İstanbul 19.Ağır Ceza Mahkemesinde “cinayete azmettirmek” iddiasıyla yargılanan ve müebbet hapis cezasın çarptırılan Metro Turizm Sahibi Galip Öztürk, söz konusu davanın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “paralel yapı” dediği Gülen cemaati tarafından tertiplendiğini iddia ederek Ankara ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılıklarına başvurdu. Öztürk’ün başvurusu üzerine yürütülen soruşturma Ankara’da birleştirildi.
Soruşturmanın konusu, savcılıkların yaptığı yazışmalarda anlatıldı. Öztürk’ün şikayeti üzerine Gülen cemaati ve paralel yapı iddialarını araştıran İstanbul Cumhuriyet Savcısı Hasan Yılmaz, 07.08.2014’te Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na yazı göndererek, Ankara’daki soruşturmanın detaylarını sordu. Yılmaz’ın yazısında şu bilgilerin kendilerine iletilmesini istedi:
Cumhuriyet Başsavcılığımıza müracaat eden müşteki Galip Öztürk kamuoyunda hizmet hareketi olarak bilinen liderliğini Fetullah Gülen’in yaptığı oluşumun zaman içerisinde emniyet, yargı, ekonomik alanda kadrolaştığını, bu oluşum ile birlikte hareket etmeyen, talimatlarına uymayan kişiler hakkında sahte delillerle tahkikat ve soruşturma dosyaları açıldığı, her türlü gayri hukuki yol ve yöntemi kullanarak ülke yönetimini ele geçirmeye çalıştıklarını, bu kapsamda da kendi aleyhinde de tahkikat ve kovuşturma yapılmasını sağladıklarını beyan ederek şikayetçi olması üzerine soruşturma yürütülmekteyken müşteki vekili tarafından aynı iddialara ilişkin olarak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosunda soruşturma yürütüldüğü beyan edilmesi nedeniyle yürütülen soruşturma kapsamında müşteki şikayet dilekçesi tutanağı ile tanık olarak bildirdiği kişilerin ifade tutanakları ekte gönderilmiştir.
Mükerrer soruşturma yapılması amacıyla belirlenen iddia ve isnatları içerir mahiyette tahkikat ve soruşturma yapılıp yapılmadığı, yapılmakta ise birleştirme yapmak üzere kısaca mahiyetinin bildirilmesi ile soruşturma dosyasında gelinen aşama itibariyle birleştirilmesinin uygun olup olmayacağı görüşünüzün bildirilmesi rica olunur.”
Savcının talimatı üzerine Ankara TEM Şube Müdürü Hakan Duman tarafından 26.08.2014’te gönderilen cevap yazısında ise şu ifadeler yer aldı.
“5 Mayıs 2014’te Kanal A televizyonunda Yüzde Yüz Siyaset programına konuşmacı olarak katılan Galip Öztürk isimli şahıs, televizyon programında Fetullah Gülen cemaati hakkında yapmış olduğu konuşmalar ile ilgili ifade vermek üzere 15.07.2014 tarihinde Şube Müdürlüğümüze gelmiş, ancak TV programında bahsettiği konularla ilgili daha detaylı bir ifade vermek üzere çalışma yapılması gerektiği belirtilmiş ve çalışma yaptıktan sonra ifade vermeye geleceğini belirterek şubemizden ayrılmıştır.
Konu Cumhuriyet Savcısı Hakan Yüksel’e aktarılmış adı geçen şahsın müşteki olarak ifadesinin alınması yönünde talimat alınmıştır. Galip Öztürk isimli şahıs 14.08.2014 tarihinde şube müdürlüğümüze tekrar gelerek belirtmiş olduğu konularla ilgili detaylı bir şekilde ifade vermiştir. İfade doğrultusunda İsmail Tüysüz, Necmi Hatipoğlu, Erdem Yücel isimli şahısların bilgi almaları yapılmıştır.
16.08.2014 tarihinde Şube Müdürlüğümüze gelerek Fetullah Gülen cemaati ile ilgili bildiklerinin olduğunu, paralel yapı tarafından mağdur edildiğini beyan eden Rahmi Çağan isimli şahsın müşteki olarak ifadesi alınmıştır.”
Yazışmaların ardından 18.09.2014’te soruşturmanın Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Bürosu’nda yürütülmesine ve İstanbul’daki dosyanın bu soruşturma ile birleştirilmesine karar verildi.
Soruşturmada, Galip Öztürk müşteki olurken, şüpheliler şöyle sıralandı: Mehmet Ali Şengün, Bilal Karaduman, Ömer Bilgiseven, Ömer Hoca, Ergün Hoca, Sait Şengün, Fatih Çakır, Turgay Karagöz, Sezgin Yılmaz. Suç konusu ise “Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, yetkili olmadığı bir iş için yarar sağlama, birden fazla kişi tarafından birlikte yağma” olarak tanımlandı.
Galip Öztürk, söz konusu programda şunları söylemişti:
Yaptığı yardımlar karşılığında makbuz isteyince başına gelmedik kalmayan Öztürk şunları söyledi: "Hiçbir makbuz, fatura vermiyorlardı. Bundan rahatsız oluyordum. O günlerde Metro Holding'in CEO'su olan Ömer Bilgiseven beni Ergun Hoca diye bir arkadaşla tanıştırdı. Ona, Samsun'da da bir hayır yaptığımı zannettiğimi ama bu para gerçekten orayı mı harcandı, başka yere mi gitti emin olmadığımı, bana hiçbir belge sunmadıklarını söyledim. İşte o an, yıllardır bunların 'paralel polisleri'nin benimle ilgili yaptığı çalışmayı getirip önüme koydular. Şantaj yaptılar. 2011 yılının eylül-ekim aylarında, İstinye'deki bölge hocaları Ergun geldi bana. Para istedi. En son 2 milyon 750 bin liraya kadar düştüler. Bense bu parayı fatura, makbuz almadan vermeyeceğimi söyledim."
Her seferinde başka bir istekle geldiler. Açıktan istedikleri 2 milyon 750 bin TL'yi vermeyi reddedince, hakkımda bir "iftiraname" hazırlayıp beni hapse attılar, 14 ay hapis yattım. Ticari ilişkilerimi bozdular, 200 milyon dolar zarar ettim. Çok agresif talepleri oluyordu artık. Böyle bir dönemde, Samsun'da Canik Başarı Üniversitesi'ni yaptım. Okula yardım talebi, cemaatin Samsun sorumlusundan geldi. "Polisleriniz benim üzerimde kara oyunlar oynuyor. Çevreye kötü algı yaratıyorlar. Ben size yıllardır yardım ediyorum. Buna rağmen bunu yapmaya devam ediyorsunuz" dedim. "Böyle bir şey olamaz. Biz bu algıyı kaldırırız" dediler. Ben yine hayır için bunlara yardım yapmaya devam ettim. Samsun'daki Canik Başar Üniversitesi'ne 4 milyon 650 bin TL nakit para verdim. O okulun kaba inşaatının tamamını ben üstlendim.
Bu para isteme trafiği 6 ay sürdü. "Makbuzsuz vermem" deyince Mimar Sezgin Yılmaz bana, Organize Suçlar Şubesi'ndeki dosyamdan bahsetti. "Dosyaları devreye sokarız. Arkadaşları durduramıyoruz" dedi. Amerika'da çocukluk arkadaşım var; İsmail Tüysüz, Orlando'da yaşıyor. Beni aradı. Pensilvanya'dan gelen bir arkadaşının, parayı vermediğim için bana operasyon yapılacağını söylediğini anlattı. Başka bir arkadaşım da "Bunlar senin başına çorap örecek, kaç" dedi.
25 Şubat. Yani 11 gün sonra bir cumartesi. Kahvaltımı yaptım. Polonezköy'e gelirken önümü kesti polisler. "Yurtdışına kaçıyordu" diye beni gözaltına aldılar. Şubeye gittiğimde, borsa manipülasyonu yapmak iddiasıyla gözaltına alındım.
Cezaevinde yatan, hayatımda iki defa gördüğüm Hurşit Yavaş isimli bir şahıstan benim aleyhimde ifade alıyorlar. Benim zenginliğimin nerden geldiğini, kazancımın nerden geldiğini söyletiyorlar. Aleyhimde konuşursa kendisine yardımcı olacaklarını, tahliyesini sağlayacaklarını söylüyorlar.
Emekli yarbay Mehmet Tekin şirketimizin koruma müdürü. O gün bindiğim arabada, ruhsatlı beylik silahını unutmuş. Elimle hiç tutmadığım bir silah. Bu 19 tane eylemi, terör mahkemesine götüren özel yetkili savcımız Muammer Akkaş, bu silahı Beykoz Adliyesi'ne gönderdi. Bu silahtan 24 ay ceza verdiler bana.
"Bir şekilde para sızdırıyorlar sizden. Okul parası ödemezseniz, kurban parasıyla geliyorlar, çocuğunuzun velisi diye geliyorlar. Ufak ufak almaya başlıyorlar. Her şekilde her ortamda ve her kılıkta olabiliyorlar. Çok iyi kamufle oluyorlar ve çok dikkat edilmesi gereken bir süreçteyiz."
"Sonradan başka suçlar çıkarmaya başladılar. 19 ayrı eylem, borsa hariç. Bu 19 eylemin 16'sından beraat ettim. Ceza aldığım eylemlerden biri, grup şirketlerimizden birinin Bolu'da otogar ihalesine girmemesiyle ilgili. Girmediğim ihaleden ceza aldım yani."
"Hizmet dışında kalan herkes, onlar için 'şüpheli' kişidir. Hele hele eğer onlar için kötüyseniz, ağzınızla kuş tutsanız, her şeyiniz düzgün olsa, yapacağınız hiçbir şey yok. Onların kara listesindesiniz artık."