Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanı Mustafa Yeşil, AKP ile Gülen cemaati arasında yaşanan dershane gerginliğinin seçimlere nasıl yansıyacağını değerlendirdi. Yeşil, "Hizmet Hareketi oylarla ilgili telkinde bulunmaz ancak dershanelerin kapatılması duygusal kopuşu etkileyecek ve tetikleyecek" dedi
Zaman gazetesinin "Eğitime büyük darbe" başlığıyla yayımladığı haberi ile gündeme gelen dershanelerin kapatılmasına ilişkin yasa taslağı hazırlığı, AKP ile Cemaat arasında gerginliğe yol açmıştı. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yalanlanan haber, ertesi gün Zaman tarafından belgelerle manşete çıkarılmış ve "Böyle bir yasa darbe döneminde bile uygulanamadı" başlığı ile gerilim giderek tırmanmıştı. Cemaate yakın medya kuruluşları hükümetin dershane taslağını “darbe girişimi” olarak değerlendirirken, hükümet çevreleri de cemaati kamuoyunu yanlış bilgilendirerek gerginliği tırmandırmakla suçluyor.
Gülen Cemaati’nin kamuoyuna yaptığı açıklamalarda imzası bulunan Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın Başkanı Mustafa Yeşil Taraf'tan Ertan Altan'ın sorularını cevapladı:
Cemaat dershanelerin kapatılmasına yönelik girişimleri neden bir “darbe” olarak algılıyor?
Dershanelerin kapatılması yeni bir mesele değil. Özellikle son birkaç yıldır, iktidarın, Sayın Başbakan’ın bu konuda değişik değerlendirmeleri olduğunu biliyoruz. Bu konu, milli eğitim sisteminde, dershanelere ihtiyaç kalmayacağı bir düzenleme şeklinde değil de, daha çok dershanelerin doğrudan kapatılması olarak gündeme geliyor. Burada kaygı uyandıran nokta, dershanelerin iyileştirilmesi değil de kapatılmasının düşünülmesi. Bunun her şeyden önce üslup olarak doğru olduğunu düşünmüyorum.
Dershaneler, milli eğitim sisteminde bir sorun değil, zaten var olan sorunların bir sonucu olarak gündeme geldi. Bu anlamda dershaneler, bir arızadan kaynaklı duruma karşı üretilen bir çözümdür. Siz, bünyenizdeki arızadan kaynaklı bir sonucu çözmek yerine dershaneleri kapatmaya kalkarsanız ortada bir iyi niyet olduğunu iddia etmek çok zordur.
Niyet derken neyi kastediyorsunuz? Dershane düzenlemesi, hükümetin, cemaati eğitim alanından tasfiye etmeye yönelik bir girişimi mi?
Ben açıkçası bu niyeti anlamakta zorlanıyorum. Üzüm mü yiyeceğiz, bağcıyı mı döveceğiz? Ben burada üzüm yemeye yönelik bir niyet görmüyorum.
Neden?
Bugün dershanelerin hâlihazırda varlığından dolayı toplumda bir problem yok. Fakat dershanelerin kapatılmasıyla birlikte bekleyen bir sorun var. O zaman soru şu; bizatihi kendisi sıkıntı olmayan bir unsurun sıkıntı haline getirilmesi, demek ki düşünülen daha büyük bir sıkıntının bertaraf edilmesi için.
Nedir bu sıkıntı?
İşte o büyük sıkıntı nedir, ben bunu bilmiyorum. Eğer Hizmet’e had bildirmek gibi bir niyet varsa, gidip iktidara sormak lazım, böyle bir niyetleri var mı yok mu? Eğer had bildirmek değil de milli eğitimdeki sıkıntıları çözmek gibi bir niyet varsa, bence bunun başlangıç yeri dershaneler değil. Beş sefer bakanı değişmiş olan bir bakanlığın sorunun çözümünde başlayacağı yer dershaneler değil.
Dershanelerin kapatılması ne kadar insanı etkileyecek?
Dershanelerde yaklaşık 100 bin insan çalışıyor. Dershaneler ciddi bir istihdam alanı oluşturuyor. Hiç kimse, hiç kimseyi zorla dershaneye gitmeye mecbur etmiyor. Dikkat edin bugün Türkiye’de, üniversite imtihanına girecek öğrencilerin yüzde 60’ı dershaneye gidiyor. Bununla ilgili bir sektör oluşmuş durumda. Bu sektör, kendine gelen insanın ihtiyacını karşılıyor. Özel ders gündeme geldiğinde bakıyorsunuz ki, dershanelerde bir dersin ücreti 5 TL. Yani bir müstahdem, Güneydoğu’da sigara parasını biriktirse ayda 60-70 lira verse hafta sonu bir çocuğunu rahatlıkla dershaneye verebilir.
Fethullah Gülen, dershanelerle ilgili açıklama yaparak herkese sabır temennisinde bulundu. Hükümet dershaneleri kapatmakta ısrarlı olursa cemaat ne yapacak?
Tabiatıyla geçimini buradan sağlayan, buradan ekmek yiyen bu kadar insan gayet halklı olarak hukuki yollara müracaat edecektir. İktidar olmak demek hukuk dışı uygulamaları temsil etmek demek değildir. Ama ülke içerisinde ama uluslararası hukukta bunun mücadelesi verilecektir. İster fert planında ister şirket planında ister bunların oluşturduğu sivil kuruluşlar planında bence bu meselede hukuki adımlar atılacaktır. Bunun da onların hakkı olduğunu düşünüyorum.
Peki bu gerginlik siyasete, özellikle de seçimlere nasıl yansıyacak?
Dershanelerin kapatılmasının bu ülkede duygusal kopuşu çok ciddi olarak hızlandıracağını düşünüyorum. Bu manada dershanelerin kapatılması duygusal kopuşu etkileyecek ve tetikleyecek. Siz benim tabiri caizse çalıştığım alanı iptal ediyorsunuz. Bu noktada çoluğuma çocuğuma götürdüğüm ekmeği berhava ediyorsunuz ve çözüm üretmiyorsunuz. Kaldı ki ben vatandaş olarak sana, daha iyi hayat şartları sağlayacaksın diye, daha özgür, daha demokratik, daha refah ve huzur içerisinde yaşam sağlayacaksın diye destek vermişsem ve sen bugün benim huzurumu kaçırmışsan bunlar ciddi olarak duygusal kopuşu tetikleyebilir.
AK Parti’ye oy verilmez mi?
Hizmet Hareketi’nin bir partiyi bu manada destekleyip desteklemeyeceğini belirlemez. Bunu, ferdi kopuşlar olarak algılamak lazım. Hizmetin bu manada ne bir telkini, ne bir tembihi, ne bir ikazı olur. Sadece hadiseleri gören, yaşayan ve hisseden kimselerin bu manada bir kırgınlığa, duygusal sıkıntıya girme ihtimalleri mümkün.
Kızlı-erkekli evler denilerek başlayan tartışmanın altında, “Işık Evleri” olarak bilinen evlerin kapatılmasına yönelik bir girişim olduğu konuşuluyor.
Bu hususla ilgili bir şey duymadım. Duymayınca, “evet böyledir” demek doğru değil. Ancak bu konuda ifade edilenlere baktığımda ne yurt ne pansiyon ne otel ne de muhtarlığa kayıtlı ev olmayan yerler için endişe ettiklerini görüyorum. Bunların yasal statüye kavuşturulması konusundaki bir yaklaşıma bir şey denemez. Kızlı-erkekli kalma mevzuu bizim ahlakımız, geleneksel yaklaşımımız içinde kabul görmez.
Bu girişimleri farklı yaşam tarzlarına müdahale olarak görüyor musunuz?
Ahlaki değerler açısından, kişisel tercihler açısından, hukuk açısından mesken masuniyetini aşarak kişilerin evlerine giriş hakkının olmadığını düşünüyorum. Biz, bu konuyla ilgili duyarlılığımızı aktaracak, değerlerimizi hatırlatacak şeyler yaparız. Bunlar daha çok sivil zeminde yapılacak şeylerdir. Ama devletin denetim mekanizmasını devreye koyduğunuz zaman kişisel haklar, mesken masuniyeti, uluslararası hukuk açısından rahatsızlık konusu olur.