu skandal olur Japonya'da,' dedi. 'Seni seviyorum' lafı yok, 'Kızım ve sensiz ne yapacağım' lafı yok. * 21. yüzyılda kadın kendi kendinin emniyetidir. Allah kadına özveri vermiş, güven vermiş, çalışma gücü vermiş, beyin vermiş. Çok güçlü yaratmış kadını. Bunu erkekler de biliyor. Ne kadar güçlenirse kadın, erkek o kadar uzaklaşıyor. AYCAN KATO * Babamı 13 yıldır görmedim. Beni ziyarete gelmedi. Onunla internet yoluyla konuşuyorum. * Annemi 'hayat koçum' diye tanımlayabilirim. * Annem saçını maviye ilk boyattığı zaman onunla iki sene sokağa çıkmadım. * Annem daha açık sözlüdür, ben daha dolaylı söylerim. Annem daha dışa dönüktür. Ben daha çekingenim. Ama gittikçe annem gibi davranmaya başladığımı fark ediyorum. * Babamın ne kadar büyüdüğümü görmesini çok istiyorum. * Annem duygularıyla yaşar. Ben daha mantıklıyım. -Eşinizin Japon olduğunu ve ondan bir kızınız olduğunu NTV'deki tatlı kadınlarla, tatlı sohbetinizi izlerken öğrendim. Babaya âşık olup oğluyla evlendiğiniz doğru mu? -G.K: Tabii ki oğluyla evlenecektim. Kayınpederim evli ve 70'indeydi. Âşık oldum kelimesi yanlış anlaşılıyor. Hocama âşık oldum, yaptığı işlere, bilgeliğine... Tokyo Güzel Sanatlar Fakültesi'nde burs kazandım. 16-17 yaşlarından itibaren minyatür çalışıyordum, sonra Marmara Üniversitesi Resim Bölümü'nde okudum. Minyatürün artık buradaki eğitim bölümünü bitirmiş, bunu nasıl çağdaş sanatla buluşturabilirimin ızdırabını yaşıyordum. Tokyo Güzel Sanatlar Fakültesi'nde okudum ama anam ağladı. Çünkü o bölümde yabancı istemiyorlar. Üç ay bekledim. Sonunda beni Türk olduğum için aldılar. Acıyı seviyorum. Acı olmadan hiçbir şey olmuyor. -Kayınpederiniz, dünyanın en büyük seramik müzelerinden birine sahip olan Kato.. -G.K: Onunla tanıştığım anda hayatımın değişeceğini anladım. Seramik üzerine araştırma yapmak istememi memnuniyetle kabul etti. Metropolitan'dan sonra ikinci müze! Yanında çalışırken beni eğiten genç bir çocuk vardı. Oğluymuş, o da bana tutuldu. Evlenme teklifi geldi. Baba karşı çıktı tabii. Bizim aile de karşı çıktı. Ama iki sene sonra gelip beni ailemden istediler. -Kaç yaşındaydınız o zaman? -G.K: Evlendiğim zaman 29 yaşımdaydım. Açık ve net söylüyorum, kimseyle yatmadım kalkmadım. 22 yaşında Japonya'ya geldim. Burada nasıl bir aşk yaşayayım ki... Zaten Japon erkeğiyle aşk yaşamanız mümkün değil. Cinsellik başka şeydir, duyuların açılması, elektriğin geçmesi ayrı. Belki beyin olarak da tutucuyum. Gençliğin de laf olsun diye bir gecelik aşk yaşamasına karşıyım. Aycan'a hep söylüyorum. Sevgi ve aşkın birlikte olduğu bir şey yaşamasını tercih ederim. Japonya'da bakirelik çok önemli. Bana ilk sordukları soru, 'Bakire misin?' oldu. Zaten bakireydim. -Âşık olmadan mı evlendiniz? -G.K: Âşık olmadım. Sevdim, çok sevdim. Aycan aşk çocuğu diyemem. Aycan'ı da kolay elde etmedim. 33 yaş, Japonya'da kadının değişime uğradığı ve son doğurma tarihidir. (Sabah, Cumartesi)