'Haksızlığa uğrayanlara yeni bir gelecek!'

'Haksızlığa uğrayanlara yeni bir gelecek!'

Hasan Cemal (Milliyet, 31 Ağustos 2012)

Bu memlekette Kürt sorununun barışçı çözüm rayına girmesi, silahların susması, şiddet ve terörün sona ermesi ve PKK’nın dağdan inmesi için gerekli önkoşullardan biri nedir sorusunun yanıtı açıktır: İktidar-muhalefet uzlaşması. Ama nasıl bir uzlaşma, hangi koşullarda?..

Bu memlekette Kürt sorununun barışçı çözüm rayına girmesi, silahların susması, şiddet ve terörün sona ermesi ve PKK’nın dağdan inmesi için gerekli önkoşullardan biri nedir sorusunun yanıtı açıktır: İktidar-muhalefet uzlaşması. Ama nasıl bir uzlaşma?.. Hangi koşullarda uzlaşma? Nasıl bir mutabakat? Çerçeve yerli yerine oturmazsa, iktidarla muhalefet istedikleri kadar uzlaşsın değişen bir şey olmaz. Sorunun özüne parmak basamazsanız, sorunun etrafında yıllardır olduğu gibi dolanır durursanız, istediğiniz kadar milli mutabakat metinleri ortaya çıkarın sorun devam eder gider. Yıllardır yaşanan bir durum bu. Siyaset sahnesinde bunca yıldır iktidarla muhalefeti buluşturmayı öngören birçok girişime tanık olduk. Ama günlük deyişle hepsi fos çıktı. Gerçeklerden kopuk oldukları için böyle oldu. Herhangi bir iz bırakmadan unutulup gittiler. Çünkü, boğayı boynuzlarından yakalayıp yere çökertecek siyasetler oluşturulmadı. Mangal yürekli ve bilinçli liderler sahne almadı. TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in bu yakınlarda açıkladığı ‘Teröre Karşı Ulusal Mutabakat’ taslağını okurken yine bu düşünceler aklıma takıldı. Sayın Çiçek iyi niyetli olabilir. Ama çıkardığı taslak öyle ki, daha meselenin adını koyamıyor. Sorunun etrafında dolaşıyor, içine giremiyor. Böyle bir mutabakat metninde iktidarla muhalefet birleşseler ne olacak, birleşmeseler ne olacak?.. Bu konuda, Anayasa Uzlaşma Komisyonu üyesi ve BDP milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in değerlendirmesi ilginç: “Kolunuz ağrıyordur. Ama ağrınızın nedeni, boyun omurlarınız arasındaki sıkışmadır. Tıpta boyun omurlarına bozucu alan deniyor. Tedavi kolla değil, bozucu alanla uğraşarak yapılır. Savaş ve Kürtlerin hakları meselesi ancak böyle bakılırsa, topyekun ortadan kalkabilir. Biz bozucu alana yönelik en ufak bir adım atmıyoruz. Endikasyonlarıyla, kontrendikasyonlarıyla uğraşıyoruz. Elbette şiddete herkes karşı çıkmalıdır, savunulacak bir yanı yoktur. Fakat bunu talep edenlerin ve itiraz edenlerin tutarlılık gibi bir kaygıları olması gerekir. Bu meselenin silahlı boyutunun bitmesi bir haftalık çabaya bakar. Kürt meselesini çözemeyiz ama savaş boyutundan çıkarabiliriz. Hükümet eğer meseleyi demokratik siyaset, eşitlik, evrensel insan hakları temelinde çözerse, diğer yaklaşımlara itibar etmezse... İmralı üzerindeki onur kırıcı ve hukuka takla attıran yaklaşımını bir kenara bırakırsa... Bu meselenin savaş boyutu bir anda tarih olabilir. Bu bakımdan yeni anayasa da bir imkan kapısıdır. Bu kapı sizi PKK ile görüşürüm, görüşmem sarmalından da dışarı çıkaracak önemli bir kapıdır üstelik. Ama Ak Parti’nin yeni Anayasa’ya yaklaşımı umut kırıcıdır. Anayasa yazılırken milli güvenlik, kamu düzeni, genel ahlak tekerlemesi her maddeye fenni gübre gibi serpilirken, BDP bu üç kavrama katılmadığını beyan etmiştir. Siz hak öznelerini saymaya bile cesaret edemezseniz, bu haksızlığa uğrayan insanlara dönük hiçbir yeni gelecek vaat edemezsiniz.” (Dünkü Radikal’de Deniz Zeyrek’in haberinden) İşin özü Sırrı Süreyya’nın bu sözlerinde yatıyor. “Siz hak öznelerini saymaya bile cesaret edemezseniz, bu haksızlığa uğrayan insanlara dönük hiçbir yeni gelecek vaat edemezsiniz.” Nokta.