Hangi annenin kucağı bombayı hak eder!

Hangi annenin kucağı bombayı hak eder!
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarını eleştirerek, ''Yeryüzünde hangi annenin kucağı fosfor bombasını ya da bir füzeyi hak eder? Yeryüzünde hangi çocuk gökyüzünden üzerine bomba yağdırılmasını hak eder? Her halde hiçbiri'' dedi. Erdoğan, ''Kadın ve Kalkınma '' konulu Türk-Katar çalıştayının açılışında yaptığı konuşmada, Doha'da ortak meselelerin konuşulmasında duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Ekim 2007'de Şam'da bir araya geldiklerini hatırlatan Erdoğan, önümüzdeki senelerde de başka dost ülkelerde olacaklarını söyledi. Kadının toplumdaki rolü konusunun her ülkede, her kültüre göre farklı özellikler gösterdiğini belirten Erdoğan, bunun evrensel bir mesele olduğunu kaydetti. Bugünkü dünyada kadınlara ilişkin sorunların medeniyetin sunduğu imkanlara paralel bir gelişme göstermemiş olmasının bütün insanlık açısından ciddi bir çelişki olduğuna işaret eden Erdoğan, bu çelişkileri en aza indirmenin, sorunları aşmanın yolunun bireysel ve toplumsal tecrübeleri aktarmak olduğunu dile getirdi. Emine Erdoğan, ''İşte bu nedenle bugün birlikteyiz. Umuyorum ki burada adalet yolunda güçlü bir adım atmayı birlikte başarmış olalım'' dedi. Adaletsiz medeniyet düşünülemezMedeniyetin temel ölçüsünün en yaygın anlamda adaletin sağlanması olduğunu vurgulayan Erdoğan, adaletsiz bir medeniyetin düşünülemeyeceğini, adaletsiz bir toplumun da ayakta duramayacağını söyledi. Emine Erdoğan, bireyin ve toplumun kalkınması, refahın adaletle paylaşılması, devletlerin hukuk zeminine oturması, insanlar arası haksız rekabetin önlenmesinin sadece adalet zemininin sağlamlaşmasıyla mümkün olacağına dikkati çekti. Erdoğan, ''Her insanın eşit ve adil biçimde fırsatları kullanması, eğitimde, istihdamda, bilgiye ulaşmada, meslek edinmede kimsenin kimseye üstünlük kurmaması, toplumsal hayata katılmada kadın erkek hiç kimsenin haksızlığa uğramaması gerekir'' diye konuştu. Bu konuda ülkelerin aldığı mesafeleri paylaşmanın önemine değinen Emine Erdoğan, hiçbir ülkenin, hiçbir toplumun kaderinin ötekinden bağımsız olmadığını belirterek, herkesin bu dünyada nasıl bir hayat yaşadığının görüldüğünü ifade etti. Erdoğan, ''Öyleyse merhametin yaygınlaşması adaletin herkesi kuşatması için evlatlarımıza ailemizi, semtimize, şehrimize, ülkemize sahip çıkmanın yanı sıra evrensel sorumluluklarımız da var. En büyük sorumluluğumuzu da hayat hakkının kutsallığını korumaktır'' dedi. Kadınların, annelerin yaradılışın değişmez kuralı gereği yeryüzüde merhametin, şefkatin ve sevginin erdemiyle donatıldıklarını vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti: ''Ne yazık ki dünyamız hayatın korunmasını, insanlar arası adaletin sağlanmasını başarabilmiş değildir. İşgallerle, ambargolarla, terörle, kavim ve kabile üstünlüğü iddialarıyla, inanç sömürüsüyle, güç gösterileriyle bugün hala insanlığımız test ediliyor. Güçlerini kitlesel ölümlere yol açacak silahlarla test edenler, geri adım atmak yerine, mazlumların geri adım atmasını istiyorlar. İşte amansız Gazze saldırıları... İşte enkaz altında bırakılan köşeye sıkıştırılmış bir ülkenin, bir şehrin imdat çığlıkları... Bu çığlıklar Doha'dan Berlin'e, Riyad'dan Londra'ya, Paristen, Kahire'ye her yerde herkes tarafından duyuldu. Belki herkes aynı tepkiyi vermedi, aynı hassasiyetle sesini yükseltmedi ama yaşananlar ciddi şekilde hafızalara kazındı, gönül yaraları açtı. 2009 yılının 21. yüzyılın dünyasında bütün insanlığın gözü önünde büyük bir dram, içler acısı bir trajedi yaşandı. Yaşanan bu dram karşısında 'biz ne yapabiliriz' sorusu bugün önümüzde duruyor. Bu haksızlık, bu hukuksuzluk karşısında özellikle biz kadınlar, biz anneler feryat etmeyeceksek kim feryat edecek. Gazze'de sönen, söndürülen ocaklar yeniden hayata nasıl dönecek? Ölüleri saymak, ölenleri rakamlarla ifade etmek zorunda kaldığımız bir dünyada kadın haklarından, çocuk haklarından, adaletten nasıl söz edeceğiz?'' Merhametin sesini yükselteceğiz İnsanlık adına yapılması gereken şeyler olduğunu belirten Emine Erdoğan, terörün, şiddetin, savaşların, hukuk tanımazlığın sürüklemek istediği yerin çaresizlik olduğunu söyledi. Çare üretmek ve çözüm bulmak için akıl ve vicdanla birlikte harekete geçilmesi gerektiğine işaret eden Erdoğan, platformda da bu amaçla Türk ve Katarlı kadınlarla bir araya geldiklerini söyledi. Emine Erdoğan, ''Burada gücümüze güç katacağız, burada merhametin sesini birlikte yükselteceğiz ki dünyanın hiç bir yerinde anneler ağlamasın, ocaklar sönmesin'' dedi. Dünyanın hangi ülkesinde, hangi bölgesinde olursa olsun her haksızlığı yüreklerinde hissettikleri gibi insanlık adına alınan her mesafenin de umutlarını yeşerteceğini kaydeden Erdoğan, ''Haksızlık karşısında susmayan tertemiz ve cesur yürek nasıl insani yanımızı güçlendiriyorsa her haksızlıkta yüreğimizden bir parça koparıyor'' diye konuştu. Çalıştayda kadınların toplumsal hayata katılımlarını konuşacaklarını belirten Emine Erdoğan, şöyle devam etti: ''Eğer dünyanın gündeminde Gazze olmasaydı bende konuşmamda böyle bir başlık açmayacaktım. Buna mecburum, çünkü daha dün bin 330 can orada, Gazze'de yanarak, kavrularak öldü. Hayır ölmedi, öldürüldü. 5 bin 450 insan yaralandı. Çoğu sakat bırakıldı. 437'si henüz 16 yaşında çocuklardı. Onları büyütmek isteyen, onları okutmak isteyen, onların mürüvvetlerini görmek isteyen anneleri vardı. Dahası orada 110'u kadın, 123'ü ise ihtiyar insan öldürüldü. Bin 890 çocuk yaralandı ve hayatta kalabildilerse annelerinin kucağında sakat kaldılar. Şimdi sormak istiyorum kurulan diplomasi masalarına; bu sonuçlar gelmeyecekse peki bu masalarda hangi soruna hangi çözüm bulunacak. İnsanlıktan, merhametten, annelerden, çocuklardan, ihtiyarlardan, masumiyetten, hayat hakkının kutsallığından söz edilmeyecekse uluslararası hukuk, diplomasi, diyalog, müzakere ne anlam taşır. Hayır, insanlık adına hayır. Hangi inanç ve düşünceden olursa olsun, hangi dinden ve mezhepten olursa olsun herkesin, her insanın hatta her canlının hayat hakkı adına hayır, hayır, hayır diyoruz. Bu kadar hukuk metninin, bu kadar devlet adamının, bu kadar uluslararası kuruluşun, bu kadar üniversitenin, bu kadar diplomasinin misyonu hayatı korumak değilse nedir? Sonra, bu kadar sevgi ve merhamet edebiyatının bu kadar medeniyet iddiasının insanın insana sevgisini işleyen bu kadar filmin, bunca şarkının siyasetin karşılığı bu mudur? Öyleyse soruyoruz; yeryüzünde hangi annenin kucağı fosfor bombasını ya da bir füzeyi hak eder? Yeryüzünde hangi çocuk gökyüzünden üzerine bomba yağdırılmasını hak eder? Her halde hiçbiri. Peki yeryüzünde hangi şehir açık hapishane olmayı kabul eder, herhalde hiçbiri. Çünkü öyleyse yeryüzünün neresinde işi can kurtarmak, hayat kurtarmak olan doktorlar, hemşireler kurşunlara hedef kılınır ve bir ambulansın içinde can verir. Yeryüzünün neresinde insanlığın barış ve selameti için dua eden din adamları mabedin içinde can verir.'' Tevrat, İncil ve Kuran-ı Kerim'in öldürmeye karşı mesajlarını hatırlatan Emine Erdoğan, dünya kadınları olarak, merhamet, sevgi ve barış dolu bir dünya istediklerini vurguladı. Emine Erdoğan, geleceğe yönelik iyimserliklerini ve umutlarını korumak istediklerini söyledi. Katar Emiri'nin eşi Şeyha Mozah bin Nasser El-Misnad da ailenin sağlam durmasında Müslüman kadınların her zaman güçlü bir taraf olarak kalacağını belirtti. Kadının ispatı için burada olmadıklarını, bu konuları aştıklarını ifade eden El-Misnad, kadınların hem çalışma hayatında hem de ev hayatındaki sorumlulukları arasındaki dengeyi sağlayabileceklerini kaydetti. Kadınların tercihlerini özgür iradesiyle belirlemesi gerektiğine işaret eden El-Misnad, ''Biz çağdaş İslam kadınına, en iyi eğitimin sağlanması ve cinsler arasındaki farklılıkların kaldırılması lazım'' dedi. Batılı ya da doğulu olsun kadına fırsat tanınması halinde üstünlük sağlayabileceklerini ifade eden El-Misnad, ''Bizi birleştiren pek çok şey var. O yüzden ortak güçlerimizi buluşturmalıyız. Kurumsal düzeyde, Türk-Katar iş kadınlarının iş birliğinin sağlanmasında harekete geçmemiz gerekiyor'' diye konuştu. Türk, Katar ve Filistinli iş kadınları arasında da işbirlikleri yapılması gerektiğini ifade eden El-Misnad, önceliğin de Gazze'ye verilmesi gerektiğini vurguladı. El-Misnad, Gazze'nin gelişmesi, kalkınması ve güvenliğinin sağlanması için bir yol haritası oluşturulması gerektiğine işaret etti. Çubukçu’nun konuşması Devlet Bakanı Nimet Çubukçu da yaptığı konuşmada, kadınların toplumun her alanında eşit şekilde yer alamadığını belirtti. Tüm dünyada mülteci nüfusunun yüzde 85'ini kadın ve çocukların oluşturduğuna işaret eden Çubukçu, savaşın mağduriyetine en ağır şekilde kadınların yaşadığını kaydetti. Çubukçu, dolayısıyla savaşların çıkmaması için kararların alındığı masalarda daha fazla sayıda kadının bulunması gerektiğini söyledi. Savaş sonrası yaraları sarmak, tekrar yaşamlarının inşa etmek için yine kadınların uğraş verdiğini ifade eden Çubukçu, ''Ümit ediyoruz ki o anneler savaşa çocuklarını göndermemek için biraz daha elleri titreyerek o karara imza atarlar'' dedi. Dünyada refahın ve mülkiyetin büyük ölçüde erkeklerin elinde olduğunu söyleyen Çubukçu, dünyada gayrimenkullerin yüzde 98,5'inin erkeklerin üzerine kayıtlı olduğunu belirtti. Çubukçu, böyle bir dünyada adaletin sağlanmasının daha güç olduğunu, kadınların ekonomik hayatta kalkınması ve söz sahibi olması gerektiğini vurguladı. Gazetecilerin çalıştayın önemine ilişkin sorusu üzerine Çubukçu, Türkiye ile ticari ve siyasi ilişkilerin geliştiği ülkelerle bir taraftan da kadın hakları anlamında toplantılar düzenlenmesinin ülkeler arası iş birliğinin geliştirilmesi, deneyimlerin paylaşılması açısından önemli olduğunu söyledi. Çubukçu, çalıştayın ülkeler arası siyasi ve ticari ilişkilere yeni bir ivme kazandırmayı amaçladığını kaydetti. Çalıştaya, Emine Erdoğan'ın kızları Sümeyye Erdoğan ve Esra Albayrak ile AK Parti Genel Başkan Yardımcıları Edibe Sözen ve Nükhet Hotar Göksel, AK Partili kadın milletvekilleri, Kadının Statüsü Genel Müdürü Esengül Civelek, Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü, Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, Türk iş kadınları ile ''Gümüş'' dizisinin oyuncularından Songül Öden Uçucu da katıldı. Çalıştaydan önce Emine Erdoğan ile El-Misnad bir süre basına kapalı görüştü.