Haberal’ın dokuz hâkimden tazminat kazanma gerekçesi açıklandı

Haberal’ın dokuz hâkimden tazminat kazanma gerekçesi açıklandı

T24- Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, “Ergenekon” soruşturması çerçevesinde tutuklu bulunan Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal'ın açtığı tazminat davasında, tahliye taleplerini reddeden dokuz hâkimin bin 500'er TL tazminat ödemesine ilişkin kararın gerekçesini yayımladı.

Haberal'ın avukatları, müvekkillerinin bir yılı aşkın süredir tutuklu bulunduğunu, hayati risk taşıdığını ve tutukluluk süresinin bu nedenle hastanede geçtiğinin mahkeme tarafından karar altına alınmasına karşılık, tahliye taleplerinin geri çevrildiğini belirterek, tahliye taleplerini reddeden dokuz hâkim hakkında tazminat davası açmıştı.

Hâkimlerin birinci sınıf hâkim olması nedeniyle ilk derece mahkemesi sıfatıyla davayı görüşen Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, hâkimlerin her birini bin 500 lira manevi tazminat ödemeye mahkum etmişti.

Daire, karara ilişkin gerekçesini açıkladı. Gerekçeli kararda, “Dava konusu tutukluluğun devamına ilişkin karar ile davacının yaşam hakkının tehlikeye düşürüldüğü, koruma tedbiri ile öngörülen amaç dışında sonuçlar meydana geldiği, eşitlik ilkesine aykırı davranıldığı ve yeterli gerekçe de gösterilmediği, masumiyet karinesinin göz ardı edildiği, bu durumun, yoruma ihtiyaç göstermeyecek derecede açık ve kesin olan kanun hükmüne aykırı olduğu ve ağır kusur oluşturduğu, davalıların sorumluluklarını gerektirdiği kanaatine varılmıştır” denildi.

HABERAL'IN YAŞAM HAKKI 'TEHDİT ALTINDA'

Haberal'ın yaşam hakkının “tehdit altında” olduğuna işaret edilen kararda, şunlar kaydedildi:“Öngörülemeyen bir yargılama sürecinin sonuçlanmasını beklemesi gerektiği kabul edilemez. Çünkü, yaşam hakkı, en kutsal ve birincil haktır. Davacının yaşam hakkının tehlikeye düşürülmesi, elinden alınması halinde, diğer tüm temel hak ve hürriyetlerin hiçbir değeri kalmayacaktır.

Yine, davacının dosyaya yansıyan öz geçmişi, bilim adamı kimliği, gerek ülke çapında ve gerekse uluslararası düzeyde başarılı çalışmalar yapmış olması, kaçma ve delillerin karartılmasına ilişkin değerlendirmelerde göz önünde bulundurulmak gerekir. İddianamede yer alan iletişimin tespiti kayıtlarından davacının, şüpheli sıfatı ile tüm yaşam ve faaliyetlerinin çok yakından izlendiği anlaşılmaktadır. Bu denli teknik imkanlara rağmen kaçma veya delillerin karartılması ihtimalinden söz edilmesi, inandırıcı bulunmamaktadır.

Yukarıda da vurgulandığı üzere, ceza yargılamasının tutuksuz yapılması asıldır. Koruma tedbiri anlamında tutuklama ise istisnai bir nitelik taşımaktadır. İstisnanın, kural haline dönüştürülmesi masumiyet karinesi ve adil yargılanma hakkının ihlali sonucunu doğurmaktadır.”