"Halk Muharrem İnce'nin 'herkesin cumhurbaşkanı olacağına' inanmadı"

"Halk Muharrem İnce'nin 'herkesin cumhurbaşkanı olacağına'  inanmadı"

Habertürk gazetesi yazarı Nihal Bengisu Karaca, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, yüzde 52.38 oy alarak 16 Nisan 2017'de yüzde 51.4 "evet" oyuyla kabul edildiği açıklanan "cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi"nin ilk cumhurbaşkanı olmasını değerlendirdi. Karaca, "Halk Muharrem İnce’nin 'Herkesin cumhurbaşkanı olacağına' inanmadı. Daha doğru bir deyişle 'gücü tamamen eline geçirdiğinde yozlaşabileceğini, rövanşist duygulara kapılabileceğini, klasik CHP şımarıklığına rücu edebileceğini' düşündüğü İnce’yi başkan yapmadı" değerlendirmesinde bulundu.

 

Karaca'nın Habertürk'teki  yazısı şöyle:

Erdoğan ilk turda cumhurbaşkanı.

AK Parti saflarındaki ilgisizlik ve manidar sessizlikler elle tutulacak kadar somut olduğu halde böyle oldu.

Muhalefet son yıllardaki en önemli ivmeyi yakaladığı halde, “heyecan yaratma” konusunda geçiş üstünlüğünü elde ettiği halde böyle oldu.

Muhalefet lehine esen rüzgârın mimarı Muharrem İnce’ydi.

Allah var, Muharrem İnce CHP’lilere moral ve motivasyon vermiş, “Bu kez olabilir” umudu aşılamıştı. Sahne performansı gayet iyiydi. Mizahla arası iyiydi. Hem güldürüp hem muhalefet ediyor; kendisine yapılan salvoları zekice savuşturuyordu. Şakaları ve esprili tarzı yumruk sıkmaya, kavgaya teşne CHP’lileri yumuşatıyor, bu durum da muhatabın bile -AK Partili seçmenin- ara sıra dönüpİnce’ye alıcı gözle bakmasına neden oluyordu. İnce zaman geçtikçe hemen her CHP eğilimli seçmende, hatta bir ara AK Parti’yi desteklemiş liberallerde ve demokratlarda bile “Adam hiç fena değil dostum” duygusu uyandırmayı başardı.

Ateşli fanatikler

Gerçek şu ki, evet CHP’nin kendi içinden çıkarabileceği en iyi aday İnce’ydi. CHP adına yarışan bir adayın sergileyebileceği en iyi performans ancak ve olsa olsa İnce’ninki kadar olurdu. Ancak yetmedi. Muharrem İnce bile, CHP dışındaki seçmenden yeterince oy alamadı.

Görüldü ki, CHP’li bir cumhurbaşkanı adayının CHP kimliğine sadık kalarak, CHP kimliğiyle yetinerek yüzebildiği deniz bu kadar, alabildiği oy en fazla bu.

Tablo, siyaset üzerine yazan ve düşünen herkes için ibretlik.

Açıkçası sorun “mevcut” CHP kurmaylarında değil. (Allah var, “Herkesin cumhurbaşkanı olacağım” mesajının da, İnce’yi camiye sokan, “Dindar kardeşlerimiz korkmasın” dedirten stratejinin de hedefi belliydi). Sorun gücünü temerküz ettiği bir ihtimalde kabına sığmayacak ve parti merkezini intikam almaya zorlayacak, kindar, üsttenci, İslamofobik tabanın öngörülemezliğinde. CHP’nin genel kitlesine göre düşük bir yüzde teşkil eden bu oran, kalabalık olmasa da sesi gür çıkan ve parti eğilimlerini etkileyebilen ateşli fanatiklerden oluşuyor. Bu kitle yapıp ettikleriyle, özellikle sosyal medyada ürettikleri nefret ve intikam diliyle Türkiye’nin kahir ekseriyetinin tercihini etkiliyor. Etkileyebilmesinin nedeni, bu kitlenin CHP isminin kuşandığı tarihsel bagajla da senkronize olmasından kaynaklanıyor.

Nitekim bir kez daha tanık olundu ki, halk Muharrem İnce’nin “herkesin cumhurbaşkanı olacağına” inanmadı. Daha doğru bir deyişle “gücü tamamen eline geçirdiğinde yozlaşabileceğini, rövanşist duygulara kapılabileceğini, klasik CHP şımarıklığına rücu edebileceğini” düşündüğü İnce’yi başkan yapmadı. İnce’yi eğlenceli, hatta gelecek vaat eden bir profil olarak görmüş olanlar bile son kertede onun yeterince “güven” telkin ettiğine inanmadı.

Çünkü, çoğu sağ seçmenden oluşan bir ülkede CHP’nin, CHP olarak iktidara yürümesi, tarihsel bagajıyla ve kendisine oy vermekle kalmayıp kimliğini perdahlayan “o tabanla” net olarak yüzleşmesine bağlı. Açık, dürüst ve yüksek sesli bir hesaplaşma yapmasına bağlı. CHP ve CHP’nin paltosundan çıkma siyasetçilerin geçmişte dindarlara ve Kürtlere yaptıklarından dolayı açık seçik özür dilemesine bağlı. Ancak havanda su dövme yüzleşmesinden değil, kaçınılmaz olarak bazı tarihsel tutumların reddiyle sonuçlanacak sahici bir yüzleşmeden bahsediyorum.

Aileden sayıyor

Gelgelelim böyle bir durum CHP’nin sağa kayması anlamına geliyor, CHP açısından kimlik kaybı anlamına geliyor. Lakin, görünen yol da tarif gerektirmiyor. CHP ya AK Parti tabanının benimseyeceği sağ/muhafazakâr siyasetçileri çatı aday gösterme stratejisiyle hareket edecek ya da sağcı taklidi yapmayan, samimi olarak sağ skalada yer alan değerleri ve hassasiyetleri kapsayan politikalarla sahne alana dek dönüşecek. Başka bir yol görünmüyor.

Millet yeniden Erdoğan dedi. Ekonomik kriz söylentilerine rağmen. 16 yıllık yıpranmaya rağmen. Neden mi? Çünkü halk son birkaç yılda yaşanan sapmalara, sorunlara rağmen Erdoğan’ın bagajını sağlam buluyor, “orijin” itibarıyla güvenilir görüyor, kendisi gibi biliyor, aileden sayıyor.