"Hakkâri biz, biz Hakkâriyiz…"

"Hakkâri biz, biz Hakkâriyiz…"

İstanbul’un Etiler, Bebek, Ortaköy, Levent gibi en gözde semtlerini içinde barındıran Beşiktaş’ın Ordulu Belediye Başkanı Murat Hazinedar’ı Hakkâri’de görünce şaşırmıştım. 3 yıl önceydi ve de “1 Eylül Dünya Barış Günü”ydü. İran ve Irak sınırına sıfır noktada bulunan, işsizliği tavan yapmış, üniversitesi olmayan, hizmetin yeterince götürülemediği, içinde yaşayanların kendini Sümbül Dağı gibi yalnız hissettiği bir kente Beşiktaş Belediye Başkanı gelmiş ve herkes alana akın etmişti. Elinde barışı temsil eden beyaz güvercinler, bir yanında sanatçı Kadir İnanır, diğer yanında HDP’li belediye eşbaşkanları ve aralarında Çarşı Taraftar Grubu gibi hayatında ilk kez Hakkâri’ye gelmiş Beşiktaşlılarla çok önemli mesajlar vermişti. Aradan üç yıl geçti. O gün Hakkâri Belediyesi ile “Kardeş Belediye Protokolü” imzalayarak tüm Türkiye’ye birlik mesajı veren Sayın Murat Hazinedar’ın makamındayız. Hazinedar’a, öncelikle Hakkâri’yi soruyoruz.

Hazinedar şöyle yanıtlıyor:

“Halkların kardeşliği önemlidir”

“Bizim kardeşliğimiz belediyeyle değil sadece, halkıyladır. Beşiktaş halkıyla Hakkâri halkının kardeşliği önemlidir benim için. Yurdumun en zor yeri ile yurdumun en güzel, en çok imkanı olan yeri ile kardeş oldu. İnancımın, kültürümün ve elbette milliyetçiliğimin gereği ben Hakkâri’deyim. Hakkâri, insanın vücudunun bir parçası gibidir. Bir ülke, bir vatan, bir insanın vücudu gibidir. Her yeri değerlidir. Kalbi dersin, insanın en değerli yeridir; Ankara'dır. Beyni dersin İstanbul’dur. İyi de en önemli yerinde oturuyorsan en önemli yerinden de diğer yerleri düşünmek zorundasın. Yani beyin düşüncesizce davranırsa ayak bundan zarar görür, diz bundan zarar görür, bel bundan zarar görür, kol bundan zarar görür. Bu ülkenin İstanbul gibi hem müstebatımız için hem Türkiye'nin her noktasından Türküyle, Çerkezi, Gürcüsüyle, Kürdüyle ortak kimliklerin kimliklerimizin ortak yaşam alanı haline getirdiğimiz İstanbul'dan, yani beyninden ülkenin her noktasını düşünmek zorundayız. Bütün vücudu hareket ettiren beyin sorumlulukları da o kadar fazla. Ama insanoğlunun  doğasında şöyle bir şey vardır; insanın en değerli yerine kalbi veya beyni dersin ilk cümlede. Ama bazen parmak ucun acır ve bu ağrı seni öyle bir hale getirir ki onun sancısı her tarafını etkiler. İşte benim duygularımda da ülkemin gerçeğinde de benim en sancılı, en çok sıkıntı yaşayan şehrim, bölgem, Güneydoğum ve Hakkâri’dir.

“Niyetimiz asla siyaset değildir”

Ülkeme karşı sorumluluklarım var. Beşiktaş'tan Kağıthane’ye, Beyoğlu’na, Sultangazi’ye sonra da bunun bir büyük boyutu İstanbul'a ve ülkemin en sancılı, en sıkıntılı yeri Hakkâri'ye elbette. Beşiktaş CHP’nin, Hakkâri’de HDP’nin en yüksek oy aldığı yer. Burada siyaset yok. Niyetimiz asla siyaset değil; siyaset ve onun kurumları olan partiler zaten millete hizmet etmek için birer araç. Biz bu aracıları daha düzgün bir hale getirmek zorundayız. Biz, çözüm ve barış sürecine samimi bir katkı sunmak için CHP’nin bir belediye başkanı olarak Sayın Genel Başkanımızın da izni, desteği ve onayı ile Hakkâri ile kardeş belediye olduk.”

Aşitî Sokağı ve Beşiktaş Caddesi…

Beşiktaş Belediye Başkanı Hazinedar’a Barbaros Mahallesi’nde Türkçe “barış” anlamına gelen “aşitî” sokağını soruyoruz. Hazinedar, “Beşiktaş halkı olağanüstü destek verdi” diyerek başlıyor konuşmasına ve şöyle devam ediyor:

“Biz meclisimizden oy birliği ile geçirdik kararı. Ancak o bölgede iyi bir şey yapılacaksa ancak ben yaparım diyen bir anlayış var. Büyükşehir bu isme onay vermedi. Bakanlık da soruşturma başlattı hakkımızda. Bu anlayışın bir faydası olamaz. Hakkâri’ye Engelliler Koordinasyon Merkezi yapıyoruz. Spor sahası da yapacaktık ancak projemizi Hakkâri Belediyesi’ne kayyım atandıktan sonra Spor Bakanlığı üstlendi, ben bundan mutluluk duydum.

“Hakkâri halkına desteğimiz sürüyor”

Hakkâri ile dostluğumuz ve kardeşliğimiz o kadar çok gelişti ki bir örnekle anlatmak istiyorum. Bizim belediye ekipleri sürekli Hakkâri’ye gidiyor. Bürokratik alışveriş yapıyoruz. Buradaki tecrübelerimizi oradaki belediyeye aktarıyoruz. Şuandaki kayyımın yönettiği belediyeye de destek veriyoruz. Çünkü sonuçta oradaki insanlar belediyeden hizmet almak zorundalar. Bürokratik destekte veriyoruz. Arkadaşlarımızdan biri kendini tanıtmadan bir sohbete tanıklık yapıyor. Adam telefonda konuşurken hoparlörleri açıp karşıdakine ‘neredesin’ diye soruyor. Karşıdaki de ‘Beşiktaş’tayım’ diyor. Beşiktaş dediği de orda bir caddeye verilen isim. Buradan adam köyden ‘nereye gidiyorsun’ diyor; ‘Beşiktaş’a gidiyorum’ diyormuş. Çok az şey beni bu kadar mutlu edebilir.”