'Güzel sporcuya' bakmak ayıp mı?

'Güzel sporcuya' bakmak ayıp mı?

Radikal - 11 Ağustos 2012

 

Nasıl bakamayacaksın ki?

 

İtiraf vakti: Olimpiyat heyecanımızın tek sebebi galibin kim olacağı merakı mı? Sporcuların 'mükemmel' vücutlarına gıpta ettiğimiz olmuyor mu? Peki 'güzel sporcuya' bakmak ayıp mı?

İki haftadır olimpiyatlarla çevriliyiz. Yüzme yarışlarını merakla takip ediyor, altın madalya istatistiğindeki zayıf gidişatımıza hayıflanıyoruz. Ama haydi itiraf edelim... Olimpiyat heyecanımızın tek kaynağı galibin kim olacağı merakı mı? Mükemmel formlarına ulaşmış bu bedenleri izleme fırsatının olimpiyat zevkine hiç mi katkısı yok? Yüksel Aytuğ’un kadınları aşağıladığı ağır köşeyazısıyla gündemin ortasına düşmesinden önce de kafamızı kurcalayan bir soruydu bu. Böylesi bir cinsiyetçi yaklaşımın ‘Olimpik seyir zevkini’ açıklamanın tek yolu olmaması gerektiğini düşünüyorduk ki imdadımıza Zoe Williams’ın The Guardian ’da yayımlanan makalesi yetişti.

“Şuna baksana... Ne güzel bir çocuk... Pardon...” Chad Le Clos’un babası BBC ’de konuk olduğu programda kendinden geçmiş halde konuşuyordu. “Bu canlı mı yayımlanıyor?” diye sorduğu sunucu keyifli keyifli “Evet” dedi. Sonuçta adam küfretmiş falan değildi. Gururlu Güney Afrikalı, sadece kendinden geçmişti. Chad La Clos’un Michael Phelps’i 200 metre kelebek stil yarışında yendiğini ayırt bile edemeden kendi oğlunun güzelliğine vurulmuştu. Ki bu bizim de hissettiklerimizden pek farklı değil. Sadece bu birkaç hafta içinde her kasın bir amaca hizmet ettiği bu yarıtanrısal insanları izlerken, normalde söylemeyeceğimiz şeyler geliyor dilimize. Mükemmelliğe bakakalmaya, güzellik karşısında hayrete düşme şansına sahibiz. Eğer herkese cennetten dünyaya düşmüş gözüyle bakacaksak, kim şikâyet edebilir ki?

Eski zaman olimpiyat seyircisi, ağzı açık seyre dalışların oyunların ana unsurlarından biri olduğunu ta baştan kabul etmişti. Antik Yunan’da oyunlar başlamadan önce sporculardan sokaklarda çıplak bir geçit töreni yapmaları istenirdi. Söylenti o ki çıplak spor geleneği, sporculardan birinin kasık kuşağının kazara düşmesi ve böylece daha hızlı olduğunun anlaşılması üzerine ortaya çıktı. Şimdi de yavaş yavaş o noktaya doğru geliyoruz. Rio için düşünülmesi gereken meselelerden biri. Neyse, devam edelim...

Ağzımızın suyunun akmasında neden gücendirici bir taraf yok? Kadınlar ve erkekler arasındaki kusursuz denge yüzünden... Bakış sadece bir cinsiyete odaklandığı zaman hayranlıktan farklı bir şeylerin kokusu gelir. İtibar düşürme, tepki çekme isteği veya modern olma arzusu... İki cinse de eşit bakıldığı zamanlarda ise belki gizli bir dürtü falan yoktur. Belki sadece, gerçekten ‘inanılmaz’ oldukları için onlara bakıyoruz. Nasıl bakmayacaksın ki? Bu, kibarlıktan dolayı bir kuyruklu yıldıza bakmamak gibi bir durum olurdu. Mükemmelliğin bir amaca yönelik olduğu zamanlarda bedenlerin de kendilerine ait bir aklı olduğunu hissediyorsunuz. Sıradan bir nesneleştirme bedenin bir insana bağlı olduğu gerçeğini hep görmezden gelir. Pornoda bu komik bir boyuta getirilir, o bedenlere dair hangi fanteziniz varsa daha da keyfine varabilmek için kafa kadrajdan çıkartılır. Bu süreçte yer alan kim varsa değeri düşürülür. Ancak bir atletin baldırlarından bahsettiğiniz noktada bu, insanların değerini düşürdüğünüz anlamına gelmez. Zira o atletin vücudu, hayatını vakfettiği işten ayrı düşünülemez. Ona bedeninin mükemmel olduğunu söylemek, birisine çocuklarının şirin olduğunu söylemekle eşdeğerdir. Bir de sizden üstün birini nesneleştirerek, gözetleyerek ya da saplantı haline getirerek gücendiremeyeceğinize dair basit bir akıl yürütme sonucu da var. Twitter ’daki aptallardan biri, halterci Zoe Smith’in cinselliğine dair bir yorum yapmıştı. (Düşünce süreci şöyle gelişiyor: “Bana gay deme ihtimallerine karşın bir kadının kaslarına hayranlık duymaktan korkuyorum. En iyisi ben ona gay diyeyim, bu onları kandırır.”) Smith, blogunda şöyle cevap verdi: “Bizi kişisel olarak çekici bulup bulmadığını umursadığımızı nereden çıkartıyorsun? Ne yapmamızı istiyorsun? Halter kaldırmayı bırakıp ‘erkekçe’ kaslarımızdan kurtulmamızı sağlayacak bir diyete başlamamızı, belki bizi beğenirsin de şansımız olur umuduyla birer ev kadını olmamızı mı?..” Süper insanı gücendiremezsin. Ne hakaretlerinle ne aşırı methiyelerinle...

Beden sporcunun enstrümanıdır

Doç. Dr. Canan Koca Arıtan (Hacettepe Üniversitesi Spor Bilimleri ve Teknolojisi): O bedenlerin seyirlik olması demek performanslarından ziyade o zamana kadarki yapılanlar beslenme düzenleri, yıllarca süren emeğin sonucudur. O bedenin o hale geliyor olması bana göre de takdire şayan bir şeydir. Fakat bu bedenlerin sporcu kimliğinin dışında izole edilerek algılanması da şöyle bir tehlike doğuruyor. Bedeni sadece seyir malzemesi olarak ele almak sporcunun içinde bulunduğu haleti ruhiyeyi bir yandan da görmemezlik demek. Konu beden olunca konu da spor olunca hani kendi alanım içinde önemli olan cinsiyet boyutu var. Bedenler aynı zamanda bizim kültürümüzün cinsiyetin yazıldığı yerlerdir. Bu beden politikalarının en fazla işlediği yerler de spor ortamlarıdır, sporcu bedenleridir. Beden sporcunun malzemesidir, enstrümanıdır, hayatını ondan kazanır, parasını ondan kazanır, o yüzden çok önemlidir. Ama sporcunun bedenleri de maalesef sadece kendi bedenleri olmuyor günümüzde...