Hasan abiden Erdoğan'a uyarı

Milliyet yazarı Hasan Cemal, bugünkü yazısında Başbakan Tayyip Erdoğan'ı uyardı. Erdoğan'ın Almanya'daki Deniz Feneri Davası'yla ilgili haberlere yönelik tavrının çok yanlış olduğunu belirten Cemal, 'Erdoğan'ın bu konuda kavga etmesinin altında ne yatıyor?' diye sordu. Cemal, şunları yazdı:'Yan yollara ya da başka yollara sapmak doğru mu? Sanmıyorum. Yanlış anlamaların önüne geçmek için önce konuyu çerçeveleyip tartışmak ve yerli yerine oturtmaya çalışmak lazım. Doğru olan bu. Öteki konulara sonra bakılır. Şimdi esas konu nedir? Almanya'da görülen ve kökleri Türkiye'ye uzanan bir yolsuzluk davası. Alman savcının iddianamesinde Başbakan Erdoğan'ın da adı şöyle ya da böyle geçiyor. İddianame bir haber mi? Elbette haber. Hem de büyük bir haber... Şimdi haberi yapanları eleştirmenın, o grubun sahibine tehdit ve şantaj kokan bir üslupla saldırmanın hakla hukukla, basın özgürlüğüyle herhangi bir ilgisi olabilir mi? Hayır olmaz. Başbakan Erdoğan bunu yaptı. Kime? Aydın Doğan'a. Doğan da dedi ki: "Elinde dosya varsa, hemen açıkla. Benimle ilgili bir şey varsa hemen mahkemelere ver. Eğer elinde dosya tutuyorsan, bu da bir şantaj. Ve ikisi de suç!" Daha ne desin?.. Hilton diyorsan, Rafineri diyorsan, Frekans diyorsan ve suç olduğu iddiasındaysan, ver mahkemeye dosyalarını, savcıları harekete geçir. Bunca zamandır ne bekliyorsun? Çünkü beklemen de, dosya biriktirmen de suç değil mi? Aydın Doğan devam ediyor: "Yalan yanlış iftira ne varsa, düzeltmeye amadeyiz. Ama tehditle, şantajla, baskıyla olmaz. Bunun adı demokrasi değil. Tayyip Bey de demokrasiyi içine sindirsin." Daha ne desin?.. Doğan devam ediyor: "Genç yaşında Başbakan oldun. Başarılısın da. Ülkede güzel şeyler yaptın. Bırak bizimle uğraşmayı da Türkiye'yi Avrupa Birliği'ne götür. Biz de sana yardımcı olalım, elimizden geleni yapalım." Daha ne desin Aydın Doğan?.. Başbakan Erdoğan'ın Almanya'da görülen Deniz Feneri e.V. Davası'yla ilgili tutumu, üç gündür yazdığım gibi, son derece yanlıştır. Erdoğan farklı davranmalıydı. Almanya'daki dava başladığında, yazılı bir açıklama yaparak ne düşünüyorsa kamuoyuna anlatmalıydı. Aynı zamanda 'Deniz Feneri olayı'nın Türkiye'deki uzantılarının aydınlatılması için gerekli girişimlerde derhal bulunmalıydı. Neden böyle davranmadı Erdoğan? Böyle bir davranış yerine kavga açmasının altında ne yatıyor?.. Bunlar haklı sorular. İster istemez kuşkulara yol açtı Erdoğan'ın tutumu. Bu soruların gündeme getirilmesi ve didiklenmesi Erdoğan'ın kavgacı tavrıyla daha çok haklılık kazandı, acaba bunun altında ne yatıyor kuşkusuyla... Yazımın başında belirttiğim gibi: Şimdi esas konu ya da mesele bu. Eğer önce bunu masaya yatırmazsak, konuyu saptırmış olmaz mıyız?.. Esas mesele Erdoğan'la ilgili. Başbakan'ın demin belirttiğim haklı sorulara yol açan yanlış, haksız ve talihsiz tutumuyla ilgili. Bu 'esas mesele' beni kaygılandırıyor. Çünkü ucunda Türkiye'nin siyasal istikrarı ve demokratik rejimi yatıyor. 'Esas mesele'den saparsak, Türkiye'nin gerçek gündemini de saptırabiliriz diye bir kaygım var. Geçmişte bunlar yaşandı. Yoksa Aydın Doğan'ın hataları da konuşulur, medyanın yanlışları da ele alınır, siyaset-medya ilişkileri de, basın ahlakına ilişkin sorunlar da masaya yatırılır elbette. Bütün bunlar zaten konuşulmuyor değil. Üç gündür derdim böyle. Bunları anlatmak istiyorum. Eğer 'esas mesele'den saparsak, Türkiye'nin gündemini de saptırmış olacağız, bundan istikrar da olumsuz etkilenecek diye kaygılanıyorum. Geçmişin kötü deneyimleri aklıma geliyor. Frene basılmasını diliyorum. Sayın Başbakan, inşallah, medyayla kavgayı bırakır ve en kısa zamanda bu ülkenin temel sorunlarının oluşturduğu 'gerçek gündem'e döner diyorum. Dün de belirttiğim gibi: Eğer ileriye gitmek ve kalkınmayı hızlandırmak istiyorsak, bu ülkenin kavga ve gerginliklere değil, barış ve yumuşama ortamına ihtiyacı vardır. Son söz: Herkes kendi işini iyi yapsın!'