Şehir plancıları, mimarlar ve sivil toplum örgütlerinin bütün itirazlarına rağmen, Haliç’te Süleymaniye Camii’nin siluetini bozarak yükselen metro köprüsüne şairler, yazarlar, tiyatrocular, fotoğrafçılar ve akademisyenlerden de tepki geldi.
Serkan Ayazoğlu'nun Taraf'taki haberine göre; aralarında fotoğraf sanatçısı Ara Güler, şair Haydar Ergülen, yazar Ahmet Ümit’in de olduğu pek çok isim, projesi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş tarafından çizilen köprüye tepki gösterdi.
Haliç’te yapılan metro köprüsüne ait proje ilk ortaya çıktığında, UNESCO Dünya Miras Listesi tarafından Süleymaniye Camii’nin siluetini bozduğu gerekçesiyle eleştirilmişti. Tarihî Yarımada’nın siluetini kurtaracak değişiklikler yapılmadığı takdirde İstanbul’un Dünya Miras Listesi’nden çıkarılarak Tehlike Altındaki Miras Listesi’ne alınacağı açıklanmış bunun üzerine İstanbul Büyükşehir Belediyesi, köprü projesinde UNESCO’nun eleştirileri doğrultusunda değişiklikler yapıldığını açıklayarak yeni projeyi bir maketle kamuoyuna tanıtmıştı. Ancak köprünün ayakları dikilmeye başladığında, ortaya çıkan yapıyla kamuoyuna tanıtılan maket arasında büyük farklılıklar olduğu anlaşıldı. Direkleri yükselen köprü çok yakında tamamlanacak. Köprüyle ilgili Taraf’a konuşan birçok ünlü isim, Tarihî Yarımada’nın siluetine geri dönülmez bir zarar verileceği görüşünde.
Birkaç kere Haliç’e giderek köprüye baktım. Unkapanı’nın oradan baktığınızda hem Tarihî Yarımada’nın üst tarafı yani Süleymaniye Camii’nin olduğu yön, Ayasofya, arkadaki Beyazıt Kulesi’nin de olduğu bütün silueti etkiliyor. Perşembe Pazarı tarafından bakarsanız bu sefer de Selim Camii’ni, Fatih Camii’ni etkiliyor. Bu bir garabet örneğidir. Kendisini Osmanlı’nın siyasi çizgisinin devamı olarak gören bir iktidarın, Osmanlı döneminde siluetini kazanmış, Mimar Sinan’ın kalfalık eserim dediği Süleymaniye Camii’ni bozmak durumunda kalması hem garabet hem paradokstur. Bu çirkinliğe, Vandallığa katılmak mümkün değil. Türkiye’nin ve dünyanın bütün mimarlarının katılması gereken bir yarışma yapılması gerekirken, bir adam çıkıyor “Burada benim imzam var” diyor. Uyduruk bir köprü, kesip kesip yapıştırıyorlar. Bu onların açısından çok büyük bir yanlış. Bu köprü şehre yapılan kötülüğün belgesidir. Bu köprü 5-10 yıl sonra cinayet işleyen birinin parmak izi gibi orada kalacaktır.
Bu yükselen yapı çirkinliğin, felaketin yükselişidir. Zavallı bilgileriyle Mimar Sinan’ın önüne böyle bir demir yığınını yaptılar. UNESCO zaten gereken tepkiyi gösterdi. Bu köprünün yapımı için bir sürü yol vardı. İstasyonsuz, direksiz bir köprü yapmak yerine, gidip zavallı bilgileriyle şehrin içine sı..cak bu demir yığınını yaptılar.
Haliç Köprüsü’nün silueti bozduğu görüşü, şehir planlamacıları, mimarlar başta olmak üzere her siyasi görüşten uzmanın paylaştığı bir görüş. Ben tabii uzman değilim, köprü yapmadım, siluet de bozmadım haliyle ama köprü tasarımının, silueti ‘tarih’ yapacağı da açık.
Aklıma Can Yücel’in “Dayılar Dayılanıp Yaylar Yaylandıkça” şiirini getirdi bu tartışma. Vaktiyle güzelim Galata Köprüsü’nü o şiirle savunmuştu Can Baba. Şimdi de siluet bozan Haliç Köprüsü’ne karşı okunabilir diye düşünüyorum:
“Galata Köprüsü tir tir titriyor/Bunlar beni de asma köprü yaparlar diye/... /Yüreğinin dubalarını geniş tut, ihtiyar!/Sen böyle nice dayılar gördün bugüne kadar” dizeleriyle başlar şiir, minval üzere sürer gider. Buradaki ‘ihtiyar’ da haliyle “Ah Güzel İstanbul” oluyor.
Son derece lüzumsuz bir köprü. Süleymaniye’nin dibine böyle bir köprünün yapılması gereksiz. Süleymaniye’ye kesinlikle zarar verecektir. Bizim o bölgenin nüfusunu azaltmamız gerekirken, bir de oraya metro istasyonu yapmak anlamsız. Süleymaniye’nin önünü kapatan kuleli köprünün projesini de beğenmedim.
Siluet denen şey kırılacak bir eşya gibidir. Burada yapılan köprü bir sakalet örneğidir. Eğer burada bir modern proje yapılacaksa bunun bir anlamı, felsefesi olmalıydı. Yeraltına yapılan metro, Haliç gibi bir yerde yerüstüne çıktığına pişman etmiş, hiç estetik durmamıştır.
Tarihî Yarımada’ya yakışmayan çirkinlikte bir köprü. Köprünün tasarımını da çirkin buluyorum. Sürekli olarak muhafazakârlar, geçmişe ve tarihe saygılı olduklarını söylüyorlar ama bu konuda öyle bir saygı göremiyoruz. Bunu anlamak mümkün değil.