*Metin Yetkin
Türk edebiyatının dönüm noktalarından biri olarak kabul edilen Sabahattin Ali'nin 'Kuyucaklı Yusuf' romanı 80. yılında Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan özel baskıyla okurla bir kez daha buluştu. Sabahattin Ali'nin toplumsal yapının ürünü olan sistemi, romantizm felsefesiyle eleştirdiği eseri, bu yönüyle diğer köy romanlarından ayrılıyor.
Sabahattin Ali, 1907 yılında Gümülcine'de doğdu. İstanbul Muallim Mektebi'ni bitirdikten sonra öğretmenliğe başladı. 1928 yılında bakanlık tarafından dil eğitimi için Almanya'ya gönderildi. Etnik milliyetçiliğin yükselişte olduğu Almanya'da bir hümanist olarak barınması zordu. Kısa bir süre sonra, sudan bir sebeple okuldan atılarak memlekete döndü. Sabiha ve Zekeriya Sertel çiftinin çıkardığı, Nazım Hikmet'in de yazılarına kucak açan 'Resimli Ay' dergisine gitti. Bir öyküsünü Nazım Hikmet'in masasına bıraktı. Ünlü şair hikâyeyi okuduğunda Sabahattin Ali'deki cevheri keşfedecekti...
1930'da Aydın'da Almanca öğretmenliği yapmaya başlayan Sabahattin Ali, düşüncelerini söylemekten çekinmediği için komünizm propagandası yapmakla suçlandı. Beraat edene kadar üç ay Aydın Hapishanesi'nde kaldı. Hapishanede dinlediği hikâyeler 'Kuyucaklı Yusuf'un filizlenmesini sağlayacaktı. 1931'de yine öğretmen olarak Konya'ya gönderildi. Konya'da tarihçi Cemal Kutay 'Yeni Anadolu' gazetesini çıkarıyordu. 'Kuyucaklı Yusuf'un ilk tefrikası ertesi yıl bu gazetede yayımlandı. Sabahattin Ali, Cemal Kutay'dan parasını alamayınca tefrikayı bıraktı. Aynı sene, 'Gazi Mustafa Kemal Paşa'ya hakaret' suçundan yargılandı. Bir sene hapis cezasına çarptırılan yazar, Konya Hapishanesi'ne sevk edildi. 1933'ün mayıs ayında Sinop Hapishanesi'ne nakledildi, kasım ayında çıkan afla serbest bırakıldı.
1936 yılının sonuna doğru 'Kuyucaklı Yusuf'u tamamladı. Kitap, 'Tan' gazetesinde ilk defa eksiksiz olarak tefrika edildi. 1937'de Yeni Kitapçı Yayınevi tarafından roman olarak basılır basılmaz mahkeme kararıyla toplatıldı. Sabahattin Ali, bir hafta önce doğan kızı Filiz'i doya doya sevemeden 7 Ekim 1937'de 'halkı aile hayatı ve askerlikten soğutmak' suçundan yargılandı. Bilirkişi raporları lehineydi. Böylece hem Sabahattin Ali hem de 'Kuyucaklı Yusuf' beraat etmiş oldu.
"1903 senesi sonbaharında ve yağmurlu bir gecede Aydın'ın Nazilli kazasına yakın Kuyucaklı Köyü'nü eşkıyalar bastılar ve bir karı kocayı öldürdüler" diye başlar roman. Cinayeti duyan Kaymakam Salâhattin Bey, öldürülen karı kocanın evine gider. Ailesini kaybeden 10 yaşlarındaki Yusuf'u görür, onu evlat edinir. Yusuf, Salâhattin Bey ile birlikte Edremit'e taşınır. Burada kent hayatını gören Yusuf, kaymakamın dört yaşındaki kızı Muazzez dışında kimseye ısınamaz. Yusuf ve Muazzez büyür, birbirlerine âşık olurlar fakat bunu itiraf edecek cesaretleri yoktur.
Avrupalı düşünürler, Rönesans'tan itibaren doğal hayatı benimseyen ilkel halkları övmeye başlamışlar, 'vahşi' olarak görülen kavimlerin erdemlerini anlatarak 'soylu vahşi' tanımını üretmişlerdir. Bulduğu her fırsatta doğaya sığınan Yusuf da bu tanımın içindedir. Kitabın felsefi boyutunu, romantizm akımının öncüsü Rousseau'nun fikirleri oluşturur. Rousseau'ya göre insan doğada mutludur fakat iş bölümü ve mülkiyet ile yapay bir hayat inşa edilince özünü kaybeder.
Dönemin yazarları aydın/halk, bilim/din, yobaz/laik çatışmaları üzerinde durmaktayken, Sabahattin Ali toplumsal yapının ürünü olan sistemi, romantizm felsefesiyle eleştirir. Bu yönüyle 'Kuyucaklı Yusuf' diğer köy romanlarından ayrılarak edebiyatımızın dönüm noktalarından biri olmuştur. Yusuf bir gün Muazzez'i kaçırarak onunla evlenir fakat Salâhattin Bey'i kıramadığı için Edremit'e geri döner. Bir zaman sonra Salâhattin Bey kalp rahatsızlığından ölür. Yeni kaymakam Yusuf'u süvari sahsildarı yapar. Artık Yusuf, ailesinigeçindirmek için at üstünde köy köy dolaşmakta, eve on günde bir uğramaktadır. Bunu fırsat bilen Şahinde, kzıı Muazzez'i kentin ileri gelenlerinin içki sofralarına meze yapar. Yusuf, Muazzez'i bu sofralardan birinde görür ve çıkan çatışmada herkesi öldürerek Muazzez'i tekrar kaçırır ama genç kız yaralanmıştır...
Sabahattin Ali, 'Kuyucaklı Yusuf'u üç cilt olarak tasarlamıştır. Şehrin büyüklerini öldüren Yusuf, 'Çineli Küba' isimli ikinci ciltte eşkıya olacaktır. Üçüncü ciltte ise Yörüklerin arasına katılacaktır. Bu yönüyle 'Kuyucaklı Yusuf', 'İnce Memed' gibi eşkıya romanlarının öncüsüdür.
'Kuyucaklı Yusuf', 'Kürk Mantolu Madonna', 'İçimizdeki Şeytan' gibi değerli romanlara imza atan Sabahattin Ali, tekrar hapse gireceğini anlayınca makhûmken tanıştığı bir berberin yardımıyla Bulgaristan'a kaçmaya çalışır. İşin içine derin devlet girince Kırklareli'nde kafasına odunla vurularak 1948 yılında katledilir. Ölüm haberi tam on ay sonra gazetelere yansır. Özel eşyalarına haciz konulduğu gerekçesiyle ailesine teslim edilmez. Bir mezarı dahi yoktur ünlü yazarın. Katiliyse tutuklandıktan kısa bir süre sonra çıkan afla serbestkalır. Devlet, tek suçu halkını sevmek olan Sabahattin Ali'den o kadar korkmuştur ki hakkında yazı yazılmasına dahi senelerce müsaade etmez.
Oysa bugün, Sabahattin Ali'nin kitapları Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 100 Temel Eser listesinde yer alamakta ve milyonlarca insan tarafından okunmaktadır.
Bu yazı Hürriyet 'kitapsanat'tan alınmıştır.