HaberTürk yazarı Nihal Bengisu Karaca, İçişleri Bakanlığı'nın İstanbul Büyükşehir Belediyesi personeline yönelik başlattığı terör teftişinin ardından, iktidarın "'İBB’yi kayyum atama yoluyla geri alalım, Ekrem İmamoğlu’nu siyasi yasaklı hale getirerek denklem dışı bırakalım" şeklinde bir planı devreye sokuyor olabileceğini yazdı.
"İçine girilen ekonomik dramın atlatılması için İstanbul’un gelirlerine ihtiyaç duyan Cumhur İttifakı İBB’yi terör örgütüyle ‘iltisak-irtibat’ diyerek hedef haline getirip İBB’nin başına kayyum mu atamak istiyor?" sorusunun gündeme geldiğini söyleyen Karaca, iki ihtimal üzerinde durdu:
"1) Kur korumalı mevduat ürününü sunan ve bir şekilde doların düşürüp TL’nin yükselmesini sağlayan iktidar söylem üstünlüğünü yeniden ele geçirdi ve yeniden gündemi belirlemeye başlamışken bu üstünlüğü kaybetmemek için İBB’nin terörle iltisaklı kişileri işe aldığından bahsediyor. Yani amaç, gündem belirlemek, İBB’yi sindirmek ve teftiş ile üzerinde tepinilecek yeni malzemeler bulmak ve seçimlerde kullanmak.
2) Daha da uzun erimlisi, geniş spektrumlusu. Yani: “Hazır siyasi üstünlük bize geçmiş iken hem İBB’yi kayyum atama yoluyla geri alalım hem de Ekrem İmamoğlu’nu siyasi yasaklı hale getirerek denklem dışı bırakalım” şeklinde bir plan da devreye sokuluyor olabilir.
Fark ettiyseniz ilki daha dolayımlı. İkincisi daha kapsamlı ve keskin, direkt hedefe yönelik."
Karaca, yazısında CHP'li İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne İçişleri Bakanlığı'ndan duyurusu yapılan 'terör' iltisaklı özel teftişle ilgili olarak, "Belediye, Adalet Bakanlığı’nın verdiği adli sicil ile bağlıdır. Adli sicili düzgün ise, kişinin yeterliliği başvurduğu işle uygunsa işe alır." değerlendirmesini yaptı.
Karaca'nın konuyla ilgili ifadeleri şöyle:
"Önce CHP’li Belediyeler terörle iltisaklı 45 bin kişiyi işe almakla itham edildi. Sonra İçişleri Bakanlığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde işbaşı yaptırılan bazı çalışanların, terör örgütleriyle iltisaklı olduğu iddiasıyla özel teftiş başlatıldığını açıkladı. Bütün bunlar olurken fonda, “İstanbul hazır, inancımız tam” yazılı bir Erdoğan paylaşımı vardı. Sosyal medya afişteki hata ile, yani arka planda yer alan caminin İstanbul camilerinden biri değil, Edirne’deki Selimiye Camii olmasıyla ilgilenmişlerdi. Şimdi bu paylaşımın İBB’ye yönelik suçlamalar ve bu suçlamaların sonucu ile alakalı bir gönderme olup olmadığı tartışılıyor.
Köküyle ilgili sorunumuz vardır yoktur ayrı ama günün sonunda CHP gibi köklü bir partinin, anayasal düzenin gerek ve yeter şartları çerçevesinde kurulmuş ve varlığını sürdürmüş meşru bir partinin teröristleri bile isteye işe alacağı iddiası mantıklı mı?
CHP’li belediye işe alım yaparken MİT’ten destek alacak değil, Jandarma’ya "Mücavir alanda bu tipe rastladınız mı?” diye soracak değil. Bir yetki şeması var var sonuçta. Belediye, Adalet Bakanlığı’nın verdiği adli sicil ile bağlıdır. Adli sicili düzgün ise, kişinin yeterliliği başvurduğu işle uygunsa işe alır.
Hem Allah aşkına nedir şu ‘irtibat’ ve ‘iltisak’?
“Terör örgütü üyesi olmamakla beraber…” diye başlayan tanımların ucundan çıkan şu icatları sayesinde hasbelkader bir teröriste hatta bazen kendisinin terörist olduğunu bilmeyen tırnak içinde teröriste ‘selamünaleyküm’ demek bile ‘iltisak’a girebiliyor.
Gerçi şöyle oluyor: İktidarı destekliyorsanız, geçmişte beraber iş yapsanız da, siyaset yapsanız da, yediğiniz içtiğiniz ayrı gitmese de bu iltisak sayılmıyor.
Ama iktidara muhalefet ediyorsanız, siyasi olarak AKP’den ya da MHP’den uzak iseniz, hakkında soruşturma olan ya da olmayan ama devletin bir şekilde izlemeye aldığı birine selam verirseniz ‘iltisak’, çay verirseniz ‘irtibat’…
Böyle adalet olur mu, bu şartlarda kimin hukuk güvenliği var, ben anlayamıyorum, anladığını iddia edenlere de inanmıyorum."