HAKİM ÜÇOK'TAN ''ÇÜRÜK'' SAVUNMASI İSTANBUL (A.A)

-HAKİM ÜÇOK'TAN ''ÇÜRÜK'' SAVUNMASI  İSTANBUL (A.A) - 29.09.2010 - ''Sahte çürük raporu'' davasının tutuklu sanığı hakim albay Ahmet Zeki Üçok, ''Kesinlikle yürüttüğüm soruşturmalarla ilgili olarak hiç kimseye herhangi bir bilgi vermedim ve herhangi bir şekilde yönlendirmede bulunmadım'' dedi. İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada savunmasına devam eden Üçok, savcının iddiasının aksine geçen yılın başlarında kendisiyle birlikte Murat Tugay Tepe, Fehmi Suna ve Erdem Kılıç tarafından kurulan örgüt olmadığını söyledi. Kanunun ve Yargıtayın tanımladığı anlamda örgütün var olmadığını ileri süren Üçok, şöyle konuştu:  ''Bazı kişiler arasında menfaat ilişkisi vardır. Örgüt yöneticisi ve üyesi olduğu iddia edilen kişiler arasında suç işleme amacı etrafında birleşme yoktur. Sadece müşterek çıkarları örtüşen birkaçının bu çıkar için birlikte hareket etmesi söz konusudur. Hatta sürekli olarak bu birlikteliklerini diğer örgüt üyesi olduğu söylenen kişilere ya haber vermeden gizlice sürdürmekte ya da bilerek onların aleyhlerine hareket ederek onlara zarar vermektedirler. Avukatın parasını yeme, Fehmi Suna'ya 81 bin TL kazık atma, arsa parasından kendilerine ayırdıkları parayı tatil masrafı diye gösterme... 24 Ağustos 2009 ve 12 Eylül 2009 tarihlerinde Tugay Tepe ile Erdem Kılıç ve Tahir Mete Turan arasında yapılan telefon görüşmelerinden de anlaşılacağı üzere, Erdem Kılıç ile ben bir araya gelerek örgüt kurduğumuz iddia edilen tarihten tam 9 ay sonra dahi birbirimizle tanışmıyoruz ve ilk defa Hava Kuvvetleri Komutanlığının önünde karşılaşıyoruz. Bu karşılaşmada Erdem Kılıç bana taksi şoförü olarak tanıtılıyor.'' Örgüt yöneticisi ve üyesi olduğu iddia edilen kişilerin sürekli birbirlerine hakaret ettiğini ifade eden  Üçok, ''Birbirlerinden habersiz, kimin kimle çıkarı varsa birlik olup diğerine, yöneticisine kazık atmaktadırlar. Örgüt kurucusu ve yöneticisi olduğum iddia edilirken hakkımda küfürlü konuşmalar, gizli işler yapılmaktadır. Bu durum da açıkça göstermektedir ki var olduğu iddia edilen örgütte gevşek veya sıkı hiyerarşi yoktur. Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun örgütün varlığı için aradığı bu koşul gerçekleşmemiştir'' dedi. -''KOD ADIMIN 'BAMYA' OLDUĞUNU SAVCILIKTA ÖĞRENDİM''- Savcı tarafından örgütsel birlikteliği açıklamak amacıyla ileri sürülen kod ismi kullanma, telefonda gizliliğe riayet etme ve özel telefon kullanma iddialarının gerçeği yansıtmadığının dosyada yer alan telefon konuşmalarından anlaşılacağını belirten Üçok, şunları söyledi: ''Kod ismi kullanma örgütsel bir faaliyet olarak değil adeta eğlence amaçlı olarak kullanılmaktadır. Bir numaralı örgüt yöneticisi ve kurucusu olarak kod adımın 'Bamya' gibi aşağılayıcı bir isim olduğunu ilk olarak savcılıkta ifadem alınırken öğreniyorum...'' -''TATİL YAPTIĞIM OTELDE İNDİRİM YAPILMASINA YARDIMCI OLDU''- Üçok, birlikte olduğu tüm kadınların karşılıklarını kendisinden aldıklarını beyan ettiklerini, örgüt adına kadın temin edilmesinin söz konusu olmadığını bildirdi.  Örgüt tarafından tatil parasının ödenmesi gibi bir şey olmadığını söyleyen Üçok, ''Tugay Tepe bana sadece tatilde kaldığım otellerde indirim yapılmasına yardımcı olmuştur. Ayrıca, kızım ve benim ölüm tehdidi almamız ve gittiğimiz yerlerde takip edilerek resimlerimizin çekilmesi, kendi kredi kartım ile ödediğim otel ücretlerini bile müteahhitlere ödettiğim şeklinde yalan haberler çıkması üzerine, aynı olayları yaşamayayım diye Tugay'ın adına otelde kaldım. Bu husus Tugay ve Can Kuriş tarafından da doğrulanmıştır. Tüm otel paralarını Tugay'a ödedim, sadece tutuklandığından dolayı 3 günlük Kum Otel ücreti olan yaklaşık 1800-2000 TL ödemeyi yapamadım'' diye konuştu. -AZİZ YILDIRIM- Üçok, Aziz Yıldırım'a karşı yağma suçuyla ilgisi olmadığını kaydederek, savunmasını şöyle sürdürdü: ''Olay, Murat Tugay Tepe'nin, ben ile diğer savcı arkadaşlarım arasında yapılan konuşmalardan duyduğu bazı bilgileri 'bir yarar sağlayabilir miyim acaba' diyerek Erdem Kılıç ile paylaşmasından ibarettir. İddiayla ilgili hazırlık hareketleri bile söz konusu değildir. Sadece Tugay'ın zihninde oluşturduğu fikirler, Erdem ve Tugay arasında konuşulmaktadır. Düşünce aşaması söz konusudur. 'Aziz Yıldırım'ı tanıyor musun, onunla görüşebiliyor musun, senin savcını ben tanıyorum' gibi konuşmalar icra hareketleri olarak kabul edilemeyeceği gibi, bu konuşmaların hiçbirisinde zihinlerindeki düşüncelerine ilişkin hiçbir ifade de yer almamıştır. Zaten müştekiler ifadelerinde de açık olarak, kendilerine yönelik hiçbir cebir ve tehdit olmadığı gibi hiç kimsenin de herhangi bir para isteme yönünde müracaatları olmadığını belirtmişlerdir.'' Savcının, Aziz Yıldırım olayıyla ilgili olarak ''kendisi operasyon yaptığı için suçun gerçekleşmediğini'' iddia ettiğini ifade eden Üçok, şunları söyledi: ''Telefon konuşmalarından, Erdem Kılıç ve Tugay Tepe'nin savcının operasyonundan 8 gün önce 17 Eylül 2009 tarihinde kendiliklerinden vazgeçtikleri görülmektedir. Bu konuşmalardan da anlaşılacağı üzere, düşünmüşler ama sonra Murat Darendeli'yi sevmedikleri için, Aziz Yıldırım olayının da kendilerine zarar vereceğinden çekindikleri için gönüllü olarak vazgeçmişler, suçun tamamlanmasına ve neticenin gerçekleşmesine engel olmuşlardır. Bu nedenle de TCK'nın 36. maddesine göre teşebbüsten dolayı cezalandırılamazlar. Bu olaylar, tıpkı köşe yazarı Serdar Turgut'un 'şarkıcı Rojin'i dağa kaldırıp seks kölesi yapma' düşüncesini, fantezisini gazetesinde okurlarına açıklayıp hiçbir şey yapmadan vazgeçmesi olayı gibidir. Nasıl ki bu olaydan daha da fazla olarak tüm gazetelerde yer almış olan bu düşünce açıklamasına suç oluşmadığı için ilgili hiçbir savcı soruşturma bile açmamışsa bu olayda da soruşturma dahi yapılmamalıydı.'' ''Hiç kimseden bir Türk lirası bile almadım'' diyen Üçok, iddianamede yer alan hiçbir suçu işlemediğini, her şeyinin yalancı bir kişi tarafından yerle bir edildiğini belirterek, ''Büyük ve acı bir hayat tecrübesi aldım. Masumiyetimin aksi kanıtlanıncaya kadar özgür bırakılmamı istiyorum'' sözleriyle savunmasını bitirdi.