T24 - Eski Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad’ın karakutusu sayılan ve Beşar Esad ile görüş ayrılığına düştüğü için sürgünde olan eski Suriye Devlet Başkan Yardımcısı Abdülhalim Haddam, ülkedeki durum tehlikeli boyutlara ulaşmadan Esad’ın pes edeceğini umduğunu söyledi. Abdullah Öcalan’ı Suriye’den yollayan kişi de olan Haddam, “Aslında ülkeyi Beşar Esad değil, babası Hafız Esad mezarından yönetiyor” dedi. İşte Haddam’ın değerlendirmeleriEsad pes edecektir Hürriyet gazetesinde yer alanhaber şöyle:- Suriye rejimi polis, istihbarat ve askeri kurumlar üzerine kuruludur. Bu nedenle muhalifler öldürülerek susturma yoluna gidiliyor. Baskı gören ve hayat şartlarının ağırlığı altında ezilen vatandaş mecburen isyan ediyor ayaklanıyor. Ancak özgürlük ateşi yandığına göre çok çok ciddi olan Suriye’deki durum daha tehlikeli boyutlara ulaşmadan Beşar Esad’ın pes edeceğini umuyorum. Suriye’de değişimin kanlı değil barışçıl bir şekilde son bulması gerekiyor, ben buna inanıyorum. 'Yabancı müdahalesi kabul edilemez' - Sokakları dolduran ve ülkenin geleceği olan protestocu gençlerle muhalif gruplar başka ülkenin askerlerini Suriye topraklarında görmek istemezler. Başka ülkelerin müdahalesini de kabul etmezler. Bu nedenlerle Suriye’de bir an önce halkın sesine kulak verilip özgür seçimlerin yapılabileceği demokratik bir rejim ve rüşvetçilerin yargılanacağı bir sistem olması en büyük dileğimdir. Suriye halkı çok yakın bir zamanda katilleri, hırsızları ve sorumluları hapse atacaktır. 'Katiller ‘Esad’ın Fedaileri’ - Suriye’de şu anda cinayetleri kimler işliyor biliyor musunuz? Cumhuriyet Muhafızları, ordu ve Muhabarat’tan (İstihbarat Servisi) elemanların bulunduğu ‘Fedai ül Esad’ birimi, Suriye ile Lübnan arasında kaçak trafiğini yöneten rejim yanlıları. 'Babasından kalan her şeyi kullanıyor' - Hiçbir Suriye vatandaşının verilen reform sözlerine güveni yok. Çünkü rejime güvenmiyor, 2000 yılından bu yana bu reform sözlerini dinledikleri için inanmıyorlar, Esad rejimi daima reform kelimesinin arkasına saklanıyor. Reform kararı Baas Parti Kongresi’nin 2005 yılı toplantısında kararlaştırılmıştı. Beşar Esad babasından miras kalan bütün karar alma mekanizmalarını değiştirmeden aynen kullanıyor. Hükümete, orduya, Muhabarat’a, polise istediğini yaptırıyor. Kararı tek başına alıyor. Aslında ülkeyi Beşar Esad değil sanki babası Hafız Esad mezarından yönetiyor. 'Esad krizi yönetemiyor' - OHAL’ı iptal etmek bir dakikasını bile almadığı ve sadece bir imzasına baktığı halde bunu yapmıyor. Hükümete emir vererek OHAL’ı kaldırıyor, aynı gün gösteri yapan 8 genç, asker-polis kurşunuyla can veriyor, çünkü yapılan kağıt üzerinde bir operasyondur ama uygulamanın durdurulması onun iki dudağı arasındadır. Zira Beşar Esad kararları kendisi alır, yetkililere sorgulamadan uygulamak kalır. Cuma namazı sonrası gösterilerde ülke genelinde 69 kişinin öldüğü haberleri geldi. Bu nasıl olağanüstü hali kaldırmadır. Esad sinirli kişiliği ile krizleri yönetirken büyük hatalar yapıyor, daha doğrusu krizleri yönetemiyor, çünkü o ne politika ne de siyaset bilir babası, yani Hafız Esad krizlerden nasıl ve ne zaman çıkılacağını çok iyi biliyordu. Oğlu ise kriz yönetmekten acizdir. Projeler sundum destekledim, olmadı Cumhurbaşkanı Hafız Esad hayatını kaybettiği gün Şam dışındaydım. Şam’da Dr. Beşar Esad’ın babasının evinde beni beklediği bilgisi ulaştırıldı. Köşke gittim. ‘Ulusal Liderlik Komitesi’nin de orada olduğunu gördüm. Bana Hafız Esad’ın öldüğünü, onun yerine Beşar Esad’ı aday gösterdiklerini ve bunun için anayasa değişikliği önerisinde bulunduklarını söylediler. Anayasada ilgili 86. maddenin değiştirilmesini onaylatarak Beşar Esad’ın Cumhurbaşkanı olmasını engelleyen yaş problemini ortadan kaldırıp 34 yaşında Cumhurbaşkanı ve silahlı kuvvetlerin başına gelmesi sağlandı. Dr. Beşar Esad’ı yakından tanımıyordum. Ancak bununla birlikte gerek siyasi, gerek ekonomik, idari ve yargısal reformlar yapacağı, devlette ve devlet aygıtlarında kökleşmiş yolsuzlukla mücadele etmek amacıyla ciddi kararlar alacağı ümidi ve beklentisi ile kendisine yardımda bulunmak için ciddi gayret gösterdim. Reform projeleri sundum. Reform çağrılarını cevapsız bıraktığı gibi emniyet teşkilatı aracılığıyla benim güvenilirliğimi zedelemek amacıyla çarpıtılmış bilgilere dayalı kampanyalar yaptırıldı.Kendisiyle yıllar süren işbirliğim sonucunda Esad’ın zihninde reformların ciddiyetle hayata geçirilmesi yönünde kararlılıkla yürümek gibi bir yöneliş olmadığını anladım. 2005 yılı Haziran ayının 5’inci gününde Baas Partisi yönetim komitesindeki ve hükümetteki görevlerimden istifa ettim. Suriye’de rejim değişmeli Hafız Esad’a 21 yıl süreyle Cumhurbaşkanı yardımcılığı yapan Haddam, Esad ölünce anayasaya göre bir süre vekâleten cumhurbaşkanı oldu. Beşar Esad’ın yaşı nedeniyle Cumhurbaşkanı olmasını engelleyen anayasa maddesinin değiştirilmesini onaylayarak 34 yaşında cumhurbaşkanı ve başkomutan olmasını sağladı. Haddam, Suriye hükümetinin siyasi, ekonomik reform sürecinde başarılı olacağına inanmadığını söyleyerek, Başkan Yardımcılığı görevinden ve Baas Partisi’nden istifa etti. Beşar Esad’ın suikaste kurban giden eski Lübnan Başbakanı Refik Hariri’yi pek çok kez tehdit ettiğini ve öldürülmesinde parmağı olduğunu iddia ettikten sonra da, 2005’te ülkeyi terk ederek Fransa’ya iltica etti. Fransa, siyasi faaliyet ve açıklama yapmamak koşuluyla Haddam ve ailesini kabul etti. Bu nedenlerle Haddam siyasi faaliyetlerini Fransa dışında Madrid, Brüksel, Londra, Cenevre ve Lüksemburg gibi Avrupa kentlerinde yaptı. Yurtdışındaki Suriye rejim muhalefet liderleriyle bu başkentlerde toplantılar başlatarak Beşar Esad hükümetinin yerine demokrasi yoluyla geçici bir hükümet kurma amacıyla birleşik cephe oluşturdu ve ‘Bütün Suriyeli muhalefet grupları ve eylemcilerinin, Suriye’de rejimin değişmesi gerektiği sonucuna vardığını’ duyurdu. Toplantılara aralarında Suriye Müslüman Kardeşler örgütü, Liberaller, Komünistler ve Kürtlerin bulunduğu 25 muhalefet lideri katıldı. 'Alevileri kışkırtıyor' - Suriye halkı, Hıristiyan ve Müslüman halklarıyla, mütedeyyin olmakla birlikte mutaassıp ve aşırı bir halk değildir. İnsanların hayatlarını, güvenlik ve geleceklerini tehdit eden bir krizden geçerken Allah’a yönelmeleri ve ondan yardım isteyerek ona sığınmaları normaldir. Allah’a inanan herkesin radikal olduğunu ileri sürmek gerçekdışı ve mantıksız iddiadır. ,Sünniler destekledi - Sünni Müslümanlar Suriye’de ezici çoğunluğu oluşturmalarına rağmen hiçbir zaman aşırı davranışlarda bulunmadılar ve yobazca davranmadılar. Tam aksine devamlı olarak vatanın birlik ve beraberliğini korumaya özenli davrandılar. Hafız Esad 1970 yılında gerçekleşen değişimden sonra Suriye vilayetlerine yaptığı ziyaretlerde benzeri olmayan bir kabulle karşılaştı. Daha sonra ülkenin cumhurbaşkanlığını üstlendiğinde halkın büyük bir kesimi tarafından desteklenmişti. Kendisini destekleyen bu büyük kalabalıklar Hafız Esad’ın Alevi kesimden olduğunu biliyordu. Bunu dile getirmemin nedeni izolasyon, ayrımcılık ve bastırma politikalarını uygulayan bu rejim ezici çoğunluğun evlatlarını emniyet ve askeri kurumlarına girmekten alıkoydu ve böylece topluma etnik ayrımcılığı empoze etti. Kötüleme propagandası - Ayrıca Suriye’deki Sünni Müslümanlar ülkedeki diğer Müslüman veya Hıristiyan kesimlerle çatışma veya düşmanlıktan yana değiller. Çünkü vatanın birlik ve beraberliğine düşkündür ve bu tüm Suriyelilerin önceliklerin en başında yer alır. Beşar Esad, Alevi topluluklar arasında değişimin, bu kesimin aleyhine olacağı söylemini yayıyor. Böylece onları korkutmaya ve koruma içgüdüsüne sarılmalarını sağlayarak gençlerin devrimine karşı desteklerini almaya çalışıyor. Bu durumu Alevi topluluğun kanaat önderleri, siyasileri ve din adamları ile aydınlarının takdirlerine bırakıyoruz. Özal, Kürt sorunu için çözüm istedi - Abdullah Öcalan’ın Temmuz 1979’da Suriye’ye yerleşmesinde Hafız Esad’ın Aralık 2004’te ölen kardeşi Cemil Esad önemli rol oynadı. Ben başkan yardımcısı olarak dış politikadan sorumlu olduğum için karşı olduğumu söylemiştim. Buna rağmen Cemil Esad’ın Öcalan’ı Türkiye’ye karşı kullanmak için Suriye’ye getirdiğini sanıyorum. Cemil Esad, Öcalan’la çok samimiydi. Hafız Esad, Öcalan ile direkt görüşmüyordu ama Suriye’de bulunduğu süre içinde Öcalan ile ilgili bilgileri muntazam bir şekilde Cemil Esad’tan alıyordu. - PKK ve Öcalan’dan dolayı Suriye-Türkiye ilişkileri çok gergindi. Turgut Özal başa geldiğinde Türkiye’nin, PKK ve Kürt meselesine el atarak çözüm aradığı bilgilerini aldık. Suriye topraklarında PKK ve Öcalan’ın faaliyetlerini durdurması için bizimle ilişkiye geçildi. İki ülke arasında Eylül 98’den önce çözüm bulunacağı konusunda bir anlaşmaya varıldı ama maalesef yürümedi. Devlet Başkanı Hafız Esad’ta önce bu anlaşmaya karşı çıkmadığı halde sonra nedenlerini bilmediğim gerekçelerle vazgeçtiğini söyledi. - 1996 -1997 arasında Başbakan olan Necmettin Erbakan, danışmanları vasıtasıyle Lübnan’da faaliyet gösteren ve başkanlığını Faysal Mevlevi’nin yaptığı Sünni hareketi olan ‘Cemaat-i İslami’ ile ilişkiye girerek Türkiye ile PKK konusunda arabuluculuk yapmamızı istedi. Hükümet nezdinde değerlendirilerek sorunun çözümü için gerekenin yapılması kararlaştırıldı. Ben de Öcalan’ı çağırtarak kendisine durumu anlattım ve Türkiye’den ne istediğinin sorulduğunu bunu mektupla bildireceğimizi söyledim. - Öcalan, Türkiye’den toprak istemediklerini, PKK’nın Türkiye topraklarının dışına çekilmesini kabul ettiğini söyledi. Elindeki dosyada bu istekleri yerine getirmek için hazırlanan planlar ve bilgiler yer alıyordu. Bu bilgiler çerçevesinde o yıllarda Ankara Büyükelçimiz olan Abdülaziz Rifai vasıtasıyla Başbakan Erbakan’a iletilmesi için bir mektup gönderdik. Erbakan iade etti - Erbakan bu mektuba verdiği cevapta ‘Bunlar bizim isteklerimizi karşılamıyor’ dedi ve bize Türkiye’nin şartlarını yazdığı yeni bir mektupla iletti. Bu mektupta ‘PKK’nın derhal silah bırakması ve Güneydoğu Anadolu toprakları dışına çekilmesi ile Öcalan’ın Suriye topraklarından çıkması isteniyordu. Ankara’nın bölgeye asker sevkettiği ve sınırda yığınak yaptığı, Akdeniz’de ise bir tatbikat hazırlığı haberleri geliyordu. Durum gerçekten ciddiydi. Büyükelçimizden ikinci mektubu alınca Öcalan’ı bir kez daha ofisime çağırttım ve Türkiye’nin şartlarını bildirdim. Kendisine PKK ile tüm ilişkilerimizi kesme kararı aldığımızı, Türkiye ile geri dönülmez bir yola girmek istemediğimizi söyledim, Öcalan durumu yakından izliyordu, şartları kabul ettiğini söyledikten sonra Ekim 1998’in ilk günleriydi yeni bir mektubu Ankara elçimiz Rifai’ye ilettik. Büyükelçimiz yeni mektubu ilettiğinde Erbakan ‘Tamam ancak Genelkurmay Başkanı ile görüşeyim sonra cevap veririm’ dedi ama daha sonra aynı mektubu Büyükelçimize ‘Bu mektup sizde kalsın’ diyerek iade etti. Mübarek’in çabaları Türkiye ile savaşın eşiğine gelindiği biliniyordu. Mısır Devlet Başkanı Mübarek arabuluculuk görevini üstlendi. Mübarek Türkiye’ye gidip döndükten durumu anlattı. Türkiye’nin, Suriye’ye terörü beslemeyi durdurması için 45 gün süre tanıdığı ve diplomatik girişimlere son vereceği haberleri geliyordu. Bekaa kapatıldı - Dışişleri Bakanımız Faruk El-Şara, Kahire’den döndükten sonra İstihbarat servisimiz Muhabarat’a ve General Gazi Kenan’a Öcalan’ın Suriye’den çıkarılması ve PKK’nın Lübnan’daki kampları kapatılması emri verildi. Suriye’nin kontrolünde olan Lübnan’daki PKK’nın Bekaa kampı olmak üzere Filistinlilerin kampları ile birlikte 9 kampı kapattık. Evdeki Türk Ataşe - Şimdi size bugüne kadar ilk kez açıklayacağım bir bilgiyi veriyorum. Bu süreçte Öcalan, Şam’ın merkezinde Türk Askeri Ataşesi’yle aynı binada kalıyordu. Aynı binanın değişik katlarındaydılar. Türk Ataşe, Öcalan’ın aynı binada kaldığından haberdar değildi. Muhabarat yetkilisi ‘Can güvenliğin için tehlikeli bir yerde kalıyorsun’ dediğinde öcalan şu cevabı verdi: ‘Türk Askeri Ataşesi’yle aynı binada olduğumuzu ilk günden beri biliyorum ama o benim burada oturduğumu bilmiyor. Onun için çok rahatım, böyle üst düzey bir Türk yetkilisiyle aynı binada kaldığım hiç kimsenin aklına gelmez. Suriye’nin en güvenli binasında oturuyorum demektir.’ Öcalan’a ‘Türkiye ile savaşa gireceğiz git’ dedim Öcalan’ın Suriye’ye tehlike oluşturduğunu hükümet yetkilileri de konuşmaya başlamış ve konunun Liderlik komitesi ve Baas Partisi Konseyi’nde görüşülmesi kararlaştırılmıştı. Hafız Esad da artık Öcalan’ın Suriye’yi terk etmesi gerektiği konusunda ikna olmuştu. Öcalan’la bizzat ben görüştüm. Onu büroma getirdiler. Durumun vahametinin farkındaydı. ‘Türkiye ile savaşın eşiğine geldik, durum çok ciddi, önemli kararlar alındı. Bunlardan biri de senin Suriye toprakları dışına çıkman’ dediğimde, ‘Türkiye’nin savaş konusunda çok ciddi olduğunu biliyorum, krizin büyümemesi için birkaç gün sonra Suriye’den çıkacağım’ diyerek izin istedi. Birkaç gün sonra Öcalan’ın Şam havalimanından biletini alarak, tarifeli bir uçakla Atina’ya gittiği bildirildi. O günlerde Öcalan’ın Suriye’den ayrılması için özel uçak tahsis edildiği söylentileri yayılmıştı, bu söylentiler tamamen uydurmaydı ve doğru değildi. Öcalan’nın bazı ülkelerin istihbarat servisleriyle görüştüğü servislerimizce de biliniyordu, sanıyorum Şam’dan ayrıldıktan sonra bu ilişkilerini kullanmıştır.