Cumhuriyet yazarı Özgür Mumcu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun öncülüğünde, partinin İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu'nun tutuklanması sonrası başlatılan "adalet yürüyüşü" ile ilgili olarak "Adalet Yürüyüşü, 'Biz de milletiz, biz de halkız' çığlığının barışçıl bir ifadesi. Devlet ve onun asli kurucu unsuru olan halk bir AKP teşkilatından ya da Erdoğan Sevenler Derneği Genel Kurulu’ndan ibaret değildir" dedi.
Özgür Mumcu'nun "Milli yürüyüş" başlığıyla yayımlanan (28 Haziran 2017) yazısı şöyle:
Otoriter popülist iktidarlar toplumu bölmeden ayakta duramaz. Milleti sadece kendilerinin temsil ettiğini ileri sürerler ve muhaliflerini “gayri milli” diye damgalarlar. Bu da aşama aşama gerçekleşir. Önce “gerçek millet”in temsilcilerinin kendileri olduğunu söylerler, sonra “milletin hepsinin” tek temsilcisi rolüne soyunurlar. Şayet güçlü bir lider varsa, iş zamanla millet eşittir lidere kadar gider. Mesela Finlandiya’daki aşırı sağcı “Gerçek Finler” partisi biraz palazlandığında adını “Finler” partisi şeklinde değiştirdi. Milletin sadece kendinden ibaret olduğu fikrini pompalayan bu anlayış mecburen toplumun geri kalanını millet dışı ilan etmek zorundadır. Başka türlü iktidarlarını sürdüremezler çünkü başka türlüsü ancak çoğulcu demokrasiyle mümkündür. Otoriter popülist iktidarlar ise ancak çoğulcu demokrasiyi kemirip yok ederek ayakta kalır. “Yerli ve milli” sloganı, muhalif kesimleri milletten saymamak için kullanılan demokrasi karşıtı ve milletin yarısını dışladığı için de “millet” kavramını kökten sarsan, “milli birlik” kavramına aykırı bir siyasetin ifadesidir. Geçen gün Başbakan Binali Yıldırım’ın Adalet Yürüyüşü için söylediklerini hatırlayalım: “Bu yürüyüş, milli bir yürüyüş değildir.” Herhalde zamanında kendi siyasi çizgisinin yaptığı sokak eylemlerini hatırladığından şunu da eklemiş: “Milletin iznini almadan hiçbir yola çıkmadık.” Burada açıkça görülen millet üzerinde tekel kurma arzusu. Dört seçmenden birinin oyunu alan, referandumda seçmenin yarısının oy verdiği Hayır seçeneğinin en büyük paydaşının genel başkanının yaptığı yürüyüş gayri milli ilan ediliyor. Böylelikle milletin yarısı da Başbakan eliyle gayri milli ilan edilmekte. Oysa sayın Başbakan’ın anlaması gereken Adalet Yürüyüşü’nü tam olarak da bu söylemi besleyen anlayışın doğurduğu. Millet dışı kategorisine sokulan toplum kesimlerine hukuk devletinin en temel ilkeleri dahi lüks. Sayın Cumhurbaşkanı anayasal bir hak olan yürüyüşü, hükümetin bir lütfu diye sunuyor. Millet dışı görülenlere farklı, iktidar taraftarlarına farklı hukuk uygulanıyor. Bu, milleti bölmenin, ayrıştırmanın doğal sonucu. İnsanların “medeni ölü” konumuna yerleştirilmesi, vatandaşlıktan ve insan olmaktan kaynaklanan “adil yargılanma” haklarının kaldırılması adalet kavramını ortadan kaldırır. Adalet ortadan kalkarsa devletten geriye ne kalır? İktidar, kendinden olmayanın vatandaş ve hatta insan niteliğini çiğnemektedir. Bunun adı terörle mücadele değil. Bu terörle nasıl mücadele edilmeyeceğinin bir örneği. Milletin yarısını dışlamak ve toplumu bölmek ancak devleti zayıflatmak isteyenleri sevindirir. Adalet Yürüyüşü, “Biz de milletiz, biz de halkız” çığlığının barışçıl bir ifadesi. Devlet ve onun asli kurucu unsuru olan halk bir AKP teşkilatından ya da Erdoğan Sevenler Derneği Genel Kurulu’ndan ibaret değildir.