Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan, asgari ücretin çalışma hayatında yaygın ücrete dönüştüğüne dikkati çekerek, "Belirlediğimiz sadece asgari ücret değil. Aslında emekçilerin yüzden 40'ının geçim ücretini belirliyoruz. Bu bir asgari ücret olmaktan çıkmış durumda" dedi. Arslan, EYT ile ilgili de, "8 Eylül 1999 öncesi işe girenler, emeklilik haklarını kazanmalı. O hak onlara verilmeli. Burada yeni bir yaş sınırının yeni sorunlar doğuracağını düşünüyorum. Bence bütünüyle 8 Eylül 1999'dan önceki haklara geri dönülmelidir" görüşünü dile getirdi.
Arslan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, HAK-İŞ olarak geride kalan üç yılda TÜRK-İŞ'in daveti üzerine asgari ücret sürecine dahil olduklarını anımsatarak, TÜRK-İŞ'ten bu yıl böyle bir davet almadıklarını belirtti. Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun yapısını, kapsayıcı ve katılımcı bulmadıklarını vurgulayan Arslan, komisyonun hem yapı hem de kriterleri bakımından değişmesi gerektiğini söyledi.
"Bu komisyonun yapısında, gerçekten sağlıklı bir asgari ücretin çıkmayacağı belli" diyen Arslan, şöyle konuştu:
"Avrupa Birliği ülkelerinin ortalamasına baktığımız zaman toplam çalışanlar içerisinde asgari ücretlilerin oranının en yüksek olduğu ülke yüzde 15 ile Slovenya. En düşük olduğu ülke ise yüzde 0,6 ile İspanya. Avrupa Birliği ülkelerinde tüm çalışanlar içerisinde asgari ücretlilerin ortalaması yüzde 5-6 düzeyinde. Sayın Çalışma Bakanı'nın açıklamalarını esas kabul edersek Türkiye'de bu yüzde 38. Belirlediğimiz sadece asgari ücret değil. Aslında emekçilerin yüzden 40'ının geçim ücretini belirliyoruz. Bu bir asgari ücret olmaktan çıkmış durumda. Bunun sebepleri tartışılabilir. Asgari ücreti belirledikçe, asgari ücretin üzerindeki ücretlerin de aynı oranda yükselmesi gerekiyor. Ancak bu da toplu sözleşme düzeninde mümkün. Toplu sözleşme düzeni yoksa ve işçilerin ücreti, asgari ücretin bir miktar üzerindeyse bunların ücretlerini kim belirleyecek? Bu işverenlerin inisiyatifine bırakılabilir mi? Onların insafına bırakıldığında keyfi bir uygulamayı beraberinde getirecek."
Arslan, çalışanların yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı karşısında dayanacak gücünün kalmadığını ifade ederek, şöyle devam etti:
"Özel sektörde asgari ücreti artırarak kayıt dışını önleyecek, asgari ücreti artırarak işten çıkarmaları önleyecek bir modele ihtiyacımız var. Bazı işverenler asgari ücret artınca işçileri azaltmak için pusuda bekliyor. Bazıları kayıt dışına kayma yaklaşımında. Bu çok tehlikeli bir durum. Bunun için sendikalı işverenlere bir kısım teşvikler verilebilir, bir şekilde özel sektörün işçi çıkartmaması için bir tedbir almalı. Sadece asgari ücreti rakam olarak belirlenip, bunun faturasının daha sonra çalışanlara yıkıldığı bir asgari ücret bizim kabul edeceğimiz bir asgari ücret değil. İşverenlerin işçi çıkartmayacağı, kayıt dışına gitmeyeceği, asgari ücretin üzerinde ücret alanların da ücretlerinin belirli oranda yükseltileceği bir modele ihtiyacımız var. İşçi ve işverenlerin beklentileri farklı ama uzlaşmayı yakalamalıyız."
Geçen yıl yapılan düzenlemeyle tüm ücretlerde asgari ücret kadar olan kısmın vergi dışı bırakıldığını anımsatan Arslan, bu önemli düzenlemeye rağmen çalışanların ağır gelir vergisi yükü ile karşı karşıya olduğunu söyledi. Arslan, gelir vergisi dilimlerinin çalışanlar lehine düzenlenmesi yönündeki taleplerini yineleyerek, şunları kaydetti:
"2002'de bir işçinin en düşük vergi diliminden bir üst vergi dilimine geçmesi için 15 asgari ücret kadar ücret alması gerekiyordu. Asgari ücretli bir işçi, ocak ayıdan aralık ayına kadar herhangi bir vergi dilimine geçmeden çalışmaya devam ediyordu. Şimdi ise bu çalışan dört asgari ücret kadar ücretle bir üst vergi dilimine geçiyor. Vergi dilimlerine, asgari ücretin artış oranına paralel oranda artış yapılmaması nedeniyle çalışanlar daha fazla vergi vermek zorunda bırakıldı. Dolayısıyla asgari ücreti konuşurken, bunları da konuşmamız gerekiyor. 2018 ile 2022'yi kıyasladığımızda 2018'de sermayenin milli gelirden aldığı pay yüzde 48 iken, 2022'de bu yüzde 52'ye çıktı. 2018'de emeğin sermayeden aldığı pay yüzde 32 iken bugün yüzde 26'ya düştü."
EYT sorununun, uzun yıllardır gündeme getirdikleri ve çözümü için mücadele verdikleri konular arasında olduğunu vurgulayan Arslan, EYT sorununun ortaya çıkmasına neden olan düzenlemenin yasalaşması sürecinde mitinglerle tepkilerini ortaya koyduklarını anımsattı. O dönem, "Mezarda emekliğe hayır" sloganlarıyla yaptıkları mitinglerle düzenlemeye karşı çıktıklarını anlatan Arslan, "Bu düzenlemeyle emeklilik koşulları geriye doğru yürütüldü. Maç oynanırken kuralların değiştirmek gibi bir durumdu bu. O dönem IMF ile yapılan görüşmelerde kredi için ilk şart emeklilikte yaşın yükseltilmesiydi. Burada bu yapıldı" dedi.
Arslan, EYT sorununun tamamen çözülmesi gerektiğine işaret ederek, "8 Eylül 1999 öncesi işe girenler, emeklilik haklarını kazanmalı. O hak onlara verilmeli. Burada yeni bir yaş sınırının yeni sorunlar doğuracağını düşünüyorum. Bence bütünüyle 8 Eylül 1999 önceki haklara geri dönülmelidir" diye konuştu.
Kamuda 1 milyona yakın taşeron işçinin 2017'de yayımlanan 696 KHK ile kadroya alındığını anımsatan Arslan, bazı taşeron işçilerin ve KİT'lerdeki çalışanların kapsam dışında bırakıldığını belirtti. Hem kadroya geçen taşeron işçilerin hem de kadro kapsamı dışında kalanların çözüm bekleyen sorunlarının olduğunu vurgulayan Arslan, şu değerlendirmede bulundu:
"Kadro kapsamının dışında bırakılanların kadrolarının verilmesini istiyoruz. Kadroyu alanların ise, özlük haklarında sorunlar var. Mesela belediye şirketlerinde çalışan arkadaşlarımız, belediye şirketleri kamu kabul edilmediği için ilave tediye alamıyor. 696 KHK kapsamında olan arkadaşlarımıza zorunlu emeklilik durumları var. İşe girdikleri dönemdeki şartlar ile fiilen yaptıkları işler arasında uyumsuzluk söz konusu. Tayin ve becayiş hakları konusunda sıkıntılar var. Bunların bir an evvel çözüme kavuşturulmasını bekliyoruz."
TIKLAYIN - Asgari ücret kulisi: Hükümet kanadının 8 bin TL üzerinde bir teklifle masaya oturması bekleniyor