T24 - Yıllardır köşe yazarlığı yapmakta olan gazeteci-yazar Haluk Şahin'in yolları Radikal gazetesi ile ayrıldı. Yılların gazetecisi Haluk Şahin'in Radikal gazetesindeki son (1 Eylül 2010) yazısı: Veda mevsimi Yazıişleri Müdürü Erdal Güven az önce telefon edince konu değiştirmek zorunda kaldım. (‘Partizan gazeteciliğin geri dönüşü’ başlıklı bir yazıya başlamıştım.) Erdal, dün veda eden Genel Yayın Yönetmeni İsmet Berkan’ın yerini alan Eyüp Can’ın yeni gazetede yazar kadrosunda bazı değişikliklere gittiğini, bu kapsamda benim de Radikal’le yolları ayrılan yazarlar içinde bulunduğumu söyledi. Eyüp Can’ın canı sağolsun! Babıali’deki geçmişi 35 yılı bulan bir ‘duayen’ olarak, yeni yönetimlerin takdir haklarına saygım sonsuzdur. Elbette kendi istedikleri gibi bir gazete yapacaklar, kendi kafalarına uygun yazarlarla çalışacaklar. Eyüp Can’a başarılar dilerim. Daha önce birçok gazetede (Politika, Hürgün, Gazete, Güneş, Hürriyet, Cumhuriyet) köşe yazısı yazmış bir emektar olarak bu ayrılığı dramatize edecek değilim. Oluyor böyle şeyler. Ben, tiryaki okurumun son yıllarda Radikal’den uzaklaştığını ve ayrılık gününün yaklaşmakta olduğunu hissediyordum. Kısmet Eylül ayının ilk gününe imiş! Gazetenin kurucu editörü Mehmet Yılmaz’ın daveti üzerine, ilk gününden beri Radikal’deydim. Yıllar ne çabuk geçmiş, 15 yıla yaklaşmış. Burada zevkle çalıştım, çalışanlarından hep saygı ve sevgi gördüm. Satışı fazla olmasa da, ‘bu gazete’nin ülkemizde önemli bir entelektüel işlev sahibi olduğunu düşündüm. Siyaset ve medya dünyası üzerinde satış rakamının çok ötesinde etkisi olduğunu hep hissettim. Bu duygunun oluşmasında, umarım, benim de bir nebze katkım olmuştur. Değerli okurlarım bir ‘düşünür’ olarak temel kaygımın, bağımsız kalmak ve ‘kendi düşüncelerimi yazmak’ olduğunu biliyorlar. Türkiye’ye ve dünyaya ideolojik çetelerin ve kampların gözlüğüyle bakmamaya, olup bitenleri şablonların ve çıkar çevrelerinin reçetelerinin dışından irdelemeye ve hep ‘ötekileri’ ön plana çıkartmaya çalıştım. Cumhuriyet Türkiye’sinin zorunlu değişim sürecinde ‘banyodaki kirli suyla birlikte yıkanan bebeğin de dışarı atılmasına’ karşı çıktım. Mizacım gereği, sesimi fazla yükseltmedim, bir-iki kez dışında sert polemiklere girmedim. Bunlar beni gazetenin ya da Babıali’nin en çok okunan yazarı haline getirmedi ama zaten öyle bir amacım yoktu. ‘Mahallenin akıllısı’ rolünün, hele şu zamanda, popüler bir rol olmadığını baştan beri biliyordum. Kendi seçimimdi, şikâyetçi değilim. Radikal çalışanlarına, yazılarımı herkesten önce gören dizgi servisinden Cevdet’e ve sevgili okurlarıma veda ederken, bunaltıcı bir yazdan sonra, limonata gibi bir Eylül diliyorum.