İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın talebi üzerine, "Türkiye'den ABD'deki davaya sahte delil ve belge götürdüğü" iddiasıyla hakkında yakalama kararı çıkardığı eski CHP Milletvekili Aykan Erdemir konuya ilişkin yazılı bir açıklama yaptı.
“Hakkımda çıkarılan yakalama talebinde yer alan her üç iddia da bütünüyle asılsızdır, gerçek dışıdır” ifadelerini kullanan Erdemir, “Yakalama emri talebinde “28.01.2014 tarihli sözde/sahte rapor” olarak ifade edilen rapor ve içeriğiyle ilgili hiçbir bilgim yoktur. Yakalama emri talebindeki iddiaya kadar varlığından habersiz olduğum bu raporu bugüne kadar hiç görmedim, bu raporu ya da herhangi başka bir rapor ya da belgeyi New York Bölge Mahkemesi ya da herhangi başka bir mahkemeye ulaştırmadım. Bu iddia da bütünüyle asılsızdır” dedi. Erdemir, “kendisiyle birlikte hakkında yakalama kararı çıkartılan Osman Zeki Canıtez ile hiçbir ilgisinin bulunmadığını” savundu.
Eski CHP Milletvekili Aykan Erdemir’in yazılı açıklaması şöyle:
“Cumhuriyet Başsavcılığı Yakalama Emri Talebinde hakkımda üç iddia yer almaktadır:
1) Mehmet Hakan Atilla davasında New York Bölge Savcısı John H. Kim ve savcılık bürosu tarafından New York Bölge Mahkemesine bildirilen tanık listesinde ismimin bulunduğu;
2) “28.01.2014 tarihli sözde/sahte raporu yurt dışına götürerek New York Bölge Mahkemesi’ne ulaştırmak suretiyle yargılamada delil olarak kullanılmasını” sağladığım;
3) “Firari olduğum” ve “kaçmakta olduğum” için çağrı yapılamadığı ve bana ulaşılamadığı.
Her üç iddia da bütünüyle asılsızdır, gerçek dışıdır. Yanıtım aşağıdadır.
1) Mehmet Hakan Atilla davasında 27 Kasım 2017 tarihinde savcılık bürosu tarafından New York Bölge Mahkemesine bildirilen, davaya konu olması ya da tanıklık etmesi muhtemel isimlerin de yer aldığı 359 no’lu ve 17 sayfalık dokümanda ismim yer almamaktadır. İddia bütünüyle dayanaksızdır, gerçeği yansıtmamaktadır.
2) Yakalama emri talebinde “28.01.2014 tarihli sözde/sahte rapor” olarak ifade edilen rapor ve içeriğiyle ilgili hiçbir bilgim yoktur. Yakalama emri talebindeki iddiaya kadar varlığından habersiz olduğum bu raporu bugüne kadar hiç görmedim, bu raporu ya da herhangi başka bir rapor ya da belgeyi New York Bölge Mahkemesi ya da herhangi başka bir mahkemeye ulaştırmadım. Bu iddia da bütünüyle asılsızdır.
Yakalama emri talebinde ismimin birlikte anıldığı Osman Zeki Canıtez ile hiçbir ilgim ve tanışıklığım yoktur, kendisiyle bugüne kadar hiçbir şekilde iletişimim olmadı, hiçbir vesileyle aynı ortamda bulunmadım. Hiç tanımadığım, bir araya gelmediğim ve iletişim kurmadığım bir kişiyle ortak herhangi bir faaliyet yürütmüş olmam olanaksızdır, tümüyle mantık dışıdır.
3) Halihazırda hakkımda görülmekte olan hiçbir dava ya da verilmiş olan hiçbir mahkumiyet kararı yoktur. “Firari olduğum” ve “kaçmakta olduğum” için çağrı yapılamadığı ve bana ulaşılamadığı iddiası bütünüyle asılsızdır. Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü kayıtlarında halihazırda ikamet etmekte olduğum ABD’deki “Yerleşim Yeri Adresi” mevcuttur. Bana herhangi bir resmi tebligatın yapılmasının önünde hiçbir engel yoktur. Aynı zamanda Washington Büyükelçiliğimiz yetkilileri ABD’de çeşitli etkinliklerde yaptığım konuşmalarda düzenli olarak mevcut bulunmakta, gerektiğinde bana posta, e-posta ve telefon yoluyla ulaşmaktadırlar.
Bu çerçevede, Yakalama Emri Talebindeki iddiaların bütünüyle hayal mahsulü olduğu, hiçbir somut bilgi ve belgeye dayanmadığı, vahim maddi hatalar içerdiği ve Mehmet Hakan Atilla davası sürecinde bugüne kadar ortaya çıkan ve bundan sonra çıkacak tüm bilgi ve belgeler ışığında yalanlandığı ve yalanlanacağı açıktır.
Gerek Yakalama Emri Talebi gerekse sonrasındaki Yakalama Emri dikkatlice incelendiğinde ismimin benimle hiçbir ilgisi bulunmayan bir dosyaya son anda iliştirildiği açık bir şekilde görülebilir.
Mehmet Hakan Atilla davasında jürili yargılamanın ilk duruşmasına ve Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Man Adası’ndaki offshore hesaplarla ilgili açıklamasına saatler kala kamuoyu gündemine düşen bu asılsız ve dayanaksız iddiaların hemen ardından gerek şahsıma gerek üyesi bulunmaktan onur duyduğum Cumhuriyet Halk Partisi’ne yönelik iftira ve karalama kampanyasının hangi saiklerle hayata geçirilmiş olabileceği hususunu kamuoyunun takdirine bırakıyorum.”