Afrin'e düzenlenen askeri operasyon 'Zeytin Dalı Harekâtı'nı yazan Evrensel yazarı İhsan Çaralan, harekâtın Türk-Kürt ayrışmasını kışkırtan gelişmelere yol açabileceği yorumunda bulundu. Çaralan, "Afrin operasyonunun, Kürt sorunu etrafındaki gerilimleri daha da artıracağını, bir Kürt-Türk ayrışmasını büyüteceğini, ırkçı-şoven-militarist odakların kışkırtmalarının zemininin genişleyeceğini söylemek bir abartı olmaz" dedi.
Çaralan'ın "Afrin'e operasyon bütün bölgeye operasyondur" başlığıyla yayımlanan (22 Ocak 2018) yazısı şöyle:
Afrin’e yönelik girişilen askeri operasyonu, sermaye medyası büyük bir bayram havasıyla karşıladı. Sanki yıllardır beklenen bir müjdeymiş gibi!
Oysa operasyonun adının “zeytin dalı” olması, uçaklardan ve top-tüfek namlularında “zeytin dalı” atıldığı anlamına gelmiyor. Ya da yapılmak istenen “zeytin dalı”nın simgesi olduğu barışı kurmak değil tespit edilen hedefleri en yıkıcı ve yakıcı bombalarla, mermilerle vurmak!
Dün, kara harekatının da başlamasıyla, Türkiye’nin sınırının 30 kilometre içinde uzanan bir “güvenli bölge” oluşturulacağı da açıklandı. Bu da savaşın süreceği ve Afrin’in askeri olarak kontrolünün sürekli hale getirileceğini gösterdi.
Askeri terminolojiyle ifade edersek yapılan bir “savaş”tır. Genelkurmayın ya da resmi sözcülerin, “Sivilleri hedef almıyoruz; sadece mili güvenliğimize tehdit olan hedefleri vuruyoruz” açıklamaları, elbette ki sadece politik amaçlıdır. Ortadoğu’nun koşulları dikkate alındığında Afrin’e atılan bombalar sadece Afrin’e değil ama bölgedeki bütün gerilimleri artırıcı bir girişim olarak, Suriye sorununa siyasi bir çözüm bulma girişimlerine, bölgede barış talebinin öne çıkarılmasına da darbe vurmaktır.
Çünkü ilk bakışta savaş cephede yapılıyor görünse de gerçekte cephede atılan her mermi sadece savaş alanındaki askerleri vurmuyor; cephe gerisindeki halkı, işçi sınıfını da vuruyor. Ama bu vuruş, etnik-mezhebi ayrımların kışkırtılması (ideolojik-siyasi) ve savaşın ekonomik faturası olarak vuruştur!
Hele savaşan taraflar aynı zamanda ülke içindeki büyük nüfus kesimlerini ilgilendiriyorsa, sadece dışarıdaki güçlerle savaşın ötesinde bir “iç savaş” karakteri de kazanır!
Nitekim Afrin’e yönelik operasyon Türkiye’nin sınırları ötesinde bir operasyon olarak dış güçlerle Türkiye’nin karşı karşıya gelmesi gibi görünse de sınırın iki tarafındaki nüfusun aynı etnik, dinsel, toplumsal yapının uzantıları olması, sorunu bir “iç soruna” da dönüştürmektedir. Türkiye’deki 20 milyona yakın Kürt nüfusunun da bulunduğu, bu nüfusun bileşimini Suriye ve Irak sınırındaki bin kilometre boyunca Kürtlerin oluşturduğu dikkate alındığında, Afrin’e operasyonun sadece Afrin’le sınırlı olmadığı çok daha iyi anlaşılacaktır.
Bu nedenledir ki Afrin operasyonunun, Kürt sorunu etrafındaki gerilimleri daha da artıracağını, bir Kürt-Türk ayrışmasını büyüteceğini, ırkçı-şoven-militarist odakların kışkırtmalarının zemininin genişleyeceğini söylemek bir abartı olmaz.
Kısacası birkaç gündür süren Afrin’e yönelik askeri operasyon; - Suriye krizine siyasi bir çözüm bulma çabalarını her bakımdan daha da zorlaştırmıştır. - IŞİD sonrası Irak’ın yeniden yapılanmasında sorunları daha da büyütmüştür. - Bölgede barış girişimleri ve az çok istikrarlı bir döneme girileceğine dair umutları önemli ölçüde kırmıştır. - Bölgede Kürt sorununun barışçıl bir çerçevede çözümü için atılacak adımları aşırı zorlaştırmıştır. - Türkiye’nin bölgede kendi amaçlarını gerçekleştirmek için asker güç kullanması, ABD ve Rusya’nın bölgeye yerleşmesi, kendilerini “bölge barışının vazgeçilmezi” olarak göstermesi için yeni gerekçeler yaratmıştır. - Kürt-Türk ayrışmasını, bu büyük bölünmeyi kışkırtan yeni gelişmelere yol açılmasını, düne göre daha da mümkün hale getirmiştir. - Türkiye’nin iç politikasına elbette OHAL’in devamına bir de “savaş hali” gerekçesini eklemenin yanı sıra Kürt sorununun çözümünü “terörle mücadele”ye indirgemesinde yeni bir bahane olarak kullanılmasına fırsat vermiştir. Dahası “savaş koşulları”, “tek parti tek adam rejimi”nin inşasının da bir dayanağına dönüştürmesi için Erdoğan-Bahçeli ittifakının ellerini güçlendirmiş, en azından Erdoğan-Bahçeli ittifakının bu müdahaleyi bir fırsata dönüştürme imkanını artırmıştır. - Türkiye’yi Ortadoğu batağının daha da ortasına çeken bu operasyonun ve bu operasyon etrafında alınacak yeni askeri önemlerin Türkiye’nin ekonomisine yeni ve ağır yükler getirmesi kaçınılmazdır. Bu faturanın işçi sınıfına ve emekçilere çıkarılmak isteneceği de tartışılmazdır.
Kısacası Afrin’e müdahale, Afrin’le de sınırlı kalmayacaktır.
Cumhurbaşkanının, “Menbic ve Fırat’ın doğusunda da devam edeceğiz” demesinden öte müdahalenin sonuçları, ”kar topu” gibi giderek büyüyüp, Erdoğan’ın açıkladığı amaçları da aşan sonuçlara yol açacak kadar büyüme ihtimali taşıyor. Bu yüzden bu harekatı, örneğin “Fırat Kalkanı” gibi “sahada” başlayıp büyük ölçüde de “sahada” sonuçlanan bir harekat olarak görmemek gerekir.
Bu da bölgede barış ve Türkiye’de demokrasi mücadelesinin kapsamının daha da genişlemesi anlamına gelmektedir.