Hak sözle batıl murad ediliyor

Hak sözle batıl murad ediliyor

Murat Kapkıner

Hariciler, biliyorsunuz, samimi ama dangalak olduklarından, bir ayeti, önünü arkasını budayarak ya da zahirine aldanarak çok cinayet işledi. Boynunda Mushaf’la dolaşan sahabiyi “Allah’tan başka bir şeye itimat edip puta tapıyorsun” diyerek boğazlayabildiler. Hz. Ali Sıffîn savaşında hakemi kabul ettiği için tekfir ettiler (kâfir saydılar). Belgeleri: “Hüküm (vermek) Allah’ındır” ayetiydi.

Mübareğin bunlar hakkındaki sözü şu: “Hak sözle batıl murad ediliyor”. Duhat-ı Arap’tandı. (Arap kavminin dahilerinden).

İmdi Sayın Başbakan, malûm şahsı amaçlayarak: “kızların başörtüsü için: ‘fürûattır’ (ayrıntıdır) demedin mi” diyor. Anında bilimsel (gerçekten bilimsel) yanıt geliyor: (Özetle) “Bütün Ehli Sünnet uleması İnanca usül (asıl), amellere (edimlere) de fürû demiştir. Bu bakımdan başörtüsü fürûdur”.

Doğru. Vallahi.

Önceki yazılarımda konu ettim mi anımsamıyorum: ilk ortaya çıktığında biz bu Zat’ı bir ‘kassas’ sanmış itibar etmemiştik. Kassas, İslam tarihinde (günümüze kadar da eksikliği hissedilmeyen) bir vaiz tipini betimliyor: Vaaz kürsüsünde yalan yanlış hikâyeler anlatıp, halkı cuş-u huruşa getiren cahil vaiz.

Günün birinde, sıkıştırıldığında, İslam’ın kaynaklarını birdenbire, Salt Kur’an-Kerim’e indirgeyebilmesi karşısında şaşırmıştım: Hayır! Bu Adam kassas filan değildi, İslam’ı biliyordu. Demek kürsüde bir cahili dinliyor ama aslında o Zat’ın âlim olduğunu bilmiyorduk. (Yukarda andığımı söyleyebilmek ayrıca bilimsel cesaret de ister). Demek o kürsülerin hiçbirine kendisi inanmıyordu. Maksat halkın nabzına başarılı bir aktörlükle şerbet vermek, dolayısıyla kışkırtmak.

Yukarda alıntıladığım Sayın Başbakan’a verilen yanıt da tarihidir ve doğrudur.

Öyle ama şimdi Başbakan da dese ki “namaz, oruç, hac, zekât da (İslam’ın tamamı) fürûattır; aynı fetvayı verebilecek misin. Önemlisi: bu fetvayı hangi ortamda veriyorsun; 28 Şubat, 12 Eylül’lerde”.

Biz bunları, yani İnanca oranla edimlerin ayrıntı olduğunu başından beri bilir ama mesela hiçbir bînamaza söylemezdik; hem de hazarda.

Şimdi bir ortam düşünün ki İslam’ın mücahedesi başörtüsünde kristalize olmuş, ateler bile darbeciler karşısında ‘özgürlüğün simgesi olduğu için’ mücadelenin yanında yer almışlar. O gün başörtüsü şu demekti: ya darbe ve vesayet ya da başörtüsü.

Sen başörtüsü hakkında bu bilimsel (!) sözü bu ortamda, Müslüman’a savaş açmış olan vesayete, darbecilere destek olarak söyledin; hak sözle batılı amaçladığını arifler biliyordu.

Söz buraya gelmişken; başlık hiç abartılı değil.

Bakınız yetmiş küsür yaşına kadar darbecilik yapmış (Bkz: Provokatörden Bir Şey Bekler Miyim. M.K. Varide.net), darbeleri desteklemiş, Cumhuriyet tarihindeki, İslamî hiçbir kaygısı olmayanların yönettiği her hükümetle kol kola girmiş olan bu Zat, gene Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir Cumhuriyet Hükümetine başkaldırdı. Ve Bu hükümet ve hatta devlet, gene Cumhuriyet tarihindeki dindar insanların yönettiği ilk hükümet ve devlet. Bu kadar.