'Haber'
İhbar haber verme, daha doğrusu bilgi verme, muhbir de bu işi yapan kişi. Taraf'tan Sevan Nişanyan, 'haber' kelimesinin kökenini yazdı...Arapça xırıltılı x sesiyle xabar “bilgi”, ama özellikle insanın kendi gözüyle görüp emin olduğu bilgi. İstanbul Türkçesinde x sesi en geç 18. yüzyılda piyasadan kalkmış, hatta bu sesi telaffuz etmek “gülünç” ve belki “kıro” bir davranış sayılır olmuş. Neden? Moda işte, nedeni yok. O yüzden Türkçesi yumuşacık haber. Ama Anadolu ağızlarında hâlâ xabar geçer. İstanbul Türkçesinin birçok arkaik özelliklerini koruyan İstanbul Ermenicesinde de xabar diye telaffuz edilir. Rahmetli anneannem öyle derdi de dalga geçerdik. Haklıymış halbuki. İhbar haber verme, daha doğrusu bilgi verme, muhbir de bu işi yapan kişi. Kenan Evren’in padişahlığında her gün radyo ve televizyonda “muhbir vatandaşlar” teşvik edilirdi. Sanırım bir devletin düşebileceği en derin ahlaksızlık düzeyi budur. Bunu yapan bir devletin, toplum sağlığı açısından feshedilip yerine yenisinin kurulması gerekir. Muhabere Arapça eski sözlüklerde yok, Osmanlıca eski sözlüklerde de yok. İlkin 19. yüzyıl ortalarına doğru Türkçede türemiş olmalı, Arapça fiilin işteşlik bildiren üçüncü vezninde masdar, “haberleşme” anlamında. Bu işi yapan kişi olan muhabir de en erken 1900 tarihli Şemseddin Sami sözlüğünde geçiyor. Posta ve gazete çağına ait kavramlar ikisi de. Suriye istihbarat örgütünün adı olan el-Muhaberat sanırım Osmanlıcadan özenti olmalı. İstihbar etmek Arapça fiilin onuncu vezninde bir türev, “haber istemek” veya “çaba ve zorlukla bilgi elde etmek” gibi bir anlamı var. İstihbârât bunun çoğul adı, istihbar edilen şeyler. Bu işi yapan kişinin *müstahbir olması lazım hesapta, ama öyle bir kelime yok.