Milli atlet Murat Karabaş’ın inşaatta çalışırken göçük altında kalıp hayatını kaybetmesi, Milli sporcuların geçinmek için ek iş yapmak zorunda kalmalarını da yeniden gündeme taşıdı. Karabaş’ın ölümünden sonra kamuoyunda sıkça tartışılan konuyla ilgili konuşan, ismini vermek istemeyen bir halter antrenörü, atletlerin maddi zorluklar yaşadığına dikkat çekerek, “halterin en fazla masraf gerektiren branş olduğunu, bir halter sporcusunun günde bir buçuk kilo et yemesi gerektiğini” belirtti.
Akşam gazetesinden Mehmet Özdoğan, Türkiye’de atletizmin kalbi sayılan Üsküdar’daki Burhan Felek Spor Kompleksi’ne giderek, burada sporcular ve antrenörlerle konuştu.
İsmini vermek istemeyen atletizm antrenörü verdiği röportajda şu ifadeleri kullandı:
“Atletizm, halter, boks ve güreş… Bu dört branşta zengin çocuk bulamazsınız. Zengini bırakın, orta halli çocuk bile yok buralarda. Her aileyi de ikna edemiyorum tabii. Mesela en içimde kalanları söyleyeyim; birkaç sene önce iki çocuk gelmişti. Yüksek atlama branşında; ikisi de 13 yaşında. Akla hayale sığmayacak rekorlar kırıyorlardı o yaşta. Önce birini, sonra diğerini kaybettim. Sebebi ne biliyor musunuz? Yol parası… O kadar! Evlerinden salona gelecek yol paraları olsa, bir şekilde devam edeceklerdi belki. Bulamadık sponsor, kulüp; çok aradık; olmadı.”
“Milli takım düzeyinde bir sporcu, kulübünden maksimum 500 lira kazanabiliyor. Şanslıysa üniversiteyi kazanıyor; 860 liralık milli burs alabiliyor derece de elde etmişse. Kızlarımız genelde daha şanslı. Onlar ek işte çalışmak zorunda kalmıyorlar. Çalışanlar da tek tük; konfeksiyon atölyelerinde filan. Hiç değilse ağır işler yapmıyorlar. Ancak erkeklerde sıkıntı büyük… Atletizme başlayan bütün çocuklar garibandır. Dertleri para kazanmak değil bu çocukların, ‘statü’ kazanmak. Ama bakıyorsunuz, inşaatta çalışmaya başlıyor statü kazanacağım derken. 28 kilometre yürüyerek buraya gelen sporcu tanıyorum. Ben de eskiden onlardan biriydim; maddi imkânsızlıklardan bıraktım koşuyu… Birkaç sene başka işlerde çalıştım, sonra dayanamadım ‘Hiç değilse antrenör olarak geri döneyim’ dedim.”
Yaşadığı maddi zorluklarla ilgili konuşan Milli bir sporcu da karşılaştığı güçlükleri şu sözlerle anlattı:
“21 yaşındayım. 8 yıldır profesyonel olarak yapıyorum bu işi. 5 yıl önce de milli oldum. Ancak uluslararası yarışmalarda derece elde edemediğim için milli sporcu bursunu kazanamadım. Ailemin durumu kötü… Babam, felçli. Doğduğumdan beri zaten sağlık sorunları vardı. Gün geçtikçe gözümüzün önünde yatalak oldu. Kendimi bildim bileli çalışmak zorundaydım; hem kendime, hem aileme bakmak için. Bir tekstil firmasının deposunda ‘kaldırıp-indirme’ işleri yapıyorum; kamyonlara mal dolduruyorum. Halterci olunca, bize de ‘ek iş’ bu oluyor haliyle. Öyle masa başına almıyorlar. Haftanın 4 günü çalışabiliyorum; ama o da gün boyu… Türkiye Şampiyonluğum var ama geçinmek için o 600 liraya mahkûmum.”
“Şimdi bize bu son olaylardan sonra ‘dopingli’ gözüyle bakıyorlar. Arkadaşlarımız basında incitiliyor ancak olayın aslını kimse merak etmiyor. Neden bu sporcular doping kullanmak zorundalar; araştırılmıyor. 8’de iş başı yapıyorum, akşama kadar çalışıyorum; sonra da antrenman. Eve döndüğümde gece saat 1’i buluyor. Biz bu tempoya nasıl dayanalım? Hem geçinmek, hem spor yapmak zorundayız. Ancak daha da önemlisi beslenme… Doğru dürüst beslenmem için gereken para ayda bin 500 lira. Nasıl olacak o? Devlet veriyor mu o parayı? Hayır! Kulüpler veriyor mu? O da yok. Cebimizde et alacak para olsa doping kullanır mıyız? Ben yine iyi durumdayım. Evden spor salonuna 20 kilometre yürüyerek gelen milli sporcular var. Aramızda birleşip o gün parası olmayana yarım ekmek döner ısmarlıyoruz. Bu, her gün böyle. Bir gün birimizde yok, öbür gün başkasında… Devlet bütün milli sporcularına bırakın 860 liralık bursu, 500 lira verse doping moping kalmaz.”