Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ‘Hamas yanlısı, hatta sözcüsü’ olmakla eleştirilirken, Dışişleri Bakanı ilginç bir çıkış yaptı. ‘Hamas’ın karar vermesi gerekiyor. Silahlı bir örgüt mü, siyasi bir hareket mi olmak istiyorlar? Bizim önerimiz siyasi yapının içinde olmaları’ diyen Babacan, ‘Hamas gerçeği var. Ama Hamas’ın hataları da var. Hatalarını onaylayacak değiliz’ diye konuştu. Milliyet gazetesinden Fikret Bila, Brüksel’de Avrupa Birliği’nin (AB) Gazze toplantısına katılan Dışişleri Bakanı Ali Babacan’la, hem gidiş hem dönüş yolunda gündemdeki sorunları konuştu. Temel konu İsrail’in Gazze saldırısı, sonuçları ve çözüm arayışıydı. Babacan’ın yaklaşımı ve özenle seçtiği sözcükler, “Hamas yanlısı, hatta sözcüsü” olmakla eleştirilen Ankara’nın, merkeze daha yakın bir duruşa geçtiğini gösteriyordu. ‘Silah mı, siyaset mi?’ Babacan, Hamas konusunda Cumhurbaşkanı Gül ile Başbakan Erdoğan arasındaki yaklaşım farkına ilişkin sorumu yanıtlarken, “Başbakan’ın, başından beri Gazze’de yaşanan dram nedeniyle İsrail’in uyguladığı politikayı eleştirdiğini, bir baba olarak konuştuğunu” belirtti. “Biz Mahmut Abbas’ı Filistin Ulusal Yönetimi’nin başı olarak tanıyoruz” dedikten sonra, “Cumhurbaşkanı ile Başbakanımızın söylediklerini genel çerçeve içinde görmek lazım. Ayrı bir duruş söz konusu değil. Farklı yönleri öne çıkarıyorlar” vurgusu yaptı. Ancak Babacan, söyleşimizde Hamas’a yönelik eleştirel bir yaklaşım gösterdi ve uyarıcı nitelikte şu öneriyi dile getirdi: “Hamas’ın karar vermesi gerekiyor. Silahlı bir örgüt mü olmak istiyorlar, siyasi bir hareket mi? Bizim önerimiz siyasi yapının içinde olmalarıdır.” ‘Hamas’ın hataları var’ Babacan, Hamas’ın hataları olduğunu da belirterek, şöyle konuştu: “Filistinli gruplar arasında uzlaşmanın sağlanması gerekir. Gazze’nin imarı için bu gerekli. Siyasi alt yapının oluşması gerekir. Gazze’de Hamas gerçeği var. Ama Hamas’ın da hataları var. Hamas’ın yaptıklarını onaylayacak, hatalarını destekleyecek değiliz. Siyasi reform gerekiyor. Filistinlilerin kendi kaderlerini seçimle belirleyecekleri bir sistem oluşmalı ve seçim sonuçlarına içeride dışarıda herkes saygı göstermeli. Son seçimde Hamas’ın partisi yüzde 44 oy almış. Milletvekili sayısı 74. Yarıdan fazla. Hamas’ın 10 tane de bakanı var. Yüzde 44 oy alan partinin tabanını yok saymak mümkün değil. Milletvekillerinin çoğu hapiste. Meclis Başkanı hapiste. İsrail baskın yaptı, tutukladı. İnsan hakları ve demokrasi vurgusu yaptım. Ambargonun kaldırılması insan haklarının gereği, Filistin halkının iradesinin kabul edilmesi de demokrasinin gereğidir. Bu, AB’nin anlayacağı bir dildir. Gazze 360 kilometrekarelik bir yer, 1,5 milyon insan yaşıyor, kaçacak yerleri yok. Açık hapishane, sürekli bomba atıyorsunuz. ‘Ambargoyu devam ettirmek, toplu cezalandırma olur’ dedim.” Babacan, Hamas’ı uyarırken, İsrail tarafına da, “Hamas yok sayılarak, çözüm bulunamayacağı” mesajını verdi. Babacan, bu mesajını AB dışişleri bakanları toplantısında şöyle dile getirdiğini söyledi: ‘Hamas yok sayılamaz’ “Şu görüşü dile getirdim; Ateşkes iki tarafın uzlaştığı bir durum değil. Her ikisi de tek taraflı ateşkes ilan etmiş durumda. Biz bunu kırılgan bir durum olarak görüyoruz. Geçtiğimiz dönemdeki 6 aylık ateşkes süresinde, İsrail 53 nokta operasyonu yapmış, 28 Filistinli ölmüş, Gazze’den İsrail’e 329 füze fırlatılmış. Adına ateşkes denilen dönem bu! Şimdi de kalıcı hale getirmezsek karşılaşacağımız tablo en azından bu olur. Hamas’ı resmen muhatap almak gerçekçi olmayabilir ama resmin içinde tutmadan da çözüm mümkün değil. Ateşkesi Gazze’de kim uygulayacak, kim uyacak? Hamas’la temas olmadan yardımlar nasıl ulaştırılacak? Orayı yine Hamas kontrol ediyor. Hamas’ın işbirliği olmadan yeniden imar nasıl yapılacak? Kendi raporları da böyle diyor. Gerçekçi olmak gerekiyor.” Babacan, geçiş dönemi için bir ara formül bulunması gerektiğini vurguladı. Ateşkesin kalıcı kılınması ve Gazze’nin imarı için geçici bir formül olarak Hamas’ın da destekleyeceği ama içinde görülmeyeceği bir teknokratlar hükümetinin çözüm olabileceğini belirtti. ‘Kaybet-kaybet politikası’ Babacan, İsrail’in, Gazze saldırısıyla adeta “kaybet-kaybet” politikası izlediğini belirterek, şu yorumu yaptı: “İsrail’in Gazze saldırısında, herkes kaybetti. İsrail ne elde etti? Somut olarak ne elde etti? Herkesin kaybettiği bir tablo ile karşı karşıyayız. İsrail’in imajı kötü etkilendi. Arap sokağında, İsrail karşıtlığı arttı. Türk kamuoyunda tepki arttı. İsrailli turistlerin en çok rağbet ettiği ülke Türkiye. Arap dünyası ikiye bölündü. Kim ne kazandı? Hamas için de aynı şey geçerli. ‘Kontrol ediyoruz’ dedikleri bölgede 4 bin bina yıkıldı, 20 bin bina hasar gördü, 50 bin kişi evsiz kaldı, 37 okul hedef oldu. 1300 ölü, 500 bin yaralı.” Babacan’a, “Sizin Cumhurbaşkanı Gül’e, Egemen Bağış’ın ise Başbakan Erdoğan’a yakın olduğunuz söyleniyor. Siz Başmüzakereciydiniz. Ancak Bağış bu göreve atandı. Bir alınganlığınız var mı, nasıl karşıladınız?” diye sordum. Babacan, “Bu konuda, şimdiye kadar bu kadar açık bir soru almamıştım” diyerek şu yanıtı verdi: Başmüzakereci değişimi “Daha önce Başbakan ile konuşmuştuk. Sonra Başbakan açıklama yaptı. Başmüzakerecinin ayrı olması konusunda görüşüm müspettir. Sayın Gül’ün Dışişleri Bakanlığı sırasında da ben Başmüzekereciydim. Benim de haberim yoktu. Ben de Hazine toplantısındayken televizyondan öğrenmiştim. İki yöntemi de denemiş olduk, deneyimimiz var.” ‘2009 yılı belirleyici’ Babacan, 2009 yılının Türkiye açısından siyasette ve dış politikada belirleyici olacağını da şöyle ifade etti: “2009 yılı, ciddi riskleri olan bir yıl olacak. Aynı zamanda önemli eşikleri de aşabileceğimiz bir yıl olabilir. Hangi alana el atarsanız atın, belirleyici bir yıl olacak. ABD’de yeni yönetim var, Ermeni meselesi var, Almanya’da, Filistin’de, İsrail’de, Irak’ta, İran’da seçimler var. Avrupa Parlamentosu seçimleri var. Rusya faktörü var. Pakistan, Hindistan sorunu var. Pakistan ve Hindistan dışişleri bakanlarının cep telefonları benim cebimde. Her an bir şey olabiliyor.”