Cemal: Ben ‘masum’ muydum, yoksa ‘emperyalizmin aleti’ mi?

Cemal: Ben ‘masum’ muydum, yoksa ‘emperyalizmin aleti’ mi?

Hasan Cemal

(Milliyet - 16 Haziran 2012)

 

Ben masum muydum, yoksa ‘emperyalizmin aleti’ mi?..

 

DEMİREL, BENİM KİTABI DARBE KOMİSYONUNA TAVSİYE ETMİŞ!

Demirel, benim ‘Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım’ adını taşıyan kitabımı darbeleri araştıran Meclis komisyonu üyelerine tavsiye etmiş, kendisini 1971’de başbakanlıktan deviren 12 Mart darbesini ya da ‘muhtırası’nı daha iyi anlayabilsinler diye... Ne kadar uzun bir cümle! Haklısınız. Bazen böyle olur. Başlarsın yazmaya ucu bağlanmaz cümlenin, uzayıp gider cümle. Neyse... Ama Sayın Demirel’in tavsiye ettiği benim bu kitap, Türkiye’de darbeleri ve asker-siyaset ilişkilerini anlamak için işe yarayabilir. 1960’ların sonunda benim inandığım, içinde ufak tefek roller aldığım, Devrim dergisinin etrafında toplanmış siyasal hareket özünde cuntacıydı. ‘Baasçı’ydı. Askeri kışkırtıp, darbe yaptırıp Türkiye’de devrim yolunu açabileceğimizi sanıyorduk. Devrimci gençler de vardı çevremizde. “Siz şu darbeyi yapın, sonra sıra bizim devrime gelecek” derlerdi alaylı bir dille. Kimileri eklerdi: “Önce burjuva devrimi, sonra asıl devrim!” Devrimci gençler bizim için sağa sola bomba atardı. Baş hedeflerden biri, Demirel’in iktidardaki Adalet Partisi’nin örgüt binalarıydı. Ankara’nın göbeğindeki yüksek binalara pankart astıkları da olurdu gençlerin: “Demirel iktidarı, gaflet ve delalet içinde!” Ve perde arkasında bazı öğretim üyeleri, darbe sonrasının anayasa taslaklarını hazırlar ve ben bunları gizli adreslerde mukim bazı asker kişilere zarf içinde götürüp verirdim. Cuntacılıkta herkesin bir rolü vardı. Kimse kimseden haberli değildi. Kimi bomba atardı. Kimi yazı yazardı. Kimi anayasa hazırlardı. Kimi muhbirlik yapardı. Kimi askerle iş tutardı. Heyecanlı yıllardı. ‘Devrim’di amacımız. Olmadı. Darbe de yapamadık. İdam sehpaları kuruldu. Genç insanlar bu yüzden ipe gitti. Hapse gitti. İşkence evlerine gitti. Vicdanım kanadı yıllar yılı. İnsan kendi geçmişini yazmaya başlayınca, o maziyi genellikle romantize etmeye başlar, yaptıklarını güzellemeye başlar. Ben böyle yapmadım. Neyi yaşadıysam aynen yazdım. Ne düşündüysem, ne hissettiysem aynen yazdım. Kullanıldım mı? ‘Emperyalizmin aleti’ mi oldum? ‘Objektif olarak’ kullanıldım mı? Şu ya da bu şekilde siyasete girdiğin zaman, izlediğin çizgi her zaman birilerine yarar, yarayabilir. 1960’ların, 1970’lerin dünyası siyah beyazdı, iki kutupluydu. Bir tarafa karşı çıktın mı, öbür tarafın işine gelirdi. Ben halisane niyetlerle kavgaya girmiştim. Sosyal adaletten, sömürüsüz dünyadan, dayanışmadan, eşitlikten yanaydım. Kurulu düzene isyan etmiştim. Devrim istiyordum. ‘Amerikan emperyalizmi’nden nefret ediyordum. Siyonizm eşittir emperyalizm diyordum. ‘Çok partili demokrasi’yi Türkiye için işe yaramaz buluyordum. Peki ya bunun için seçtiğim yol?.. Darbecilikti. Cuntacılıktı. Baasçılıktı. Bu yüzden de yanlıştı. Biz Demirel’i düşürelim derken, Demirel’le birlikte bizi de devirmişlerdi. Kim devirmişti? Amerikan emperyalizmi mi? Büyük paşalar mı? İkisi birlikte mi? Hepsi olabilir. Şimdi söyleyin bakalım: Ben ‘masum’ muydum, yoksa ‘emperyalizmin aleti’ mi?